Abdurrahman Dilipak
Etik tartışması
Vakit'in yaptığı etik açıdan doğru bir şey mi idi?
Şimdi birileri bunu tartışmak istiyor. Konuşulan konu ne kadar siyasi etiğe uygun, kimse bunu tartışmıyor.
Önce etik ne demek? Etik veya en yalın tanımıyla töre bilimi. Etik terimi Yunanca ethos yani "töre" sözcüğünden üremiştir.
İnsani bir sağduyu ile, insanlığın hayat tecrübesinden yola çıkarak bulunan mesleki disiplin olarak da tanımlanır.. Türkçe'de etik sözcüğü genel anlamda, tam karşılığı olmasa da, ahlak sözcüğü ile eş anlamlı olarak kullanılır. Etik, felsefenin dört ana dalından biridir. Yanlışı doğrudan ayırabilmek maksadı ile moral / ahlâk kavramının özünü anlamaya çalışan bir disiplin olarak görülür.. Etik batıda zaman zaman ahlâk felsefesi olarak da anılmıştır.
Aslında bu konunun konuşulup tartışılması güzel bir şey..
Vakit'te çıkan bir haber olunca bunu etik tartışması olarak görenler, spor, magazin dünyasında, hatta siyaset dünyasında buna benzer yüzlerce haber yapmış olmalılar..
Vapurda, otobüste, dolmuşta, ya da pazarda, kokteyllerde, yan masada konuşulan konular kulağınıza çalınmadı mı? Bunlar haberleştirilmedi mi?
Hatta insanların özeline girip frikiklerine kadar haber yapanlar kimler diye sormak gerek..
Kuşkusuz, eğer yargı kararı olmadan ve yetkisiz kişilerin, insanların evini, işyerini dinlemesi ahlaki bir tutum değildir..
Cep telefonu kullanan herkesin başına gelmiştir zaman zaman benzer olaylar..
Siz kişinin özeline girmiyorsunuz. Telefon ediyorsunuz, o kişi kapatma tuşu yerine açma tuşuna basıyor ve siz cevap beklerken, orada ahlak dışı, hukuk dışı bir pazarlığa tanık oluyorsunuz.
Varsayalım bir katil bir masum kişinin canına da kasdetmiş olabilirdi.. Siz bunu etik bir durum değil bu diye görmezden gelebilir miydiniz?
Bir uyuşturucu pazarlığı, Mafyavari ilişkilerin konuşulduğu bir hatta düşüyor mesela telefonunuz..
Eğer bu kişi kendi özeli ile ilgili, başkalarını ilgilendirmeyen bir konuyu konuşuyor olsaydı, elbette bu kimseyi ilgilendirmezdi. Bunu alıp kullanmak ahlak dışı hatta suç konusu teşkil ederdi..
Ama istemdışı, meşru bir girişimin ardından tanık olduğunuz bilgi ve sözler, eğer gayri ahlaki ve gayri hukuki, ülkenin geleceğini tehdit eden bir anlayışın suçüstü olmasını sağlayan bir şeyse, özellikle de bir gazetecinin bunu yayınlamasının hiç de etik dışı olduğunu sanmıyorum.
Milletvekillerinin mektuplarını, notlarını kameraya alıp yayınlayanlar bunlar değil mi? Gizli kamera kullananlar kimlerdi? Teleobjektifle perde aralığından evin içini gözetleyenler kimler?. Kamerasını silah gibi kullananlar, kapıya dayanıp zorla içeri girmek, insanların evinin içini zorla görüntülemek isteyenler kimler?
O zaman bu konuyu etik konusu olarak tartışmayanların, bu olay karşısındaki tavırlarını anlamak mümkün değil.. Evin hanımı kırınca "Hayırdır inşallah" diyenler, hizmetçi kırınca "Kör müsün" diye çıkışırlar ya, bu iş de ona benziyor.
Vakit kara derililerin gazetesi değil mi?. Hürriyet'e ne yapsa yakışıyor.. Basın Konseyi Başkanının kendi media grublarındaki benzer yayınlar karşısında sessizliğini not ettik. Vakit konusundaki öfkeli tepkisini de; herhalde Vakit bundan sonra bu media grubunun yayınlarını bu çerçevede sıkı takibe alacaktır..
Ağız okuma haberciliğini sanki biz icad ettik.. Gizli belgeleri sanki biz yayınladık.
Sahi, dövizcilerdeki, bankalardaki gizli güvenlik kameraları da etik açıdan uygun mu? Bana kalırsa salonda burnunu kaşıyan bir adamın görüntüsünü bir yerlere servis yapmak ayıp, ama bir adam birisi ile uyuşturucu ya da silah takası yapıyorsa, bunu gizlemeye de kimsenin hakkı yok. Çünkü bu durum, kişinin özelinden çıkmış, kamu güvenliği için sorun oluşturuyor demektir. Sınır neydi, kamu sağlığı, kamu güvenliği, genel ahlak.. Ortada hukuk düzeni açısından sorun oluşturan gizli kapaklı hukuk dışı bir iş dönüyorsa, orada sorun var demektir.
Mesela, konuyla doğrudan bir ilgisi olmasa da, sadece bir açılım olsun diye bir örnek vermek gerekirse, kırmızı yanarken geçeni gizli kamera ile görüntülemek suç değildir ve izin almaya gerek yok.. Ve burada bir etik tartışması da doğru değildir..
Dürüst olup sorsunlar, aynı durumda olsa, hangi gazeteci bu haberi atlardı. "Taraf" dahil!
CHP'lilerin mangalda kül bırakmamalarına bakmayın, 28 Şubat'ta, kokoreççiler bile takip edilip, dinlenip, fişlenirken ne yaptılar.. İnsanlar tehdit edilirken, şantaj yapılırken, kimileri işkenceden geçirilirken neredeydiler?
O zaman bu dinlemeleri yapanlarla kol kola girmediler mi? Brifinglere koşmadılar mı?
Ortada hukuk dışı ve ahlak dışı bir olay yok..
Bir katil içeride cinayet işlerken, iyi kapatmadığı kapı rüzgardan açılsa, siz elinizde kamera olsa bunu görüntülemeyecek, ne oluyor diye içeriye bakmayacak, kapıyı kapatıp, savuşup gidecek misiniz?
Olay tam da fıkradaki gibi.
Oğlan hırsızı yakalamış; babası, "Bırak gitsin oğlum" demiş, oğlan cevap vermiş, "Baba hırsız beni bırakmıyor". CHP aslında suçüstü olmasına suçüstü oldu da hâlâ yakamızı bırakmıyor.
Malum media da hırsızı koruma, kurtarma çabasında..
"Hem suçlu, hem güçlü" durumundalar..
Kendi yaptıklarını bir kenara bırakıp, kendilerini suçüstü edenlere saldırıyorlar..
Ama şunun farkında değiller, CHP'yi kurtarmak isterken, Önder Sav'ı kurtarmak isterken aynı kaderi paylaşıyor ve birlikte batıyorlar. Bütün bu olanlar, milletin gözleri önünde oluyor..
CHP hâlâ özür dilememek konusunda direniyor..
Hâlâ gerçekleri saptırma gayretinde.
Sahi bu çevrelere sormak lazım; madem dediğiniz gibi olsun, hadi varsayalım Vakit suçlu, peki Önder Sav'ın ve o beraber konuştuğu adamın hiç mi suçu yok?. Bu skandalı niçin görmezden geliyorsunuz?
Maksatları belli, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek istiyorlar.
Bir de suçüstü oldular ya, şecaat gösterisi yapıp, ortalığı toz dumana katıp aradan sıyrılmak istiyorlar.
İnsafsızca hükümeti, polisi, herkesi suçladınız. Suçüstü olan sizsiniz, peki kendi suçunuz üzerinde söyleyecek hiçbir sözünüz yok mu? Alemi sersem kendinizi allame mi sanıyorsunuz siz!
Malum kurt dumanlı havayı sever!
Selâm ve dua ile.
vakit
Bu yazı toplam 1981 defa okunmuştur