Gönül Süleyman misali uçmak isterken, beden miskinler tekkesinde...

Gönül Süleyman misali uçmak isterken, beden miskinler tekkesinde olmamalı!..

 

Gönül Süleyman misali uçmak isterken, beden miskinler tekkesinde olmamalı!..
Ferdin yaşayışı her ne kadar cemiyetin yaşayışından farklı ve ulvi olsa da, evvelce fertlerin bozduğu cemiyet, bugün dönüp fertleri çürütüyor. Netice değişmiyor. Türkiye gemisindeki herkes, geminin gittiği yere gidecektir.

Otomobilin bütün parçaları belli bir tek tiple dizilmiş. Her parça bir diğerinin çalışmasına katılıyor ve parçaların çalışmasında beraberlik var. Bunun için otomobil yürüyor.

Vücudumuza dikkat edersek, milyonlarca hücreden meydana geldiğini anlarız. Mesela atomlardan hücreler, hücrelerden uzuvlar, uzuvlardan da vücudumuz teşekkül ettirilmiş.

Aynı şekilde pek çok Müslüman'dan bir millet meydana gelir. Millet bir vücut, Müslümanlar da onun bir parçalarıdır. Nasıl ki bir hücredeki anarşi kansere sebep oluyorsa, bir insanın hatası da milletin geleceğini tehlikeye sokabilir. Hatalı insanların sayısı ne kadar artarsa, milletin hayatı da o derece tehlikeye düşer. Nihayet bu tehlike öyle bir noktaya varır ki, millet yok olmaz ama şekil değiştirir, yani Müslümanlar, İslamî olmayan bir nizamın içinde kendilerini bulurlar. Bu halin vebali, hatalı Müslümanlara aittir.

Bir Müslüman, borcu olan parayı vermemiş, "Günahım neyse çekerim." diyor. Evet, bu Müslüman günahının cezasını çekecek... Çekecek amma, sadece parayı vermemenin değil, Müslümanlar arasındaki itimadı sarsmanın da cezasını çekecek. İşte o zaman cehennem azabı, bu günahı temizleyebiliyor.

Müslüman Müslüman'a yara açarsa, gayrimüslimler bu yarayı saracak değil ya!..

Bir yere bir tek ağaç dikersek, rüzgâr onu devirmeye çalışır. Güneş onun kökünü kurutabilir. Sel, onun dibini oyar. Öbür tarafta, orman içindeki bir ağacı düşünelim. Sel gelse, ağaçlar seli parçalar. Güneşin kızgınlığı içinde hepsi birbirine gölge eder. Rüzgâr esse, ormandaki ağaçlar birbirine omuz verir, rüzgâr havaya gider. Böylece ormandaki ağaçların ömrü daha uzun olur.

Müslümanlar da ormandaki ağaç gibi olmalı. Sıcak günlerde birbirine gölge etmeli. Fırtına çıktığında birbirlerine dayanarak rüzgârı havaya itmeli. Sel geldiğinde suyu parçalamalı.

Sohbetlerin birinde dinleyicilerden "Nasıl hizmet edebiliriz?" diye bir soru geldi.

İslamiyet'i yaşamayanın hizmeti yoktur. Tebliğ, yazılı ve sözlü olur. En kuvvetli tebliğ, lisan-ı hal ile yapılan tebliğdir. İslam'a hizmet etmek isteyen, Müslümanlığı en güzel şekilde yaşamaya gayret edecek ki, onun hayatını beğenenler de İslam'ı beğensinler.

Din için, İslamiyet için, vatan için, millet için gibi lafları bir yana bırakmalı. İslam bahçesine meyvelerimizi dökmek istiyorsak, her şeyden evvel o bahçede meyve ağacı olmaya çalışmamız lazım!

Dal dal alışkanlıklar, hadis hadis hareketler, ayet ayet kararlar vermemiz lazım. Velhasıl, âdetimizi ibadete çevirmemiz lazım. İddialardan vazgeçip, insanlarla olan yarışı bırakıp, iç dünyamızdaki ebediyet koşusuna çıkmamız lazım!..

İnsanlığı kurtaracak hareketler, mucize derecesindedir. Mesela bir arkadaş yanıma gelip, "ağabey, ben senin yanına uçarak geldim" dese, ben "niye uçarak geldin, arabaya binseydin" derim. Yani uçmasına değer vermem. Ama aynı şahıs, "ağabey, sigarayı bıraktım, artık bir tane bile sigara içmiyorum" dese, işte ben ona değer veririm!..

 

zaman

Bu yazı toplam 12228 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar