Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Erdoğan’ın diploması

Rafael Sadi, Erdoğan’la aynı fakültede okumuş. Fakülte değil, akademide daha doğrusu.  “Okul ve bina ilk önceleri TUNA İKTİSAT OKULU adı ile faaliyet gösterdi ve 1970’li yılların başında herhalde 1974 öncesi devletleştirilerek 4 yıllık eğitim veren AKSARAY İKTİSAT VE TİCARET YÜKSEK OKULU unvanı ile bizleri talebe olarak kayıt altına aldı.Hocalarımız ise: ORD.PROF. DR.REŞAT KAYNAR (Hukuk), PROF. DR. İSMET GİRİTLİ, PROF. DR. EROL ZEYTİNOĞLU, DR. KAMURAN PEKİNER, DR. İSMAİL ÖZASLAN, DR. SULHİ DÖNMEZER. Daha isimlerini hatırlayamadığım nice kıymetli hocalar vardı kuşkusuz. Biz mezun olmadan veya benim açımdan konuşacak olsam olamadan okul 1981’de (galiba) kapandı ve Çemberlitaş’ın arkasındaki MALİYE MUHASEBE YÜKSEK OKULU ile birleşti. Hatta öğrenci işleri bölümünden evrak almak için oraya gittiğimi de hatırlıyorum. Okul hangi sene MARMARA ÜNİVERSİTESİ ile birleştirilip o bünye içine katıldı bilmiyorum” diyor odaTv’deki makalesinde..

Aslında ben de İİTİA, İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, Gazetecilik Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’ndan mezun oldum. Ama diplomam Marmara Üniversitesi’nden.

Ben akademiye başladığımda, okul 2 yıllık meslek yüksek okulundan 4 yıllık akademiye yeni dönüştürülmüştü. İİTİA’ya bağlı, Aksaray’da, bir apartmanın giriş ve bodrum katında eğitim veren bir yerdi.. Sonra Dolapdere’ye taşındık. Daha sonra bu Akademi, Fakülte olarak Marmara Üniversitesi’ne devredildi..

Ben daha önce İstanbul Üni, Edebiyat Fakültesi Arap Fars filolojisine kaydoldum. İki yıl okuduktan sonra akademiye geçtim.. 70’li yıllar, fakültede de, akademide de her gün işgal, her gün çatışma vardı.. Can güvenliği yoktur. Yoklama yapılmıyordu..

Ben son sınıfta, askerlik tecili için ders bırakmıştım.. 12 Eylül olunca diploma almak için başvurdum ama, diploma almak kolay olmadı. Kayıtlar bu kez Marmara Üniversitesi’ne devredilmişti. Benim kaydım zaten Edebiyat Fakültesi’nden gelmişti. Git-gel, ancak çıktı alabildim. Diplomamı çok daha geç aldım. Hiç okumadığım bir fakülteden aldığım bir diplomam oldu..

Hadi benim hakkımda da dava açın, suç duyurusunda bulunun. Evet itiraf ediyorum. Ben Marmara Üni’de bir saat bile okumadım, ama diplomam Marmara Üni.’den.. Çünki bizim bütün kayıtlarımız Marmara Üni’ye devredildi..

O günkü şartlarda bilgisayar yoktu. Fotokopi bile yoktu. Ozalitle kopya alınıyordu, ya da fotokopya.. Diğerleri ya karbon kopya, ya teksir, ya daktilo ya da el yazısı..

Esas kayıtlar, kütük kayıtları dışında sair evraklar 10 yıl aradan sonra imha ediliyor. 80’den itibaren deseniz aradan 40 yıla yakın bir zaman geçmiş... Kim, neyi isbatlamaya çalışıyor Allahaşkına..

Eğer çok meraklılarsa bugün kendi çevrelerine baksınlar. Dün zaten biz kaç kişiydik ki, herkes birbirini tanırdı.. Kaç tane Prof. vardı ki. Üniversite sayısı neydi.. Rafael Sadi Erdoğan’ı da hatırlıyor, öğretim üyelerini de. Şimdi ne öğrenci hocasını hatırlar, ne hocalar talebelerini.. Paralel devlet sadece soru çalmadı bu arada lise mezunu bile olmayan akademisyenler de icad ettiler..

Birileri saldırmak için bahane arıyor. Bir deli bir kuyuya bir taş atıyor, 40 akıllı o taşı çıkartmak için 40 gün uğraşıyor..

Algı operasyonu işte böyle bir şey.. Onları da anlamak gerek. Yapacak fazla bir şeyleri yok..

O zaman isterseniz Şimon Zwi’den, İbrahim İhsan’dan, Munis Tekinalp’ten başlayalım, bunlar kimmiş bir bakalım..

Ayasofya kararnamesi Resmi Gazete’de yayınlanmadı da, imza gerçek mi, sahte mi?

Mustafa Kemal’in okuduğu Şimon Zwi mektebi, namı diğer Şemsi efendi mektebinin diploması akredite mi? Sakın Mustafa Kemal’in diploması ile ilgili de bir sorun olmasın..

İsterseniz Hayim Nahum efendinin mirasçılarına bir göz atalım. Sahi Küçük Hüseyin efendi kimdi? Bu konularla ilgilenseniz, belki daha gerçekçi sonuçlara ulaşırsınız..

Birileri bilmediği bir şeyin peşinde koşuyor.. Bilgi sahibi olmadıkları bir konuda kanaat beyan ediyorlar..

Size söyleyeyim, oradan size ekmek çıkmaz.. Boşuna hevesleniyorsunuz.

Sahi Erdoğan’a karşı söyleyecek başka sözünüz kalmadı mı? Harika.. Öyle ya, bir hakaret, küfür, tehdit, yapmadığınız ne kaldı ki! Eee, bir de bunu deneyin..

Bu işten bir şey çıkmayacak. En iyisi siz yeni senaryolar hazırlayın.. Olmuyor, tutturamıyor, yüzünüze gözünüze bulaştırıyorsunuz..

Ama sizin paşa gönlünüz bilir.

Galiba siz mazoşistsiniz.. Rezil olmaktan, aşağılanmaktan, hep haksız çıkmaktan hoşlanıyorsunuz.. İyi kolay gelsin, durmak yok yola devam.. “Şeytanınız bol olsun” mu diyelim..

Yo, hayır! Keşke merhametiniz gazabınızdan, sevginiz nefretinizden büyük olsa. Bu kadar “paslı bir yürek sineye yüktür!” Selâm ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 956 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar