Ahmet Taşgetiren
Erdoğan neye ne kadar hakim?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen yapı ne kadar oturdu, tam oturması ne demek, tam oturması anlamına gelecek bir sistem yapılanması gerçekten tasarlanabildi mi? Bunların hepsi sistemle ilgili sorular.
Ama sistemin en belirgin kısmının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirleyiciliğine odaklandığı biliniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu sistemi tam da bunun için istemişti. Sisteme ilişkin bir sorun da, Erdoğan’ın zihnindeki şablonla sistemi kurgulayan kadroların aynı düşünce - mantık - bilgi - hukuk anlayışı frekansında olup olmadığı noktasında.
Belki başlıktaki, “Erdoğan neye ne kadar hakim?” sorusu, öncelikle sistemin kurgusal yapısı ile ilgili sorulabilir?
Bir devlet sistemi, sonunda kurgulayanı - inşa eden iradeyi de bağlar, acaba mevcut sistemde diyelim Erdoğan, kendisini de bağlayacak bir çerçeveyi önceden belirledi mi, yoksa “göç yolda düzülür” mantığı içinde -an-a göre tavır alınıp, -an-a göre düzenlemeler mi yapılıyor?
Mesela İhale Kanununun 100 bilmem kaç defa değişmesi, bu alandaki Erdoğan hakimiyetinin güncellenmesi anlamına mı geliyor?
Evet, sistem planında “Erdoğan neye ne kadar hakim?” sorusu, icraya geçildikten iki yıl sonra bile hala sorulabilir.
Ama sistem yapısına göre eğer her şeyden Cumhurbaşkanı Erdoğan sorumlu ise, her alanı onun görmesi, denetlemesi, sorun varsa müdahale etmesi gerekiyorsa, çözülmeyen sorunların, ya da ülkenin ödediği ağır faturaların faturası ona çıkacak idiyse, olan biten üzerinde bir kere daha düşünmek gerekiyor.
Bugüne kadarki uygulamalara bakıldığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın genelde olumlu icraatlara imza koyma hususunda hassas olduğu gözleniyor. Bir açılış yapılacaksa, önemli bir müjde verilecekse, görkemli bir tören söz konusu ise, orada Cumhurbaşkanı’nın varlık göstermesi planlanıyor. İcracı da istiyor, muhtemel ki icracılar, Cumhurbaşkanının da bunu isteyeceğini düşünerek planlama yapıyorlar.
Ama her şey güllük gülistanlık gitmiyor memlekette. O durumlarda da eğer Erdoğan duruma hakimse, hani sahiplenmesi beklenir gibi düşünmek mümkün?
Bazı sorular sorulabilir:
-Yargı bağımsız mı değil mi, memlekette böyle bir tartışma var, Cumhurbaşkanı söylem planında Yargı’nın bağımsız olduğunu ifade etse de -çünkü bir hukuk devletinde yargı hem bağımsız olur hem tarafsız olur, Cumhurbaşkanı da bunu gerçekleştirmekle yükümlüdür- bazı davalarda etkili olmayı istediği, yaptığı açıklamalardan, ya da Cumhurbaşkanının nabzına göre oluştuğu kolayca anlaşılan yargısal icraatlardan anlaşılıyor. Yargıya hakim olması mı gerekiyor olmaması mı, sorusu netleşmiş durumda mı acaba sayın Cumhurbaşkanının dünyasında? Ya da bağımsızlık - tarafsızlık nereye düşer?
-Cumhurbaşkanı Erdoğan mesela İçişleri Bakanlığına hakim mi? Sayın Soylu, ısrarla kendi pozisyonunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sadakatle meşrulaştırma çabası içinde. Yani sanki İçişleri’ndeki her şey Cumhurbaşkanı’nın bilgisi dahilinde gerçekleşiyor gibi sunuluyor. Cumhurbaşkanı’nın da zaman zaman terör örgütleri ile mücadelede sergilenen başarıya imza attığı gözleniyor? Peki şu Peker, Ağar, Çakıcı, marina, vs işlerinde de olan biten şeylerin tüm boyutlarına hakim mi? Nereye varacak Peker - Soylu filmi mesela?
-Çökmeler var belli ki… Gücü olan çöküyor. Servetler el değiştiriyor. Siyasetten FETÖ ile mücadeleye kadar birçok alanda -Kayyım düzeni- işliyor. Sayın Cumhurbaşkanı kayyımlara emanet edilen alanlarda olan bitene hakim mi? Oralardan gelen pis kokular, kayyım düzeninin yağma düzenine dönüştüğü iddiaları Beştepe’ye ulaşıyor mu ulaşmıyor mu?
-Kadrolaşmalara ve tasfiyelere hakim mi sayın Cumhurbaşkanı? Kimin hangi kayırma hamlesiyle nerelere getirildiğini, bir ihbara, daha ötede sosyal medya tepkisine, daha ötede bir AA muhabirinin korsan eylemine yol açmadan görmek mümkün mü?
-İhalelere hakim mi? Bakanların kayırma operasyonlarına hakim olunmadığı en son Ruhsar Pekcan olayı ile ortaya çıktı. Yoksa hakim miydi sorusunu sormak ise şık olmaz.
- 128 milyar dolar olayına hakim miydi? Ekonomide her şey bilgisi dahilinde cereyan ediyor idiyse, neden Damat Bey’in istifa - affetme sürecine kadar gitti iş? Her şeye hakimiyet söz konusu ise neden 20 ayda 4 Merkez Bankası Başkanı değişti?
-Faizlere, enflasyona hakimiyet kolay değil, bu anlaşılıyor. Ama hiç olmazsa ekonomiyi yönetecek doğru kadrolar oluşturmaya hakim olunsa, diyorsunuz. Acaba bu sağlanmış mı?
-Belki de en önemli hakimiyet alanı Parti olmalı. Cumhurbaşkanı Parti Başkanlığını Sistem’in olmazsa olmazı olarak niteledi. Parti’yi tanzimden de asla vazgeçmiyor. Soru şu: Acaba kendisinden sonra partiyi emanet edeceği kişiyi belirledi mi, yoksa o alanda da, üstelik -kendisine sadakat- görüntüsü altında oluşan paralel yapılar var mı?
Ben azını sordum, oysa Külliye’den başlamak üzere bile sorular sorulabilir.
Tek kişinin iradesi, tamam ama, her alana hakimiyet kolay değil ki. Bir Sedat Peker çıkıyor her işin cilasını döküyor.
İşin acı yanı, asıl faturayı memleket ödüyor.