Mehmet GÖKTAŞ

Mehmet GÖKTAŞ

Ey dünya, dikkatle izle bu Rasûlü!

Ey dünya, Allah (cc) bir Rasûl gönderiyor, son bir Rasûl, onu dikkatle izleyin!

Okuduklarımdan, anladıklarımdan gözümün önünde genellikle böyle bir İslam tarihi canlandırırım, sonra canlandırdığım bu fotoğrafı da hep böyle aktarırım.

Evet, ey dünya, ey insanlık âlemi! Şu son Rasûl'e çok dikkatle bakın.

Allah onun evini kızlarla dolduracak, eşlerle dolduracak, etrafını halalarla ve yakın akraba bayanlarla dolduracak.

Onun erkek evlatlarını yaşatmayacak, Kasım'ını, Abdullah'ını, İbrahim'ini küçük yaşta alacak. Onun yerine Zeynep verecek, Rukiyye verecek, Ümmü Gülsüm verecek ve Fatıma verecek. Sonra eşlerle dolduracak hanesini.

Bunun bir anlamı olmalıdır. Rabbinden hiç durmadan hayır isteyen, hasene isteyen bir Rasûl'e Rabbi böyle bir karşılık veriyor.

Demek ki hayırlı olan budur, hasene olan budur. Zalim Kureyş'in zannettiği gibi hayırlı insan olmak demek mal mülk sahibi olmak, çokça erkek evlat sahibi olmak değilmiş. Bu bir. İkincisi ve daha önemlisi;

 

Ey dünya, ey her dönem kadınlarını mahveden insanlık, eşlerini her daim hüsrana uğratan insanlık, kızlarının hayatlarını karartan beşeriyet!

Şimdi iyi seyredin bu Rasûlün bayanlarla dolu yuvasını.

Aslında annesi ile olan sahneleri aktarmak isterdik fakat bildiğiniz gibi annesine doyamadan kaybetti onu, sadece birkaç yıl beraber olabildi, çocukluğunun büyük bir kısmı sütannesinin yanında geçti. Fakat üzerinde ana gibi hakkı olan amcası Ebu Talib'in eşi Fatıma bin Esed'e karşı davranışlarına bakıyoruz da bir tahmin de bulunuyoruz. O vefat edince ağlamış ve ağlamıştı, neler söylemişti onun için. Ve sonra ondan önce mezarına girmiş, uzanmış yatmış ve Rabbine yalvarmıştı onun için.

Yıllar sonra gördüğü sütannesini bağrına basıp hırkasını sererek üzerine oturtmuş, nice ihsanlarla, hediyelerle uğurlamıştı.

Sütkardeşi Şeyma için yüzlerce esirin hayatını bağışlamış, özgürlüklerini ellerine vermişti.

Biz yine onun mübarek hanesine dönelim, kızlarına karşı davranışını izleyelim.

Bir gazete köşesi uzun uzun örnekler verilecek yer değil. Şu kadarını söyleyelim ki; dünyanın en şanslı, en mutlu kızları onun kızlarıydı, öylesine bir makama, öylesine bir muhabbete nail oluyorlardı.

İnanınız ki, zalim müşrikler bir tarafa, onun Fatıma'ya gösterdiği muhabbet ve el üstünde tutuşuna Müslümanlar bile hayret ediyordu.

 

Ya eşlerine karşı muamelesi? Günümüz dünyasının, hatta tarihin başından beri vahiyle beslenmeyen toplumların en büyük problemi bu değil midir? Eşlerin yaşaya geldikleri hüsran değil midir?

Hz. Hatice'ye verdiği değer, yanındaki kadr-ü kıymeti öyle büyüktü ki, bırakınız kendisini, vefat ettikten sonra onun arkadaşlarının bile gönlünü almadan, ikram ve izzette bulunmadan edemezdi. Çünkü onlar Hatice'nin arkadaşlarıydı.

Ey dünya, onun vefatından sonra eşleri olan annelerimiz çokça yaşamışlardır ve aldıkları nefeslere kadar tarih kaydetmiştir; bakın bir tek şikâyet bulabilecek misiniz onlardan? Bulamayacaksınız. Çünkü onun değişmez, Nebevi bir kuralı vardı; sizin en hayırlınız eşlerine karşı hayırlı olandır.

 

Doğruhaber

Bu yazı toplam 1201 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar