Ahmet Taşgetiren
Erdoğan’ın zorlukları
Siyaset zor iş. Bu zorlukları en derinden yaşayan insanlardan birinin şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunda şüphe yok.
Faizin bir kalemde 750 baz puan artırılarak yüzde 25’e çıkarılması en çok onun tavrı ile bağlantılı değerlendirmelere konu oluyor. Çünkü bu karar onun hem faizle hem de Merkez Bankası yönetimi ile ilgili duruşunu ilgilendiriyor.
Faizle ilgili ilkesel bir duruşu var: Kur’an’ın “Faiz yasağı”nı “Nass” diye niteleyip, onu iktisadi bakışının temeline koyup “Faiz sebep enflasyon sonuç”tan yola çıkarak düşük faiz politikası ile enflasyonun da düşeceğini öngörüyordu. Şimdilik yüzde 25’lik, kim bilir zamanla belki daha da artacak olan ilkesel yaklaşımının sonuç vermediğinin kabulü anlamına geliyor. Burada “Nass”ın gölgelenmesi gibi vahim durum bir yana sayın Cumhurbaşkanı’nın “Ekonomi bilgisi”ne dair iddiasının da sarsılacağı açık. (Bu noktada sayın Cumhurbaşkanı’nın üst iradesi yanında Berat Albayrak’ın ve Nurettin Nebati’nin sorumluluklarından bahsetmek gerekli mi bilmiyorum.)
Bunun yanında sayın Cumhurbaşkanı tam da bu mesele ile ilgili olarak Merkez Bankası kadroları üzerinde operasyonlar yaptı. “Söz dinlemiyorlar” diye üst üste MB Başkanlarını değiştirdi. Üstelik bu değişimlerin ekonomiye maliyetlerini üstlendi.
Şimdi, yine onun yönetimi altında bizzat görevlendirdiği Ekonomi kadrosu, işe faizi yükseltmekten başlıyor. Mehmet Şimşek, Nafize Gaye Erkan ve görevlendirilmeleri dikkat çeken başkan yardımcıları: Cevdet Akçay, Hatice Karahan, Fatih Karahan…
Bu durumda herkesin aklında şu soruların olması tabii:
Bir: Acaba yeni yönetim sayın Cumhurbaşkanı’nı bu yeni “Faiz – Enflasyon denklemi”ne ikna mı etti?
İki: Cumhurbaşkanı bir ara “Düşüncelerim değişmedi” dediğine göre yeni kararlara “Dışardan para gelebilir” ihtimaline binaen “kerhen” mi razı oldu?
Her sorunun cevabının, şu an uygulanmakta olan ekonomi – politikalarının geleceğine ilişkin farklı sonuçlar doğuracağı açık.
Ekonomi çevrelerinde sık sık gündeme gelen “Bakalım ne kadar devam edecek?” tarzındaki sorular, tam da sayın Cumhurbaşkanı ile Ekonomi kadrosu arasındaki ilişkilerin nasıl seyrettiğine ilişkin kaygıyı yansıtıyor.
Sayın Cumhurbaşkanı yeni kadroya güven duyduklarını ifade etti. Bu güvenin açıklanması önemliydi.
Ama yine de ekonomi çevreleri yüzde 25’i sürpriz karşıladı. Cumhurbaşkanı faktörü, tüm tahminleri etkimiyor ve en yüksek faiz artış tahmini 100 – 150, bilemediniz 250 baz puanı geçmiyordu. Birdenbire 750 baz puan. Cumhuriyet döneminin en yüksek artışı… Sayın Cumhurbaşkanı’nın tüm “Faiz rezervi”ne rağmen…
Ne oldu orada?
Hafize hanım, ilk başlarda çekingen artışlar yaptı, yeni üç başkan yardımcısı geldikten sonra “Şahin” bir artış… Cumhurbaşkanı’ndan habersiz mi yapıldı yoksa Cumhurbaşkanı’na “Bu yapılmadığı takdirde felaketle yüzleşebiliriz” gibi bir tehlike anonsunda mı bulunuldu ve sayın Cumhurbaşkanı buna ikna oldu?
Bunlar şu anda bilinmiyor. Başta dediğim gibi, sayın Cumhurbaşkanı’nın siyasetin en zor anlarını yaşadığını düşünebiliriz.
Bir zor geçit daha var hem sayın Cumhurbaşkanı içen hem de Ekonomi kadrosu için…
31 Mart 2024 seçimleri…
Herkes biliyor ki, Ekonomi kadrosunun enflasyon – hayat pahalılığı – daha kötüsü fiyat anarşisi karşısında bunalan halkı, bugünden yarına rahatlatmak gibi bir lüksü yok. Acı, daha acı, daha acı reçetelerden reçete beğenecek halk. Ne kadar süreyle? 2023 gitmiş zaten, enflasyon TÜİK rakamlarında bile yüzde 60’ların üzerinde konuşuluyor… 2024’te de acı reçete devam edecek… 2025’te ve sonrasında bir umut var…
Eeee, bu durumda 31 Mart 2024 yerel seçimleri ne olacak?
İktidar, öyle “Acı reçeteli seçimler”e alışık değil ki… Seçim öncesinde parmak parmak bal sürülecek halkın ağzına ve sandıklar patlayacak… Öyle “Size seçim sonrasında acı reçete vadediyorum” diyerek seçime gitmek, Tayyip bey’in adeti olmadı hiçbir zaman…
Hele Tayyip Bey, “İstanbul’u ve Ankara’yı geri alacağız” gibi tutkulu bir psikoloji içinde şimdilerde…
Peki ne olacak Mart 2024 öncesinde de bu ekonomi politikalarında, ki halk rahatlayacak?
Şimşek – Erkan ekibi Tayyip Bey ile kafa kafaya verip bunu da planladı mı? MB’ye yeni bir heyecan kattıkları hissedilen üç başkan yardımcısı ile hakeza?
Yani 31 Mart öncesinde halkı rahatlatıcı birkaç hamle, 31 Mart sonrası acı ilaca devam…
Halk inanır mı buna? “Oh be, ferahladık, demek ki şartlar değişiyor” der mi? Ekip, bu işte çok önem verilen “inandırıcılık” özelliğini harcar mı?
Yoksa Tayyip Bey, bu defa ülke ekonomisinin dibe vurmuş noktadan çıkması için önceki seçim hamlelerinden feragat edip, halka “Bu acı reçeteyi içmemiz lazım, size gerçekçi olmayan hayaller satmak istemem” diyerek farklı bir misyona mı soyunur?
Halk bu, belki öyle bir misyona da oy verir…