Abdurrahman Dilipak
Eylül, Ekim derken..
Bölgemizde bütün bu yaşanan olaylar, Türk’e, Kürd’e, Arab’a, Şii’ye, Sünni’ye, Müslüman’a Hristiyan’a bütün çıplaklığı ile bir gerçeği gösterdi. FETÖ, PKK/PYD, DAEŞ, KSDF (Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu) Türk’e, Kürd’e, Müslüman’a, Ortadoks’a hizmet etmiyor.. Öyle iddia ettikleri gibi demokratik, sol, sosyalist bir hareket de değil. Bunlar CIA’ya, MOSSAD’a hizmet ediyor. Vatikan’a, İngiliz siyasetine hizmet ediyorlar. Son olarak Barzani’nin de maskesi düştü. Zaten nice zamandır PKK/PYD kamplarında komuta CIA ajanlarındaydı. Amerikan bayrağı dalgalanıyordu. Bunların silahını da, ekmeğini de Amerika veriyordu. FETÖ de, DAEŞ’e gâvurun ekmeğini veriyor, onların kılıcını çalıyor sonuçta. DAEŞ, yabancıların bölgeye yerleşmesi için üzerine düşeni yaptı, şimdi ya tasfiye edilecek, ya da başka yerlerde yeni görevler üslenecek.. İnsanları Allah’la aldatmaya devam edecekler.
AB’nin maskesi de düştü, NATO’nun maskesi de.
Şimdi, bu ay içinde, 24 Eylül’de Almanya seçimleri var. Bakalım seçimi kim kazanacak ve seçim sonrası Alman politikacıların siyasi histerisi sona erecek mi?
İlginç değil mi, bu seçimde PEGIDA ortalıkta yoktu. Çünkü ona ihtiyaç kalmadı. Yabancı düşmanlığı yapan PEGIDA’cılar, PKK’lılara ve FETÖ’ye ses çıkartmıyorlar. Çünkü onlar “aileden”. Seçimi kazanan taraf, seçimden sonra dilini tutsa da, niyetleri bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı. İyi de oldu aslında. Artık Ankara’nın AB ve NATO konusunu bu gelinen noktada yeniden değerlendirmesi gerek.
Şimdiki hesaba göre Kuzey Irak’taki Kürdistan referandumu 25 Eylül’de. Federasyondaki partilerin çoğu referanduma karşı, merkezi hükümet de, ama Barzani akıldışı bir inatla referanduma gideceğini söylüyor. ABD, İsrail ve tabi AB ülkeleri de bu kararı destekliyor ama öte yandan Katalan’da da bir başka referandum var. Katalan’daki referandumu İspanya hükümeti kabul etmiyor. Referandum 1 Ekim’de.
Ankara’nın tavrı açık ve net: Referanduma karşıyız. Bölgede bağımsız bir Kürdistan’ın varolması mümkün değil. Bu, bölgede yeni bir iç savaş demek..
Barzani biraz da, ABD’nin Kuzey Suriye’de PYD üzerinden bir Kürdistan kurma hayali var ya. Önce DAEŞ’i girdirdiler, sonra DAEŞ ile mücadele ediyoruz diye, DAEŞ’ten boşaltılan yerlere PYD’yi yerleştirdiler. Kürtleri Suriye’nin petrol bölgesine yerleştirip Türkiye’nin güney sınırında bir koridor oluşturmak istiyorlar. Bu arada; Barzani de Musul petrollerini alıp, kendi de bağımsız bir devlet olmak istiyor. Yani Kuzey Irak’ta Barzani, Kuzey Suriye’de PYD Kürt bölgesi, daha sonra kendi aralarında bir birlik oluşturacak. Irak ve Suriye petrolü ile zenginleşmiş bir Kürdistan. Bunları Esedçi’lerle de anlaştırıp Akdeniz’e bir koridor açacaklar.
KSDF 27-28 Temmuz 2017’de Rumeylan’da bir araya geldi ve 300 sandalyeli “Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Halk Kongresi” için 19 Ocak 2018’de Halk Temsilciliği (Milletvekili) seçim kararı aldı. Barzani biraz da onun için elini çabuk tutmak, ön almak istiyor.
Bu senaryoya göre, bölgedeki Süryani, Keldani, Arami, Asuri, Ezdi gibi gayrimüslim unsurların tamamı bu yeni oluşumun himayesinde olacak. Kürtler, bölgedeki gayrimüslim unsurların Müslümanlara karşı kalkanı ve merkez üssü, aynı zamanda misyoner üssü olacak. Yani planlanan yeni bir İsrail olacak.
Senaryoya göre 300 temsilcinin bölgelere göre dağılımı şöyle: Gozarto 150, Afrin 80, Kobane/Frot 70. Gozarto’daki 150 temsilcinin 60’ı halk konseylerinde belirlenecek. 20 Süryani, 18 Kürt, 18 Arap, 2 Ezdi, 1 Ermeni ve 1 Çeçen olacak. 90 üye halkoyu ile seçilecek. Kobani’de 70 sandalyeden 28’i,12si Kürt, 11 Arap, 4 Türkmen, 1 Ermeni temsilciden oluşacak, 42 üye ise halk tarafından seçilecek. Afrin’den ise 80 sanldalyeden 32’si halk temsilcisi olacak. 12 Kürt, 12 Arap, 4 Ezidi, 2 Türkmen, 1 Çerkez, 1 Arnavut olacak. 48 üye ise halk tarafından seçilecek.
Zaten bölge halkı büyük ölçüde akraba olduğu için ve bir kısmı birden fazla pasaport taşıdığı için aslında kurmaca bir denge söz konusu olacak. Bu arada; 300 kişilik mecliste sadece 5 sandalye Türkmenler için garanti edilmiş.
Zaten bu seçim olursa, “açık oy gizli tasnif” şeklinde olacak. Adaylar da, seçmen de “Merkez” tarafından belirlenmiş olacak. Bu da geçmişte, tek parti döneminde bizde de yaşandığı için olacak CHP tarafından hiç dile getirilmediği gibi CHP, bu oluşumun Türkiye’deki uzantıları ile kol kola hareket ediyor. Tabi FETÖ’cülerden, yeni oluşumdan da bu konuda bir tepki görmüyoruz.
Öyle anlaşılıyor ki, FETÖ’cülerin, Barzani’nin, PYD’lilerin üslenecekleri yeni rol bu olacak. DAEŞ böyle bir planda yem olarak kullanılmış. Bu arada; bazı Süryani gruplar da bu planın içinde aktif sorumluluk üstlenmeleri ve bazı yerli unsurların bunlarla birlikte hareket etmesini de bir kenara not etmek gerek. Avrupa Konseyi EPP-CD grubu üyesi Hollanda Hıristiyan Demokrat Parti Pieter Omutzigt’in Konsey Bakanlar Komitesi tarafından cevaplandırılması için verdiği soru önergesinde “Türkiye’nin 100 yıl önce soykırıma maruz kalan Süryanilerin mallarını ellerinden almaya devam ettiklerini” söylemesi, aslında daha önce de örnekleri görülen bir çabanın ürününden başka bir şey olmasa gerek. Bölgedeki bu girişimler çok yönlü olarak Christianity Army tarafından da destekleniyor.
Bu arada tabi ki, Ankara’nın eli armut toplamıyor.. Bu oluşuma karşı Ankara; Moskova ve Tahran’la birlikte hareket ediyor. Kazakistan’ın başkenti Astana’da 6. turu tamamlanan Suriye görüşmelerine ilişkin yapılan açıklamada Suriye sorunu tartışıldı ve bir mutabakat metni imzalandı. 30 Aralık 2016 tarihinde ülke genelinde ilan edilen ateşkesi tahkim etmek ve bu çerçevede Suriye’de çatışan taraflar arasında benimsenebilecek güven artırıcı önlemler geliştirmek üzere 4 Mayıs’ta, Suriye’nin çeşitli noktalarında çatışmasızlık bölgeleri oluşturulması kararlaştırılmıştı. Şimdi bu çerçevede 3 ülkenin askeri birimleri belirlenen güvenlik noktalarında kontrolü sağlamak için fiilen bölgeye intikal ediyor.
Bu arada; şu haberi de not edelim. Barzani’nin referandum kararı ve Suriye’nin kuzeyindeki terör koridoru ile Türkiye güneyden kuşatılıyor. 22 Eylül’deki MGK’nın gündemi bu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Barzani’yi işaret edip “Net olarak görecek” dediği yaptırımların hukuki kaynağının, 1926 Ankara Anlaşması olacağı konuşuluyor. Anlaşma, Irak’ın toprak bütünlüğünün bozulması, sınırların anlamsızlaşması durumunda Türkiye’ye Musul ve Kerkük’e müdahale hakkı veriyor.
Gerisini onlar düşünsün.. Barzani ve PYD’ye verilen bu mesajı inşallah ABD ve İsrail de alır!
Bıçak kemiğe dayandı da.. İsrail ve ABD ile aynı çuvala girenler beklesinler ve bundan sonra ne olacağını görsünler! Selam ve dua ile..
yeniakit