Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Evdesiniz ya!

Eve kapanalı kaç gün oldu? Ramazan’a bir aydan daha az zaman kaldı. Ben ömrüm boyunca ilk defa kapalı bir mekanda bu kadar uzun bir zaman kalıyorum. Tabii, bu durumun daha ne kadar süreceğini bilmiyoruz.

Bu sosyal izolasyon gerekli. Ama öte yandan, aynı evde yaşadığımız insanlarla da birbirimize karşı daha insaflı, daha merhametli, daha anlayışlı olmamız gerekiyor.

Bu süreçte hareketlerimiz sınırlı. Daha fazla psikolojik baskı altındayız. Beslenme alışkanlıklarımız değişiyor. Öte yandan, endişeli bir belirsizlik sözkonusu. Hasta olan yakınlarımız olabilir. Yarım kalan işlerimiz vardır. Alacak vardır, borç vardır. Bu arada insan hasta da olabilir. İlle de korona olmak gerekmiyor. Bu, başka bir hastalık da olabilir. Dikkatli olacağız.

Anne babalar çocuklarına daha anlayışlı olmalı. Çocuklar da anne babalarına karşı aynı şekilde. Anne-baba kendi aralarında da ölçülü, dikkatli olmalı. Bazı evlerde yaşlılar da olabilir. Dede-nine, kaynana-kayınbaba. Çocuklar, anne-baba büyüklerine, büyükler de torunlarına ve çocuklarına karşı daha toleranslı olabilir.

Tamam, bazan, bazı durumlarda birileri kontrolü kaybedebilir. Tartışmayı uzatmamak gerekir. Bu süreçte inatlaşmanın, tartışmanın, küsmenin kimseye faydası yok. Daha affedici olmamız gerek. Öfkesi geçenler de özür dilemeyi bilmeli.

Sürekli konuşmak, televizyon izlemek de doğru değil. Kitap okusak, ibadet etsek, geçmişe dair hatıralarımızı canlandırsak, geleceğe ilişkin hayallerimiz olsa. Hatıralarımızı yazsak, sanatsal faaliyetler göstersek.

Her habere inanmayalım. Her konuda daha dikkatli ve daha ölçülü olmamız gerekiyor.

Bu süreç uzun sürebilir. Bu süreç bittikten sonra da kolay bir dünya bizi bekliyor olmayacak. Daha kötü şartlara da nefsimizi hazırlayalım. Savaş, kıtlık, başka salgınlar ve deprem.

Bu arada alkol, sigara gibi bağımlılık yapan şeylerden inşallah müptelaları kurtulur. Onlar bunu bırakınca bir süre asabi refleksler gösterebilir. Bu kişiler kendilerini kontrol etmeye çalışsınlar, aileleri de sabırlı olsunlar.

Gençler, cola cinsi içecekler ve o bazı paket gıdaları artık kullanmamayı öğrensinler.

Suyu daha dikkatli kullanalım. Her şeyi daha iktisatlı kullanalım. Kıt kaynakları etkin ve verimli kullanmalıyız. Endüstriyel gıdaları daha az kullanalım. Daha temel gıdalara yönelelim. Zaten önümüzde Ramazan var. Ramazan’da da beslenme alışkanlığımızı bu sene yeniden gözden geçirebiliriz.

Evhama, vesveseye gerek yok. Hastalık hastası olmayalım. Panik hali işleri kolaylaştırmaz zorlaştırır.

Beraberliğin de güzel yanları var, yalnızlığın da. Tefekküre ihtiyacımız vardı. Şimdi “nefs muhasebesi” için ciddi bir fırsat var önümüzde.

Şöyle düşünelim, uyuduk ve korkulu, kâbus gibi bir rüya gördük. Bir gün uyanacağız. Nasıl bir dünyaya uyanacağız ve uyandığımızda ne yapacağız?

Kaldığımız yerden devam edecek olursak, yeni bir musibete uğrarız. Ayrı yola giderseniz, aynı yere varırsınız.

Biz ahirzaman Peygamberinin ümmetiyiz. Dünyanın hali yaman. Bu işler bundan sonra böyle gitmeyecek.  Eski hal muhal!

Şuna kendimizi hazırlayalım. Bu kâbustan uyandığımızda, ne piyasa eski piyasa, ne siz eski siz, ne arkadaşınız eski arkadaş olacak. Partiniz, tarikatınız, mesleğiniz, dünyaya bakışınız eskisi gibi olmayacak. Korkularımız, umutlarımız, hayallerimiz değişmiş olacak.. Bu sadece bir biyolojik savaş değil, aynı zamanda psikolojik bir savaş. Aynı zamanda bir ekonomi savaşı, finans savaşı, sanayi devlerinin savaşı, bu savaş bir teknoloji savaşı. Eğer süreç iyi yönetilmeyecek olursa, siyasi derinliğe sahip, “Tarihin sonu”nu getirecek bir inançlar / Medeniyetler savaşına da dönüşebilir.

Bu mikroptan da bir gün kurtuluruz ama içimizdeki Şeytanın yol arkadaşı olabilen nefs mikrobundan nasıl kurtulacağız ya da “insan kılıklı mikroplar”dan nasıl kurtulacağız.

Bizi kolay günler beklemiyor. Kötü ihtimale göre hazırlık yapalım da, kolay gelirse bahtımıza. Birbirimize sabrı tavsiye edelim ve öğüt verelim. Cesaretimizi, sabrımızı ve dualarımızı kuşanalım. Övünmenin ve dövünmenin faydası yok. Cahillerden olmayalım ve zulüm yapmayalım, yapan “mikrop”lardan uzaklaşalım ve onları kendimizden uzaklaştıralım ki ateş bize de dokunmasın.

Mesela, bu arada birkaç kısa sure daha ezberlesek nasıl olur. 

Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 736 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar