Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Esrar uyuşturucudan kurtuluş için çözüm olabilir mi?

Hani “Çivi çiviyi söker” derler ya, esrar uyuşturucudan kurtulmak için bir çözüm olabilir mi?

Önce şunu kabul edelim. Esrarın bitkisi zararlı değil, hatta çok faydalı bir bitki. Bıçakla adam öldürülür diye bıçağı yasaklıyor muyuz!. Ya da kadınların ojelerini temizledikleri, her eczaneden alabileceğiniz aseton ya da her hırdavatçıda, inşaat malzemesi satılan her yerde bulabileceğiniz tiner ya da solvent türevleri de doğrudan uyuşturucu olarak kullanılabilir. Tinerci yok mu memlekette?!. Bu uyuşturucu türü beyin hücreleri, üst solunum yolu, akciğer, karaciğer, böbrekler, her şeyi tahrip ediyor ve geri dönüşü imkansız kadar zor. Kriminal risk katsayısı çok daha yüksek. Niye kontrollü üretim ve izin sistemi yok? Kırtasiyelerdeki Bally türü birçok yapıştırıcı da bu şekilde kötü gaye ile kullanılabilir aslında ve her okulun karşısında var.

Esrarın kriminal risk katsayısı düşük. Biyolojik risk çok daha düşük. Esrar Bonzai’nin önüne geçmek için bir bariyer olamaz mı?

Türkiye’de ise 1990 yılında yaklaşık 381.200 kişi madde kullanım bozukluğuna sahipken, 2016 yılında bu sayı 664.906 kişiye yükselmiş. Nüfusa oranladığımız zaman ise; 1990 yılında 0,0070 olan oran, 2016 yılında 0,0082’ye kadar yükselmiş. Oysa tüm dünyada bu oran düşüş gösteriyor.

Ülkemizde 2 milyon alkol, 2 milyon sanal kumar, 3 milyon teknoloji ve 1 milyon 300 bin uyuşturucu madde bağımlısı bulunuyor. Cinayetlerin %60’ı, saldırıların yüzde 40’ı, tecavüzlerin %33’ü alkol ve madde kullanımıyla doğrudan bağlantılı.

Gençlerin yüzde 31,3’ü sigara, yüzde 4.9’u alkol kullanıyor, yüzde 4.1’i sadece bir kez uyuşturucu kullandığını söylüyor, yüzde 1.2’si ise ara sıra uyuşturucu kullanıyor, yüzde 1.1’i ise sık sık uyuşturucu kullanıyor. Türkiye’de en fazla madde kullanım bozukluğuna 25-29 yaş arasındaki kişiler sahip. Bunu 30-34 yaş arasındaki kişiler takip ediyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre 2011 yılında 105 kişi uyuşturucudan hayatını kaybederken, 2016 yılında bu sayı 920’ye yükseldi. Son resmi istatistiklere göre Türkiye’de 2017 yılında uyuşturucudan ölenlerin sayısı 941 oldu. Ölenlerin büyük çoğunluğu erkek, yaş ortalaması ise 32. 2013’te 232 ölüm, 2014’de %114 artışla 497, 2015 %19 590, 2016 %56 artış 920. %96.6 erkek. 2017’de 941 ölüm vakası 10 yılda 2000 ölüm 6 yılda 9 kat arttı.

Bakın yeni bir uyuşturucu türü daha kapıda “e-uyuşturucu” yani “sanal uyuşturucu”. Mesaj olarak cep telefonunuza gönderilebiliyor. Siz bunu bioresonance yöntemi ile ya da e-water (elektronik su) yolu ile dil altından beyne gönderdiğinizde, beyin kendi Adrenalinini, Endorphin, Serotonin’ini kendisi üretiyor.

Peki bununla nasıl mücadele edeceksiniz!. Yeni, daha kapsamlı, daha etkili yöntemler bulmamız gerekiyor.

Alkolle mücadele çok yetersiz. Halbuki şarap kötülüklerin anasıdır. En önemli geçiş kapısı bu. Birileri ısrarla bu kapıyı açık tutmaya çalışıyor.

Her türlü bağımlılık aklı zail ediyor ve insanın davranışının önündeki bütün ahlaki bariyerleri tahrip ediyor. Burada hem aklı zail etme konusu, hem de biyolojik risk, kriminal risk, sağlık maliyeti ayrı ayrı ele alınmalı. Özellikle beyin hücrelerini ya da organlarda tahribata yol açan uyuşturucu türevleri çok daha tehlikeli. Onun için uyuşturucuları risk katsayısına göre kategorize etmek gerek ve uyuşturucuya giden yolları (Alkol, fuhuş ve kumar ve her türlü ahlaksızlığı) engellememiz gerekiyor. Uyuşturucu türlerinin ticaretini kesin olarak yasaklanması şart.

Mesela, dişi kenevirin tepe filizlerinde bulunan THC maddesi esrarın ana maddesini oluşturuyor. TİGEM, SGK ile işbirliği yaparak, zaten tıpta psikotrop rahatsızlıklarda, ağrı kesici olarak ve Alzheimer tedavisinde de kullanılan bu maddeyi alıp, uyuşturucu kullanırken tedavi olmayı kabul edenlere, 3 ayda bir doktor muayenesi ile farklı biçim ve dozlarda ücretsiz versek ve böylece bu işi mafyanın elinden kurtarsak ne olur. Bu insanları kurtarmamız ayrıca bu insanları uyuşturucuya yönelten şartları ıslah etmemiz için okul, aile ve iş çevresi ile işbirliği yapabiliriz. Bu madde birçok uyuşturucu türüne karşı bağımlı olanların krizlerini by-pass etmek için önemli bir fırsat. Esrar bağımlılığı aynı zamanda tedavisi diğerlerine göre en kolay olan bağımlılık. Böylece bu şekilde Bonzai’ye kaçışın da önü alınmış olur.

Kenevirin bin tane faydası var. Böylece keneviri de kurtarmış oluruz, bu mübarek bitkiye itibarını da iade etmiş oluruz.

Lütfen, Anadolu’da ele geçirilen kenevir tarlalarını tahrip etmeyin, ekenleri yakalayın cezalandırın. El koyun. Bu bir nimet, o tohuma ihtiyacımız var. O bitki yaşasın ki toprağı havayı ıslah etsin. Dava açılsın, sorumlular yargılansın, cezalandırılsın. O bölge üniversitenin ARGE alanı olsun. Bir müteşebbis bu işi yed-i emin ya da kayyım olarak devralabilir. Bu işten tabiat da, vatandaş da, maliye de kazançlı çıkar. Bir yandan ekmeye çalışıyoruz, bir yandan yakıyoruz.

Hem zaten, devlet bunu kontrollü bir şekilde bedava ekecekse, kim niye kaçak eksin ki!

Kenevir konusu inşallah afyon konusu gibi sancılı bir süreçten sonra legal hale getirilmez. Afyon alkoloid fabrikası bu anlamda Türkiye için başarılı ve güzel bir örnek.. Bu tecrübe, hem ekonomik hem tarımsal hem de siyasi bakımdan son derece başarılı ve güzel bir örnek.

Kenevir konusu uyuşturucu ile mücadelede ve insan, hayvan, bitki sağlığı için başarılı bir model olarak dünyaya sunulabilir..

Kenevir Allah’ın bir lütfu, bereketi ve ikramı olan bir bitki olarak bugün gıda, tekstil, enerji, inşaat, petro kimya, ilaç, kozmetik alanlarında 50.000’den fazla nihai üründe kullanılan bereketli bir bitki. Kanser, şeker hastalığı gibi birçok hastalıkta tedavi edici özelliğe sahip bir bitki.

Bugün birçok ülkede kenevir serbest bırakıldı. Artık balkonlara ekiliyor. Her köşe başına otomatlardan kenevirli gıda ürünleri satılıyor. Bazı ülkeler okul, hastahane gibi mekanlardaki gıda reyonlarında kenevir ürünlerinin tüketimi teşvik ediliyor.

İstanbul Aydın Üniversitesi yayınları tarafından  “Of’lu hocanın sigara manifestosu” adı ile bir kitap yayınlandı. Of’lu el hac Muhammed Emin Efendi’nin (1815-1902) “Risaletül Mürşid’il ihvan fi hakki’d-Duhan” isimli eseri sigara alışkanlığını fıkhi açıdan inceler haram olduğuna karar verir. Kenevirin esrar özelliğinin aklı zail etmesi dışında biyolojik tahribatı şeker ya da sigara kadar değil. Rafine şeker aslında son derece zararlı bir madde ama ona yasak yok. 

Bakın futbol da bağımlılık yapıyor. Kimsenin umurunda değil, devlet destek veriyor. Sigara, puro, enfiye, nargile gibi çeşitlenerek hayatımızı mahvediyor. Gençlerin %32’ye yakını sigara müptelası. Enerji içecekleri, daha birçok yiyecek içecek de öyle. Yukarıda adı geçen kitapta kahvenin ancak zaruret halinde kullanılması gerektiği kaydı da düşülmüş ve kahvehaneler muzır mekanlar olarak tanımlanmış. Sigaraya zaten “haram” fetvası verilmiş de, bugün çay da adeta bağımlılık yapar noktaya geldi. Bakın, 1800’lerin sonunda, ilk gıda marka tescil belgesi bir İngiliz firmasına, kakao imalatı için verilmiş. Ama ürün “Müskirat” olarak tescil edilmiş. Piyango, spor toto, İddia, şans oyunları, birçok yiyecek içecek gibi, daha birçok alışkanlık hayatımızı mahvetmeye devam ediyor. Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 1140 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar