Hasan Karakaya
Düzmece belgeler, nasıl gerçek diye kakalandı?
Hani "İlgisiz zamanda, ilgisiz olaylar" cereyan ettiğinde; "Bu ne perhiz, bu ne turşu" deriz ya... Yahut; "Düğün değil, bayram değil, eniştem beni niye öptü" deyip, altında bir "çapanoğlu" ararız ya... Cumhuriyet gazetesinin 1 Temmuz 2010 Perşembe günkü "manşet"ini okuyanlar, acaba böyle bir soru sormuşlar mıdır?.. Evet; "Bu ne perhiz, bu ne turşu" veya "düğün değil, bayram değil, eniştem beni niye öptü" diye sorup, bu manşetin altında bir "çapanoğlu" aramışlar mıdır?..
Öyle ya, Türkiye"nin gündeminde "tırmanan terör saldırıları" var... Ertesi gün "Sivas olayları"nın 17. yıldönümü... Ki, bu konuda Cumhuriyet "çok hassas"tır... Sonra, gündemde "Ergenekon" var...
Cumhuriyet, bu konuda da "çok hassas"tır...
Peki, "çok hassas" olduğu konularda değil de, neden "gündemle ilgisi olmayan" bir konuyu "manşet" yaptı Cumhuriyet?..
VAKİT, KONUYU ARAŞTIRINCA!
Neymiş; "Kılıçdaroğlu"na Deniz Feneri"yle ilgili düzmece belge satmak" istemişler de, Kılıçdaroğlu "mandepsi"ye basmamış ve böylece "tuzak boşa çıkmış!"
Mı acaba?..
Cumhuriyet, bu manşeti atmakla, aslında Kılıçdaroğlu"nun "uyanık" bir adam olduğunu, kendisine "tuzak" kurmak isteyenlerin oyununa gelmediğini göstermek istiyordu...
Peki, böyle bir "manşet"e niye ihtiyaç hissettiler?.. En başta dediğim gibi; "düğün değil, bayram değil" iken, bu "manşet"i niye attılar?..
"Yoldaş ve candaş medya" oldukları için mi?..
"CHP bülteni" oldukları için mi?..
Yoksa, "Kılıçdaroğlu"nu kurtarmak" için mi?..
Belki, hepsi... Ama, en önemlisi "ön almak" ve "suç bastırmak" için!.. Yani, "yakında ortaya çıkacak gerçeği" önceden "çarpıtmak" için!..
Evet, "çarpıtmak" için!..
Önce "Cumhuriyet"in çarpıtması"nı verelim, sonra "gerçeğin ne olduğunu" açıklayalım.
Efendim, 1 Temmuz tarihli Cumhuriyet"in manşetindeki "Tuzak boşa çıktı" başlığının altında şu ifadeler yer alıyordu:
¥ "Deniz Feneri davasını saptırmak isteyen kişilerin, konuyla ilgili araştırma yapan Kemal Kılıçdaroğlu"na, 3-4 ay önce, CHP Genel Başkanı seçilmeden kısa süre önce tuzak kurmaya çalıştığı ortaya çıktı.
Kılıçdaroğlu ile Ankara"da irtibata geçen bir kişi Deniz Feneri"yle ilgili bir belgeyi "100 bin Avro" karşılığında satmak istedi. Kılıçdaroğlu bu teklifi reddetti. İsmi gizli tutulan bir kişi olayla ilgili olarak savcılıkta iki gün sorgulandı."
¥ "Ankara Cumhuriyet Başsavcısı, bu kişinin hazırlanan "düzmece belge" ile hem Almanya"nın asıl failler diye nitelediği kişilerin suçlarını saptırmayı hem de CHP ve Kılıçdaroğlu"nu yıpratmayı amaçladığını tespit etti.
Ankara basın savcısı Nadi Türkaslan paylaştığımız bilgileri yalanlamadı. Kılıçdaroğlu da haberimizde yer verdiğimiz bilgileri doğruladı."
Evet, "Cumhuriyet"in haberi" böyleydi...
Peki, bu haberin "perde arkası" neydi?..
Efendim, Bay Kılıçdaroğlu bu olayı anlatmadan, dolayısıyla "Cumhuriyet"e manşet" olmadan önce, "Vakit muhabirleri" bu olay üzerine "araştırma" yapıyorlardı... Araştırmaları sonunda görmüşlerdi ki, Kılıçdaroğlu bir "oyun"a getirilmiş, "kandırılmış", belki de "dolandırılmış" ama buna rağmen "milletin gözünün içine baka baka" kendisine ulaşan "düzmece belge"lerin "gerçek" olduğunu iddia edip, Deniz Feneri"ne çamur atmıştı!..
"Vakit muhabirleri"nin araştırmaları sona ermek ve dolayısıyla "bombayı patlatmak" üzerelerdi ki; galiba birileri "uyandı" ve herhalde Kılıçdaroğlu"nu da uyandırdı!.
Öyle ya; "Kılıçdaroğlu"nun gerçek diye açıkladığı belgelerin düzmece olduğunun ortaya çıkması" demek, "yalancılığın tescili" demek olacaktı!..
İşte bu yüzdendir ki; Kılıçdaroğlu veya bir CHP kurmayı, "erken davranıp" derhal Cumhuriyet"i aramış, o manşeti attırmıştı:
"Kılıçdaroğlu"na Deniz Feneri"yle ilgili düzmece belge satmak istediler!.. Tuzak boşa çıktı!"
Ne demektir bu?..
Demek oluyor ki, Kılıçdaroğlu, kendisine getirilen, ya da satılmak istenen "belge"lerin "düzmece" olduğunu anlamış ve "bunları kullanmamış"tır!..
Yani, belge karşılığında "100 bin Avro" vermemiş, "düzmece belgeleri" de kamuoyuna açıklamamıştır... Mı acaba?!?..
MİLLETE "DÜZMECE" BELGE AÇIKLADI!
Kılıçdaroğlu, "Cumhuriyet"e manşet" attırarak "kendisini kurtarmaya" çalışsa da, "gerçek, tam tersine"dir!..
Kılıçdaroğlu"nun, "Hasan" adlı şahsa, "belge"ler için "100 Bin Euro" verip-vermediğini bilmiyorum ama şimdi "düzmece" olduğunu söylediği belgeleri "Deniz Feneri"ne çamur atmak için kullandığını" çok iyi biliyorum.
Malûm; 31 Mart 2010 tarihinde "Meclis"teki basın toplantısı"nda "belge(!)lerden ikisi"ni de göstererek aynen şunları söylemişti Bay Kılıçdaroğlu:
¥ "Bu belgelerin altında imzası olan Hakkı Sadal ile İzzet Kurum, Deniz Feneri e.V. davasında adları geçen kişiler (...)
Almanya'da açılan davanın savcılık iddianamesinde, İzzet Kurum ve Hakkı Sadal'ın Almanya'dan Türkiye'ye getirilerek Zekeriya Karaman'a elden teslim edilen paraların kuryeliğini yaptığı belirtiliyor. Bu tutanaklardan ikisi orijinaldir. Yani güncel anlatımla ıslak imzalı!.."
¥ "4 milyon 580 bin euro, Türkiye'de niçin ve kimler için harcanmıştır, bu da soruşturulmalıdır!"
¥ "Bu paranın bir şekliyle yurt dışından getirildiği ve İzzet Kurum'a verildiği gözüküyor. İki orijinal belge de öyle. Bunların dışında 16 tane daha tutanak var. Cumhuriyet savcılığına teslim edeceğiz bunları. Hem orijinal belgeyi hem de elimizdeki diğer tutanakları."
Kılıçdaroğlu"nun bu açıklamaları, ertesi günkü gazetelerde, "Islak İmzalı Deniz Feneri belgesi açıklandı... Kılıçdaroğlu"ndan Deniz Feneri Dâvâsı için ıslak imzalı belgeler... Kılıçdaroğlu"ndan Fener Vurgunu belgesi!" şeklinde yer aldı.
Lütfen dikkat edin... Açıklama ve haberler gösteriyor ki, Kılıçdaroğlu, "o belgeleri" kullanmıştır!.
İşte bu belgeler; bugün "düzmece" dediği belgelerden başkası değildir!..
DÜZMECE BELGEDEKİ İSİMLER VE RAKAM!
Lütfen dikkat; Bay Kılıçdaroğlu, o gün "ıslak imzalı" dediği belgelerde, Hakkı Sadal ve İzzet Kurum"un adının geçtiğini söylemişti!..
Ne ilginç değil mi;
Kılıçdaroğlu"nun o gün "gerçek" diye yutturmaya kalkıştığı, bugün ise "düzmece" dediği belgelerde de "bu iki isim" vardır!..
"Hasan" adlı şahıs, bu belge(!)leri "Kılıçdaroğlu"na 100 bin Euro"ya kakalamaya" çalışırken, "ıslak imzalı" olduğunu söylemiştir... Buna inanan Kılıçdaroğlu da, basın toplantısında, belgelerin "ıslak imzalı, orijinal" olduğunu söylemiştir!
Ve yine, Kılıçdaroğlu, "4 milyon 580 bin Euro"dan söz etmiştir ki, bu rakam da "belgede"(!) geçen rakamdır!..
"Cumhuriyet"in haberi"nde, "düzmece" belgelerin Kılıçdaroğlu"na, "yaklaşık 3-4 ay önce" getirildiğinden söz edilmektedir.
İlginç değil mi; "3-4 ay önce"nin tarihi, tam da "31 Mart günü"ne denk gelmektedir.
KILIÇDAROĞLU, MİLLETİ ALDATMIŞTIR!
Uzun lâfın kısası;
Bay Kılıçdaroğlu, kendisine getirilen "belge"leri almış, kamuoyuna "gerçek" diye açıklamış ve hatta, "basın toplantısı"nda da açıkladığı gibi, Ankara Cumhuriyet Savcılığı"na "teslim" etmiştir!..
Artık "100 bin Euro" verip vermediğini bilmiyorum ama, bildiğim şu: "Kılıçdaroğlu, o belgeleri siyasi malzeme olarak kullanmıştır!"...
Hem de, "gerçek" mi, "düzmece" mi olduğuna bakmadan!..
Gelin, görün ki;
"Savcılığın yaptığı incelemeler"den sonra, belgelerin "düzmece" olduğu ortaya çıkmıştır!..
Yani, "ıslak imza" işi de tam bir "düzmece"dir, "rakamlar" da!..
"Vakit muhabirleri" işte bunu ortaya çıkarmıştı ki; herhalde "birilerinin kulağına karsuyu" kaçtı ve hemen devreye Cumhuriyet"i sokup, "suç bastırmak" için, o başlığı attırdılar:
"Tuzak boşa çıktı!"
Hayır, "tuzak" boşa çıkmadı!..
Kılıçdaroğlu tuzağa düştü ve "düzmece" belgeleri "gerçek" diye yutturdu kamuoyuna!..
"70 milyona yalan söyledi!"
Sadece "kendisi dolandırılmakla" kalmadı, "milleti de kandırdı!"
Evet, evet; "milleti kandırdı" Kılıçdaroğlu!..
"Milleti aldatan" bir siyasinin yapması gereken ilk iş "özür"dür, sonrasında da "istifa" etmektir!..
Kılıçdaroğlu, "gereğini yapmalı"dır!..
Ama ne zaman gereğini yaptı ki!??..
Hiç yüzü kızarmadan oturuyor orada!..
==============
İzninizle, izne çıkıyorum!
Öyle derdi, Salihli"de Hicret Kitabevi"nin sahibi Emin Sert ağabey... "Hep yorum, hep yorum, yoruldum" derdi!.. Galiba, ben de yoruldum... Biraz "dinlenmeye" ihtiyacım var...
Biliyorum, tam da "referandum arefesi"nde "tatil"e çıkmanın, biraz "kafa dinleme"nin sırası değil!..
Bir yanda "liderler görüşmesi"nin olup-olmayacağı... Bir yanda "Kürt halkına ihanet" eden PKK"nın tırmandırdığı "terör" olayları... Ve bir yanda, "PKK"nın emireri" gibi hareket eden BDP"nin "referanduma boykot" çağrıları... Tabiî; "MHP"nin sertlikleri"ni ve "Kılıçdaroğlu"nun tornistanları"nı da unutmamak gerek!..
Yani, "yazacak" o kadar konu var ki, yazmakla bitmez...
Ama ben; başta Salihli olmak üzere, Balıkesir, İzmir, Manisa ve ilçelerinde şöyle bir gezinip, "halkın nabzı"nı tutmak istiyorum... Ehh, bu arada "Sıla-i rahim" görevini de yerine getirmek ve "kabir ziyareti"nde bulunmak istiyorum...
Anlayacağınız, bir süre "izin" kullanmak istiyorum...
Hem "yakın dostlar"la hasret gidermek, hem "Ege"nin havası"nı teneffüs etmek için...
Dönüşte görüşmek dileğiyle, şimdilik Allahaısmarladık...
vakit