Selâhaddin Çakırgil
Evet, ‘Adâletsizliğe Sürüklenmeden’; Amma..
Katıldığım hemen her toplantıda İran'ın dış siyasette takip ettiği çizgiyle ilgili suallere muhatap oluyorum. Bunda elbette, İslam İnkılabı Hareketi'nin ilk yıllarında o harekete arkadaşlarımızla birlikte çıkardığımız etkili haftalık dergilerle destek oluşumuzun ve ayrıca, bu satırların sahibinin 12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi'nin pençesine düşmemek için ve Allah'ın geniş olan arzında hür olarak soluklanabileceğim başka yerler bulmak niyetiyle doğduğu topraklardan ayrılıp, uzuun yıllarını İran ve doğudaki diğer müslüman coğrafyalarında geçirmesinin etkisi büyük..
***
Genel olarak karşılaştığım sorular veya dile getirilen görüşler, İran’ın mezhepçi bir siyaset izlediği etrafında.. Hele de Irak, Suriye ve Yemen’de.. Hele de Suriye’de (Baba-Oğul) Esed Hanedanı'nın yarım asra yakın tahakkümünün sürmesine İran’ın verdiği açık destek, bütün kitleleri dehşete düşürdü. Ki, ‘caferî şiası’nın Suriye’de en fazla yüzde 2-3 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ve şia, nusayrîleri, bırakınız şiadan saymayı, aqıdevî açıdan İslam'dan bile saymamaktadır..
***
Bu gibi konulara değinirken, bazıları da, 'Pişman mısın ve aldatıldığını düşünüyor musun?' diye soruyorlar. Onlara önce, Maide Sûresi'nin 8. Âyetinde yer alan, ‘Bir kavme olan kininiz sizi adâletsizliğe sevk etmesin..' meâlindeki ilahî ikazı hatırlatıyorum.
Sonra da, ‘Aynı şartlar olsa, yine aynı şekilde davranırım..' diyorum.. Şah’ın ve babasının yarım asrı geçen zorbalığı ve zulmü altında yaşamaktan artık tahammül sınır kalmayıp ayaklanan milyonların hançeresinden yükselen‚ ‘Allah‘u Ekber’in yanında bir müslüman olarak yer almamak, olacak şey miydi?
Haa, aldanmak mı? Hayır.. Fıtratımızın gereğince hareket ettik.. Aldatanlar veya o niyetle hareket edenler varsa; bu, onların bileceği iştir.
Diğer bazıları da, ‘İslam İnkılabı Hareketi‘nin dünyaya verdiği heyecan ve şuûr yüklü mesajlar şimdilerde niçin yok?' diye soruyorlar. Bunu soranlar arasında bizzat şiî müslümanlar da var ki, bunu onların da hissetmiş olmaları bir umut penceresi açıyor.
***
Bazıları da İran medyasında yayınlanan haber ve yorumların aktarılmasından bile kaçınılmasını tavsiye ediyorlar; müslüman halklar arasında bir soğukluğa vesile olmasın diye.. Elbette güzel bir hassasiyet.. Biz de zâten her gazetede yazılanları değil, ancak İran rejimi içindeki etkin isimlerden Serdar (general) Muhsin Rızaî’nin yarıresmî nitelikli ve stratejik haber-yorumlarını ve direkt devlet tarafından yayınlanan gazeteleri esas alıyoruz.
Bunları duyurmaktan maksat, fitne çıkarmak değil elbette; ama, körlük de hiç istenmez. Bu gibi çok dikkatli olması gerektiğine inandığımız bir stratejik yorumlar sitesinde veya devlet gazetelerinde, İslâm ahlâk ve kardeşliğiyle bağdaşmayan bu gibi yorumlar yapılırsa, bunlardan kendi toplumumuzu haberdar etmek -eseflenerek- gerekmez mi? Sözgelimi, söz konusu sitede ikide bir, üzerine ‘Dictator' yazısı da iliştirilmiş bulunan, Hitler bıyıklı bir Tayyip Erdoğan fotomontajı, çok düşmanca değil midir ki, bizim toplumumuza aktarılmasın!.
Daha iki gün evvel, söz konusu sitede yayımlanan bir videoda, ‘Erdoğan, kendisi diktatörlüğe doğru ilerlerken, Almanya ve Hollanda’yı faşist ve nazi kalıntısı siyasetler izlemekle suçladığı' anlatılıyordu, alaycı ve keyifli bir dil ile.. Ve de emperyalist dünyanın medyasının ağzıyla..
***
Bu yetmedi, 14 Mart günü yine aynı sitede bir yorumun başlığı da, ‘İdâmei âbrûrizîhay‘ı Erdogan der Avrupa..' (Avrupa’da Erdoğan’ın itibarının, yüzsuyunun dökülüşünün devamı..) şeklindeydi.. Başlık böyle olursa, o yorumun muhtevası tahmin edilebilir.
Mes’ele, Erdoğan'ın şahsını korumaya çalışılması değil; Türkiye’nin bugüne kadar halkının inanç potasında yetişen nâdir liderlerden birisinin, hem de İslamî bir çizgi takip etmek iddiasında bulunanlarca ve çok haksızca yıpratılmaya çalışılmak istenmesine karşı çıkmak mes’elesidir.. Bu tavır, Erdoğan’dan çok, müslüman halklar arasında korunması gereken kardeşlik duygularını vuruyor.
stargazete