Ahmet Taşgetiren
Farkında mısınız? Gerçekten?
İktidar adına sık sık “Vatandaşımızın çektiği sıkıntının farkındayız” yollu açıklamalar yapılıyor.
Belli ki oturulmuş konuşulmuş, “Halka duyarsız kaldığımız gibi bir izlenim verilmesin, hiç olmazsa farkındalığımız vurgulansın” noktasında bir karara varılmış.
Siyasi propaganda adına doğru, ama gerçekliği adına pek inandırıcı olmayan bir yaklaşım. Çünkü vatandaşın yaşadıklarını yaşamadan gerçekten farkında olmak kolay değil.
Bu noktada farklı bir örnek olarak Kılıçdaroğlu’nun “Elektrik zamları direnişi”ni analiz edebiliriz. “Zamlar geri alınıncaya kadar elektrik faturalarını ödemeyeceğim” dedi, ödemedi ve sene içinde 4 milyon kişiye uygulandığı gibi elektriği kesildi. Elektriği kesildi ve kendisi elektriksiz ortamda bir basın toplantısı yaptı. “Farkındalık oluşturmak istedim” dedi. Bir hafta süreyle elektriksiz yaşayacaklarını, sonra faturayı ödeyip elektriği bağlatacaklarını açıkladı.
Soru şu: Sizce Kılıçdaroğlu bu bir haftalık sürede elektriği kesilen milyonlarca insanla bir “farkındalık ve duygudaşlık” sağlayabilir mi?
Bence bir ölçüde. Belki daha çok eşi Selvi hanım yaşayacaktır bu duygudaşlığı ve farkındalığı. Evet, erkekler de kıvranırlar böyle durumlarda ama daha çok kadınlar yanarlar?
Şimdi bir soru daha soralım, Sayın Kılıçdaroğlu’nun eyleminin etkisini silmek adına “Yalan söyleniyor, hayır 4 milyon değil elektriği kesilen, 278 bin kişi” diye açıklama yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı “Elektriği kesilenlerin ne çektiğinin farkındayız” gibi bir açıklama yaptığında inandırıcı olabilir mi?
Şu anda, Ramazan’da ve 278 bin insanın evinde elektrik yok. 2022’nin Türkiye’si. Çocuklar mum ışığında ders çalışıyorlar. Elektrikle çalışan tüm aletler iflas. Kadınlar çırpınıyor.
Mesela ışıkları pırıl pırıl parlayan Beştepe’de ışığı sönmüş evlerin acısının farkındalığı ne orandadır? Orada da “4 milyon değil, 2787 bin savunması” karşılık buluyor mu? Ya da bulmuyorsa ne yapılıyor?
4 milyon ailenin elektriği kesilmiş yani yıl içinde, 4 milyon aile ödeyememiş yani faturaları, 4 milyon aile sonra bir yerden bulmuş buluşturmuş, başka ihtiyaçlarını ertelemiş ve ödemiş yakıcı faturayı… Ne çekmiş bu arada elektriksiz?
Elektrik tek değil ki?
Mesela tarlası haczedilen çiftçinin yaşadığı yürek çöküntüsünün farkında olabilir mi “Farkındayız” diyenler?
Mesela elektrik faturası ve dükkan kirası ile boğuşamadığı için iş yerini kapatmak zorunda kalan esnafla duygudaşlık sağlayabilir mi “Farkındayız” diyenler?
Mesela o akşam işten çıkarken işine son verildiğini öğrenen işçinin, ya da aylar aylar boyu iş arayan gencin duygu dünyasını kavrayabilir mi “Çalışana iş var” diyen, “Nankörlük” ten dem vuranlar? Üniversiteyi bitirip çaldığı bin kapıdan geri dönüp, “ev genci”ne dönüşenlerin duygu dünyası siyasetin hangi yüreğinde yankı bulur?
“İşçi çıkarmak zorunda kalan işveren”in duygu dünyasının bile yakalanabileceğinden kuşkuluyum ben.
Yıllarca birlikte çalıştığın gencin yüzüne “Kusura bakma, seni işten çıkarıyoruz” diyeceksin ve onun yüzündeki, gözündeki hüznü, perişanlığı yaşayacaksın. “Farkındalık” öyle olur ancak.
Sayın Cumhurbaşkanı Beştepe’de işsizlere bir iftar verse nasıl olurdu? Onlarla neyi nasıl paylaşırdı? Emeklilere bir iftar verse? Kimi nasıl seçerdi davet etmek için? Tarlası haczedilen çiftçilere iftar verse gözlerine nasıl bakardı?
Partisinin milletvekillerini ucuz ekmek, ya da et kuyruğuna soksa da orada 70-80 yaşındaki insanların sızlanışlarını toplasa bir, belki “farkındalık” o zaman “farklı” olur.
Beştepe sofralarında, ekmeğine makarnayı katık yapıp çocuklarına sunan annenin – babanın yürek daralması hissedilir mi?
Sezai Karakoç’un “Çatı” şiirinin şu mısraları içimde dolaşır durur çoğu zaman:
Kaç aç varsa hepsi ben
Kaç hasta varsa hepsi ben
Kaç liman önlerinde dönen
İşsiz hamal hepsi ben
Kaç aşktan ters yüz edilmiş
Aşık varsa hepsi ben
Bütün çiçeklerle donanıp
Bütün insanlarla ölen
Bir süredir vatandaşın yakınına sokulup dertlenmelerine kulak veren muhalefet liderlerinin “farkındalık” boyutu bile sınırlı kalır yaşanan gerçekliğin karabasan etkisi yanında.
Soru şu: Muhalefetin sesi tarlası haczedilen çiftçinin, işsiz gencin, mum ışığında ders çalışan çocuğun, makarnayı ekmeğe katık yapan ailelerin yürek yangınını ne ölçüde yansıtıyor?
Soru şu: İktidarın siyasi söylem olarak ürettiği “Vatandaşın çektiği sıkıntının farkındayız” cümlesi dilden kalbe ne ölçüde yansıyor, işe yarar nasıl bir sonuç üretiyor?