Nureddin Şirin
Gazze Olayları ve Selefi Cihad
Geçen yazımızda, Gazze"da yaşanan müessif olayların bir "fitne" olduğunu ve Hamas hareketinin bu fitne karşısında takındığı tavrın meşru ve yerinde olduğunu belirtmiş, Hamas Hareketi"nin ilke ve hedeflerine sadık olarak destansı bir şekilde direnişini sürdürdüğüne dikkat çekmiştik.
Konu ile ilgili İsra Haber ve Filistin Enformasyon"da yayınlanan haberlerin bu hususu açıklığa çıkardığını söyleyebiliriz; bu hususta aydınlatıcı başka bilgilerin de ortaya konulacağını düşünüyorum.
Bu olayların ardından Türkiye kamuoyundaki tartışmalara baktığımızda ortada önyargı ve husumetlere dayalı bir polemiğin sürdüğünü görüyoruz.
Bu tartışmaların odağında yer alan "Selefi Cihad" konusunda haksız niteleme ve suçlamaların dile getirilmesi üzerine bazı değerlendirmelerimizi ortaya koymak istiyoruz.
Öncelikle vurgulamamız gerekir ki, "Selefi Cihad" bir olgudur ve yeryüzü coğrafyası İslam Ümmeti"nin düşmanlarına karşı verilen çok sayıdaki selefi cihad ve direniş örnekleriyle doludur.
Selefi Cihad olgusunu görmezlikten gelmek, ya da bu mücadeleyi küçümseyici bir dil kullanmak, varlıklarını İslam"ın ve Müslümanların savunulmasına adayıp bu uğurda kendilerini feda eden nice şehidin kanına hakaret anlamına gelir ki, Allah yolunda verilen cihada ve bu cihadın şehidlerine hakaret etmek, bir müslümanın ciddiyeti, dürüstlüğü ve ahlakı ile izah edilebilecek bir durum değildir.
Cihad"ın İslam Ümmeti"nin düşmanlarına karşı verdiği mücadelenin en güzel örneğini önce Afganistan"da daha sonra da Bosna Hersek"te gördük. Evlerinden, eşlerinden, çocuklarından ayrılarak işgal altındaki İslam yurtlarının ve saldırıya uğrayan Müslümanların yardımına koşan mücahidlerin nasıl izzet ve şeref dolu bir mücadele verdiklerine biz de tanık olduk.
Örneğin, Bosna Hersek"te sırp saldırganlara karşı unutulmaz bir mücadele veren Selefi kardeşlerimizin gerçekleştirdikleri bazı operasyonları büyük bir iftiharla izlediğimiz oldu. Bosna Hersek ordusu Armia"nın gerçekleştirmeye cesaret edemediği birçok operasyonu bir avuç mücahid kendi başına gerçekleştiriyor, Sırp işgalcilere ağır darbeler indiriyordu.
Çeçenistan"da komutan Hattab"ın beraberindeki mücahidlerle birlikte Rus işgalcilerine nasıl operasyonlar gerçekleştirdiklerini, öldürülen Rus komutan ve askerlerin sayısından anlamamız mümkün olacağı gibi, bu mücadeleye yakın tanıklık edenlerin aktardıklarından da anlayabiliriz.
Irak'tan Somali"ye dünyanın bir çok yerinde Müslümanların savunulması için kendilerini adayan mücahidlerin taşıdıkları onur ve sahip oldukları ecir her şeyden önce Allah Subhanehu ve Teala"nın katındadır ve onlar kuşkusuz ki Allah"ın rahmetine ve yüksek derecelerine kavuşmuşlardır"
Dünyanın dört bir yanında İslam düşmanlarına karşı verilen mücadelelerde yer alan bütün mücahidler ümmetimizin onurudur; hiç kimsenin bu onura dil uzatmaya hakkı yoktur"
"
Gazze"deki olayların müsebbiblerini "selefi cihad"a hamlederek, buradan hareketle selefi cihad hakkında suçlayıcı bir söylem geliştirmek büyük bir yanılgı olduğu gibi, ilke ve usul açısından savunulmayacak bir eyleme Selefi Cihad adına sahip çıkarak Hamas hareketi ve Kassam mücahidlerine yönelik ağır eleştiri ve suçlamalarda bulunmak da büyük bir yanılgı ve haksızlıktır.
Hamas hareketi şimdiye kadar "Selefi Cihad" hakkında en küçük olumsuz bir tavır içine girmediği gibi, aksine sürekli olarak selefi mücahidlerin verdikleri mücadeleleri destekleyen ve savunan bir dil ortaya koymuştur.
Mücahidleri hizb, meşrep ve mezhep ayrımına tutmak; cihadı da mücahidlerin itikadi ve içtihadi eğilimlerine göre ayrıştırmak, sonuçta Ümmete karşı işlenmiş bir suçtur. Hangi coğrafyada hangi isim altında olursa olsun haçlı emperyalistlere, siyonistlere, zalim tağutlara karşı mücadele veren her bir Müslüman, Ümmetin aziz bir evladı ve gururudur"
Bizler ister Sünni, ister Şii, ister Selefi hangi mezhebi mensubiyete ait olursa olsun kendilerini İslam ve Müslümanların savunmasına adayan ve bu uğurda emsalsiz fedakarlık sergileyen bütün mücahidleri kendimize canımızdan bir parça aziz bir kardeş olarak görüyor ve onların varlığı ile iftihar ediyoruz. Bizim karşı olduğumuz nokta bir müslümanın selefi kimliği değil, birilerinin "selefilik" iddiası altında Müslümanlar arasında kin, husumet ve çatışmalara yol açan, müslümanları birbirine düşman yapan ve müslüman kanının dökülmesine neden olan "tekfirci" yaklaşım ve tavırlarıdır...
"
Gazze"de yaşanan olaylar bizler için uyarıcı ve öğretici bir ibret olma durumundadır. Buradan çıkarmamız gereken ders, Müslümanlar arasına giren bir fitnenin nasıl acı sonuçlara yol açabileceğidir.
Tarih boyunca böylesi acılarla Ümmet olarak çok sınandık, çok yaralar aldık; kaybeden hep İslam davası ve Müslümanlar oldu, kazanan ise İslam"ın azılı ve amansız düşmanları.
Şehid İmam Hasan El Benna, müslümanlar arasındaki görüş ve inanç farklılıkları konusunda "ittifak ettiğimiz hususlarda birbirimizle ittifak edelim; ihtilaf ettiğimiz hususlarda ise birbirimizi mazur görelim" şeklinde en güzel yol ve yöntemi gösteriyordu.
Bizler bu yolu takip etmeyecek olursak İslam ümmetinin acılarını ve yaralarını büyütmenin, İslam ve Müslümanlara darbe vurmak için fırsat kollayıp pusuya yatan düşmanlarımızı sevindirmenin ötesinde bir şey yapmış olmayacağız"
Onun için her zaman dua ediyoruz:
Ya Rabbi! Bizi ümmet, vahdet ve mukavemet şuurundan mahrum bırakma!
Ya Rabbi! Ümmetimizin arasında kardeşlik, ülfet ve ünsiyet ruhunu güçlendir!
Ya Rabbi! Bizleri, övgüyle vasfettiğin üzere, müminlere karşı mütevazi ve şefkatli, kafirlere karşı ise izzetli ve güçlü kıl!
Ya Rabbi! İçinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayı hürmetine, ümmetimizin üzerine rahmet ve nusret yağmurlarını yağdır, ayaklarımızı kendi yolunda sabit kıl, mücahidlerimizi başarı, zafer ve esenlik yollarına ulaştır..!