Gazoz içelim mi?-İçmeyelim mi?
Türkiyede yaşayanların genel kabul görüp fetvalarını göre hareket edilen iki alimin gazoz hakkındaki yazıları.
Birisi Hayrettin Karaman,çoğu otorite tarafından Türkiye'nin bir numaralı fıkıhçısı.Büyük büyük şirketler ve bu şirketlerin bünyelerindeki finans kurumlarınının fetva aldğı kişi.
Diğeri ise bir televizyon sahibi ve kendisine ve fetvalarına tabi olunan ama biraz daha arka planda kalmayı seven çeşitli illerde vakıflar aracılığıyla dersler veren Mustafa İslamoğlu.
Malumunuz üzere sitemizi takip edenler bilir tüketiciler birliğinin gazozlarda alkol var açıklamasını ilk duyuran haber sitelerinden biriyiz.Üstelik bu haberi duyururken bizzat tüketiciler birliği başkanı Bülent Deniz'i arayarak haberi teyid ettirip girmiştik.
Daha sonra bu haberle ilgili firmalar sessizliğini hala korurken Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker bir açıklama yaparak bu oluşan alkol doğal fermantasyon sonucu oluşmuştur üstelik,bu avrupa birliği normlarına uygun bir rakamdır diyerek konuyu kapatmış ve bir daha açıklama yapmamıştı.
Bu arada içinde alkol olduğu söylenen firmalardan sadece adese bir basın toplantısı düzenleyerek bu alkolun sonradan eklenmediğini fermantasyon sonucu oluştuğunu söyleyen Bakan'ın açıklamasına yakın bir açıklama yaparak kendileri açısından konuyu kapatmışlardı.
Ama bu açıklamalar tam anlamıyla inandırıcı açıklamalar değildi ve kimseyi de tam anlamıyla tatmin etmemiş olacak ki;bu sorun Hayrettin Hocaya kadar gitti ve O'na soruldu oda bunun üzerine fetva mahiyetinde-ki bu sorulara sinirlenmiş bir haleti ruhiye içinde-bir yazı yazdı şimdi bu yazıyı bir okuyalım
Hayrettin Karaman 29.10.2006
Bir de ahlak ve dindarlık bakımından kusurlular var; onlar bilmedikleri konularda konuşmakla yetinmez, "sizin menfaat sağlamak için yanlışa doğru, harama helal dediğinizi" söyler veya ima ederler.
"Bedbaht ona derler ki, elinde cühelânın
Kahrolmak içim kesb-i kemalü hüner eyler"
Evet bunca okur yazarsınız, Müslümanların dini meselelerini, dinin maksadına en uygun şekilde halletmek için geceni gündüzünüze katasın, sonra cahiller çıkar, ileri geri söz eder ve insanı kahrederler. Buna "haddini bilmezlik" diyelim ve bunu edep kusuruna kaydedelim.
Bir de ahlak ve dindarlık bakımından kusurlular var; onlar bilmedikleri konularda konuşmakla yetinmez, "sizin menfaat sağlamak için yanlışa doğru, harama helal dediğinizi" söyler veya ima ederler. Bunların hesabını da Allah'a havale etmek en iyisi olsa gerek. Bunlardan bazıları "Hocam, ümmetin vebali omuzlarınızda" diyorlar da, kendi yaptıklarının vebalini hiç düşünmüyorlar.
Her ne ise,insanların kafaları karışmasın diye bir daha açıklayalım:
"Bir oturuşta, içişte, bir defada, bir bardağın etkisi geçmeden diğerini içmek suretiyle belli bir sürede içilebilecek çok" sıvı insanı sarhoş ediyorsa bunun azını içmek de caiz değildir. Mesela bir litre bira içilince, bunu içen sarhoş oluyorsa biranın bir bardağı da içilmez. (gerçi bu konuda da fıkıhçıların ihtilafı vardır ya buna girmek gereksizdir ve benim tercihim yukarıda yazdığım gibi, "çoğu sarhoş edenin azının da haram olduğu" yönündedir.
Ama bizim konumuz bu değil, bizim konumuz, içilmesi haram olan (şarap gibi) bir şeyin, içilmesi helal olan (su gibi) bir şeye karıştığı, karıştırıldığı veya içinde oluştuğu takdirde içmenin helal olup olmadığıdır. Bu konuda İslam alimlerinin söylediklerinin özeti şudur: Karışan veya helal nesnenin içinde oluşan (alkol gibi) bir şey az, karıştığı helal nesne (mesela su) çok ise bakılır; suyun rengi, tadı, kokusu karışan pis ve haram olan şey gibi olmuş ise bu içilmez, olmamış ise, suda belli olmuyorsa içilir.
Bu hükmün fıkıh kitaplarındaki ifadesine örnek olmak üzere önceki yazımda İbn Âbidîn'den nakilde bulunmuştum. Şimdi de yine Hanefî fıkhı kaynaklarından Bedâyiu's-sanâyi' simli kitaptan alıntı yapacağım:
"Su akıcı (akan) su ise içine düşen pis/içilmesi haram nesnenin rengi, kokusu, tadı belli olacak kadar çok karışma olmadıkça akar su pis ve haram olmaz. Bir kimse bir testi/kırba şarabı Fırat'a dökse, bir başkası da onun alt tarafında (suyun aktığı yönde yakın bir yerde) abdest alıyor olsa, suyun rengi, tadı ve kokusu değişmedikçe abdesti sahih olur (su pis ve haram olmaz)" Eğer haram ve pis olan şeyin karıştığı sıvı akar değil de bir kabın veya yerin içinde durgun/durmakta ise bu takdirde karışan az, karıştığı sıvı çok ise yine karışım haram ve pis olmaz. Burada çok suyun miktarı konusunda müctehidlerin farklı ictihadları/takdirleri vardır. İmam Malik'e "renk, tad ve koku" değişmedikçe karışımda su (temiz olan) çok sayılır. Şâfiî'ye göre temiz olanın iki kulle (yaklaşık 200 litre) olması gerekir, Hanefîlere göre ise karışan haram nesne, temiz olanın her tarafına ulaşıyor ise bu temiz (su) az sayılır, ulaşmıyorsa çok sayılır. (Hanefiler, bu her tarafa ulaşmanın gerçekleşmesi için temizin ölçüsü üzerinde farklı açıklamalar yapmışlardır.)"(Beyrut, 1997 baskısı, C. I, s. 402-405).
Kefir, boza, gazoz ve kolalarda, çoğunun içilmesi durumunda sarhoş etme özelliği/etkisi yoktur. Bunlarda temiz olan su çok, içinde oluşan veya aromasını eritmek için kullanılan etil alkol azdır, bunların içinde alkolün rengi, tadı ve kokusu yoktur. Bunlara haram diyenler helal olan bir şeye haram demiş olurlar ki, bunun da büyük sorumluluğu vardır.
Görüldüğü üzere Hayrettin Hoca'nın olaya bakış açısı bu.Yani Hocaya göre gazozlar gönül rahatlığıyla içilebilir.
Şimdi birde Vakit gazetesinde müstear isimle yazı yazan Mustafa İslamoğlu'nun bu konudaki görüşlerini alalım.
İslamoğlu'nun yazısı biraz da Hayrettin Hocaya cevap niteliğinde olmuş
Buyrun okuyun;
Mustafa İslamoğlu 30.10.2006
Bu bağlamda, Hayreddin Hocanın alıntıladığı İbn Abidin metinlerinden biri de "istihale" bahsine dair bir pasajdı. Sözün burasında istihale bahsinde Helal Sertifikasını Bekleyen Muhtemel Problemler başlığı altında yine bu köşede şunları yazmıştım:
"Katkı maddelerinin İslâmi hükmünü belirlemede "istihale" bahsi, meselenin nirengi noktasıdır. İstihale, bir maddenin cevherinin veya arazının değişime uğramasıdır. Aslında üç kavram vardır: Tahavvul, teğayyür, tebeddül. Tahavvül: bazılarına göre eşyanın cevherinin bazılarına göre arazının değişime uğramasıdır. Yapılan tanıma göre de hüküm değişmektedir. Teğayyur: eşyanın cevher ve arazının birlikte ve tümüyle değişime uğramasıdır. Tebeddül: bir şeyin yerine bir başka şeyin ikame edilmesidir.
İstihale bahsinde sirke, misk, tuz gölüne düşen domuz, yanıp kül olmuş necaset gibi örnekler verilir. Hepsi de haram olan bir asıl veya ferden dönüşerek haram iken helale inkılâp etmişlerdir. Mevcut katkı maddelerinin hükümleri tesbit edilirken, İslâm fıkhının istihale bahsi üzerinde ciddi bir biçimde durulmalıdır."
Gazlı içecekler bahsinde, gazoza katılan etil alkolün istihale geçirip geçirmediği, kimya uzmanlarının cevaplaması gereken teknik bir konudur. Helal Sertifikası toplantısına katılan kimya hocası Prof. M. Nutku"nun kesin görüşü istihale geçirmediği, yani dönüşüm ve değişime uğramadığı yönünde.
Tabii, bu konudaki görüşü hükme medar olacak bir kimya âliminin İslâm fıkhında istihale için verilen örnekleri tek tek incelemesi gerekir. Belki bir kimyagerler heyeti çıkıp, İslâm fıkhının istihale örneklerinden yola çıkarak bir çetele tutabilir. Mesela tuz gölüne düşen domuz, ceylan kanı karışmış bir mayiden elde edilen misk, sabun yapılan necaset karışmış zeytinyağı, kaynatılarak arındırılan süt, bal ve pekmez, şarap ile pişirildiği için temiz su ile yıkanıp kaynatılarak temizlenen et" Bütün bu örneklerde gerçekleşen istihalenin nitelik ve niceliği tesbit edilerek tasnif edilmeli ve benzer olaylara uygulanmak üzere kodlanmalıdır.
Hayreddin Hoca hükmünü şöyle veriyor: "..Bir sıvının içine alkol karışınca hemen "bu sıvı haramdır" denemez, haram olmasına hükmetmek için yukarıda açıklanan şartların gerçekleşmesi gerekir. Gazlı içecekler büyük tanklarda yapılıyor, bunların içindeki sıvı/su, müctehidlerin birçoğuna göre "çok"tur. Buna göre gazlı bir içeceği elinize aldığınızda koklayınca alkol kokmuyorsa, tadınca alkol tadı vermiyorsa, bakınca alkol rengini almamış ise, o içecek temizdir, helaldir. "Çoğu sarhoş eden içeceğin azı da haramdır" kuralına göre de baktığımızda, piyasadaki gazoz ve kolaların içilebilecek çok miktarı sarhoş etmediğine göre bu bakımdan da bir sakıncası yoktur."
Bir nokta aydınlığa kavuşturulmalı: Alkol gazlı içeceklere karıştırılmakta mıdır, yoksa doğal mayalanma sonucu mu oluşmaktadır. Bu sorunun sonucuna göre hüküm değişebilir.
Bazıları doğal mayalanma sonucu ortaya çıktığını savunuyor. Bu savunulurken de "meyvelerde dahi doğal alkol vardır" deniliyor. Bu teknik bir konu olmakla birlikte, bazı uzmanlar meyvelerde doğal alkol olduğu görüşünü reddediyorlar. Bu uzmanlara göre bozulan meyvelerde alkol olur, zaten bozulduğu için o da yenmez. Kaldı ki bazı itiraflardan da anlaşıldığı gibi, etil alkol gazozlara bir çözücü olarak sonradan katılmaktadır.
Peki, bu katılan alkol küçük oranlarda da olsa gazozu haram yapar mı?
Bu konu esasen kumarbaz mantığıyla "ya hep-ya hiç" ile halledilecek konulardan değildir. Nebiz konusunda imamların "helal-haram" zıtlarında gezinen içtihatlarını ve bu konudaki tartışmaların bin yıldan fazla zamandır sürdüğünü biliyoruz. Nihayetinde bir şeyin istihaleye uğradığı, dönüşüm ve değişim geçirdiği konusu da yoruma açıktır.
Kaldı ki, özelde kola, genelde gazlı içecekler mevzuu, sadece "Katkı maddesi olarak şu kadar etil alkol kullanılması caiz mi, değil mi?" meselesine de indirgenemez. Bu meselede;
1. Egemen güçler elinde iktisadi sömürü unsuru olması açısından,
2. Tiryakilik yapıcı özelliği açısından,
3. Saklanan içeriğiyle ticaret ahlakı açısından,
4. Sağlıklı beslenme üzerinde yaptığı tahribat açısından,
5. İnsan sağlığını tehdit ve şişmanlığı teşvik açısından da ele alınarak hüküm verilmelidir. Nasıl ki, naslara parçacı yaklaşım maksadı anlamayı zorlaştırıyorsa, fıkhi hükümlerdeki parçacı yaklaşım da, maksadı gerçekleştirmeyi zorlaştırır.
Şu durumda, gazlı içeceklerde çözücü katkı maddesi olarak kullanılan etil alkolün bu içecekleri haram hale getirecek oranda olmasa bile, bunları "şüpheli" hale getirmektedir.
Bu şüphe "Var mı yok mu?" şüphesi değil, "Varlığı kesin de, bu haram kılar mı kılmaz mı?" şüphesidir.
Hz. Ömer"e atfedilen "Kızıldeniz"e bir damla şarap düşse ondan su içmem" sözü, sahabenin bu konudaki titizliğini gösterir. Buna, yukarıda saydığımız beş maddeden en az bir veya ikisini ilave edersek, bu sonuç gazlı içecekleri şer"i açıdan ağır zan altında bırakmaya yeter.
Sonuç, ilk yazılarımızda vardığımız hükümdür: Tüm gazlı içeceklerden uzak durun, içiniz rahat etsin. Bir kere bu tür suni her yiyecek ve içecek, eşyanın tabiatına aykırıdır. Her ne ki tabiata aykırıdır, o fıtrata da aykırıdır, zararlıdır. Acısı, bugün değilse bir gün çıkar
Şimdi size düşen bu iki yazıyıda okuyup son fetva mercii olan kalbinize danışarak gazoz hakkındaki kararınızı vermek.
Tevhidhaber