Abdurrahman Dilipak
Evdeki hesap ve Çarşı..
HDP, PKK, PYD, Paralel yapı hiçbirinin dağdaki ya da evdeki hesabı Çarşı’ya uymadı. Elbette bu çarşı, piyasa malı, üretilen bir sanal “çarşı” değil.. O “çarşı” Gezide deşife oldu ve iflas etti..
HDP’de de Paralel yapıda da çözülme başladı. HDP’nin çağrısına bırakın bölge halkını, sempatizanları bile katılmadı. Eyleme kimse gelmeyince, milleti namaza çağırdılar ama bu şovlara artık kimse inanmıyor.
Ama durmayacaklar. İsrail, ABD, İngiltere, Vatikan, Esed durmayacak.. Paralelciler durmayacak..
Şimdi çarşı, (ya da siz Bazar da diyebilirsiniz) yeni şeyler konuşuyor..
Zaman’ın kayyıma devredilmesi ve İstikbal’in patronlarının gözaltına alınması birilerini fazlası ile rahatsız etti.
Zaman grubunun ve İpek Koza’nın kayyıma devri ile basın sektöründe 800.000’lik zaten olmayan bir tiraj kaybı bekleniyor. Yani toplam tiraj 3.967.926’dan 3.200.000’e gerilemesi sözkonusu. Bana göre, diğer gazetelerin de naylon tirajları düşülürse, kamu ve kurumsal alımlarla birlikte 2.750.000’e geriler toplam tirajlar. Bunun 2 milyona yakını da kamu ve kurumsal alım.
Bu durumda, İpek Koza ve Zaman grubundaki çözülme, diğer mediaya tiraj artışı olarak yansımayacak. Aksine domino etkisi bu deprem diğer gazeteleri de vuracak.
Mesela, ben Aydın Doğan’ın gelinen noktada mediadan çekilmeyi, en azından Hürriyet’i iyi bir müşteri bulursa satmayı düşüneceğini, bu da olmazsa büyüme yerine kontrollü bir küçülmeye gideceğini düşünüyorum. Habertürk de öyle, Vatan ve Milliyet de. Ve artık kendi mediasını ayakta tutmakta zorlanan kapitalist sermayenin sola sponsor olarak ayakta tutmaya çalıştıkları Cumhuriyet’i de daha fazla sırtlarında taşımak istemeyeceklerini düşünüyorum.
Bu süreçte, sermayenin ve STK’ların da pozisyonlarını gözden geçirme gereği duyacaklarını düşünüyorum.
Dün kendileri için kalkan olarak gördükleri bazı kişi ve kuruluşlar, bazı derin ilişkiler, şimdi kendileri için, bir kambur, bir pranga, bir paratonere dönüştü. Yakında bunun etkileri görülür.
Zamana el konuluyor, toplumda ciddi bir tepki yok. İstikbal’in patronlarının başına gelenler sermaye, siyaset ve bürokratik çevrelerde şok etkisi yaptı. HDP ve PKK’nın arkasından ağlayan yok. CHP, MHP kar altında kalmış güneş gibi eriyor. PYD; haçlı ittifakının taşeron örgütüne, Truva atına döndü. Adadan, dağdan, ovadan gelen sadra şifa bir mesaj yok.
Gideceği yeri bilmeyen kaptana hiçbir rüzgâr fayda sağlamaz. Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder. Bunların eli ayağı boş değil, tuttuğu iş değil. Dindarlıkları da, solculukları da, Kürtçülükleri de, demokratlıkları da, barışçılıkları, çevrecilikleri de hepsi, o kazdıkları çukura gömüldü.
3. Köprünün son tabyasının da yerine konması ile 3. Köprü tartışmaları da bitti. Yavuz Selim adını tartışıyorlardı, o oldu, çevre tartışmaları da bitti. Halk onları Kıbrıs’ta, Manavgat suyunun deniz altından Kıbrıs’a taşınması projesinin hizmete alınması töreninde tanıdı. O kendilerini çevreci diye tanıtan yavru “Gezi Cemaati”nin hatunlarının ellerindeki dev bez pankartta ne yazıyordu, hatırlayın: “Sidiğimizi içer, suyunuzu içmeyiz, cünüb gezer o suda yıkanmayız”.
Bunları kendilerine veli ve kılavuz edinenlerin hali ortada.. CHP ne yapacağını şaşırdı. AK Parti dışında herkesle ittifak yapıyorlar. Esed’le, Rusya ile İran ile MHP ile paralel ile.. MHP de daha düne kadar CHP ile Ergenekon kardeşliğinde buluşuyorlardı. Gelinen noktada muhalefet tutarsız, istikrarsız, kendi içinde sorunlu bir yapı görünümünde. Hepsinin üzerinde ittifak ettiği tek konu; Erdoğan ve AK Parti sanki.. Anayasa ve Başkanlık konusuna bir türlü sıra gelmiyor.
Önümüzdeki günlerde PKK ve Paralel yapı ile ilgili önemli gelişmeler yaşanacağını, muhalefet partilerinin hepsinde mevcut krizin derinleşeceğini ve HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının meclis genel kuruluna gelebileceğini düşünüyorum.
Ha! Bu arada, ABD ve AB’de, süreçle ilgili Türkiye’ye yönelik eleştiriler dostlar alışverişte görsün kabilinde. Bu arada Boğaz Köprüsü tamam, sıra yeni havaalanı, tüp geçit ve kanalda..
Selâm ve dua ile..
yeniakit