Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Ecdadına layık olmak

Çanakkale Savaşı’nı yaşayan çoğu insanın anlattığı bir sahne vardır. Çatışmaların en şiddetli olduğu anda siperlerden taarruza geçen her asker bir önündekinin şehit olduğuna şahitlik ederek hiç tereddüt etmeden sanki bir gül bahçesine dalar gibi şehitliğe koştular. 15 Temmuz gecesi vatanın her noktasında ve özellikle 15 Temmuz Şehitler Köprüsü üzerinde ellerinde Türk Bayrağından başka hiçbir şey olmayan halk, karşısındaki gözü dönmüş darbecilere karşı tıpkı dedeleri gibi koşarken Çanakkale destanı geldi aklıma. Havada uçuşan kurşunlar hemen önlerinde yere düşen şehitler onları ilerlemekten alıkoyamadı. Dikkatli bakın görüntülere bir tek kişi bulunduğu noktayı terk etmedi. Hollywood da olsa her birinden yüzlerce filim çekerler bu destansı direnişten. Ama bu millet tevazuu elden bırakmıyor. Sanki kendi değilmiş gibi az önce tanklara kafa tutan dönüyor işine bakıyor. Böyle görmüş dedelerinden.

Önceki yazılarımda da yazmıştım küçük görülen, aşağılanan ve ümit kesilen bu milletin özü sağlam ve dualı. Ne zaman ihtiyaç duyulsa sırtlayıveriyor bu ilahi davayı. Küffar bırakmıyor mücadeleyi ve yazık ki bizden daha çok kafa yoruyor bu işe. Bazen doğrudan karşımıza dikiliyor bakıyor ki pabuç pahalı bu sefer nifak sokuyor içimize. Masa kullanıyor yıkmak için bizi. Hem de ne masa, içimizden çıkan ayırt etmesi güç, özenle ve sabırla imal edilmiş hakiki Türk malı.

Darbenin maddi maliyetini hesap etmeye çalışıyorlar. Şimdiden yüz milyar lirayı bulmuş. Tabii bu buzdağının görünen kısmı. Bir de buna onca yıldır bu memleketin imkânlarıyla yetişmiş ve birer katile dönüşmüş beyni yıkanmış darbecilerin maliyetini ekleyin. Onun üzerine de “amaca ulaşmak için her yol mübahtır” mantığıyla her türlü yolsuzluğu kendine hak gören ve bu uğurda haram helal dinlemeyen bu zihniyetin maliyetini ekleyin. Hesabın içinden çıkamazsınız. Çünkü kimse bilemiyor Anadolu’nun ücra köşesinde bir vatandaşın yaptığı bağışı veya İstanbul’un göbeğindeki bir işadamının verdiği kurbanların miktarını. Bu hesabın büyük kısmı artık öbür dünyada görülecek. Ne mutlu ki o İlahi mahkemede karar merciinde Fetocu hakim ve savcılar bulunmayacak.

Şimdi devletin çok hızlı hareket etmesi gerekiyor. Tam anlamıyla bilgi kirliliği yaşanıyor. Toplum olarak yaşadığımız travmanın şokuyla herkes birbirine şüpheyle yaklaşıyor. Tabii bunda darbecilerin tiyneti de önemli rol oynuyor. Bukalemundan hızlı renk değiştiren bu güruh bir bakıyorsunuz sizden hızlı darbe karşıtı olmuş Tayyip Erdoğan’a ve hükümete bağlılık mesajları veriyor. Ama her an fırsat kolladıkları artık aşikâr. Her yerden ihbarlar yağıyor. Bu ihbarların bazılarının Fetocular tarafından kasıtlı olarak çıkarıldığına inanıyorum. Tıpkı darbe gecesi ele geçen atama listelerine şüpheyle yaklaştığım gibi. Bu hareketin esası münafıklık üzerine kurulu olduğu için şundan çok eminim ki her senaryo için bir liste hazırlamışlardır. Darbe başarılı olursa esas liste, başarısız olursa hiç değilse sağlam adamların ayağını kaydırmak için bir liste, arkadan bir darbe daha düşünüyorlarsa gözden çıkardıklarının listesi…bu listeler uzar gider. Adamlar yıllarca askeriyede bu şekilde yükselmişler. Önüne kim çıkarsa bir yaftalamayla bertaraf etmişler. Bu bilgi kirliliğinin önüne geçmek için devletin bir an önce kangren olmuş bu yapıyı kesip atması gerekiyor. Hükümetin işi çok zor çünkü darbecilerin hemen hepsi inkar yoluna gidiyor. Adam elleri kanlı yakalanmış ben yapmadım diyor bir diğeri, Akıncı üssünde yakalanmış bir sivil. Darbe günü tarlaya yatırım yapası gelmiş üstelik şehrin bir ucundan diğer ucuna taksi tutmuş. Anlattıkları çok mantıklı bulunmuş ki hemen salıverilmiş. Bu ve benzeri binlerce hadise… Allah kolaylık versin yetkililere.

Son bir dua ile bitirmek istiyorum. Tez zamanda Allah müstahakkını versin bu örgütün. Bize beddua yakışmaz, bunu da böyle gördük dedelerimizden.

yeniakit

Bu yazı toplam 882 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar