Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Hacc, ‘İran-Suûd kavgası’na kurban edilememeli!

İran’la Suûdî arasındaki gerilim giderek yükselmekte..              

Taraflar arasındaki diplomatik ilişki, aylardır kesilmiş bulunuyor. Halbuki, 1980-88 arasında 8 yıl süren ‘İran-Irak Savaşı’nın ilk 7 yılında tarafların elçilikleri yine de kapanmamıştı. Yani, şimdi daha ağır bir durum.. 

Şimdi, taraflar ilişkilerini üçüncü bir ülke olarak, İsviçre aracılıyla yürütmekte..

Karşılıklı tehditler sürüyor. Özellikle, resmî yetkili olmayan İranlı ünlü kumandanlar tahrik dolu tehditler yağdırıyorlar ve ‘Bu, onların şahsî görüşleridir’ diye geçiştiriliyor; ‘Rehber, C. Başkanı ve Dışişl. Bakanı dışındakilerin sözlerine bakmayın’ diyorlar. Ama öte taraftan ise o sözleri söyleyenlerin sırtı, ‘Söylenmesi gerekeni bir şekilde söylediniz’ diyerek sıvazlanıyor. İran bunu hep yapıyor.. Bu yanlış..

İki tarafın medyası da temennilerini haber olarak yayıyorlar. Eğer bunlar gerçek olsaydı, İran içinde çoktaan büyük karışıklıklar çıkar ya da, Suûdî Sarayı’nda bir iktidar kavgası çıkar, Kral devrilir veya ölürdü.

***

Suûdî rejiminin, İslam’ın kuru fıqıhçı vehhabîlik yorumunu esas aldığı bilinmeyen bir şey değil.. İran ise miladî-1979’da gerçekleşen inkılabdan beri, İslam’ın şia yorumunun, 12 İmam /İsna- aşeriyye, Caferîye yolunu esas alıyor.

Ve her iki taraf da diğerini ‘aşırı uç’ olarak görmekte, hattâ tekfir etmekte..

Taraflar, büyük malî imkanlarla karşı tarafı ‘sapkın’ veya ‘kâfir’ olarak niteleyen propaganda yarışındalar. Şiî ulemâsı, vehhabiliği birinci derecedeki hasım olarak görüyor.

Bu durum, Suûdî rejiminin eline, Vehhabîliği, ‘Ehl-i Sünnet’in ‘savunma gücü’ olarak gösterme imkanı verdi. Halbuki, ‘Ehl-i Sünnet’ camiası, genelde, vehhabîlere hep uzak durmuştu.

***

Bu arada, yeni İran, Amerika ve müttefikleriyle 30 yıla varan büyük bir mücadeleye girmişken, İranlı hacılar da, Hacc mekanlarında, emperyalist güçler aleyhine büyük protesto yürüyüşleri yaparken, Suûdî ve İran arasında gerilimler oluyordu. Ama bunların en büyüğü, miladî-1987’de, İranlı 430 hacının katledilmesiyle sonuçlanan Kanlı Hacc idi ve hacc yolu İran üzerine üç sene kapanmıştı. 

Şimdi durum daha da tehlikeli.. İran, Suûdî’yi güneyinden Yemen’den kuşatmaya çalışıp, Zeydîyye- 5 İmam Şiası’na mensup büyük Husî Kabilesi’nin ayaklanmasını destekliyor. Suûdî rejimi de bu duruma askerî müdahaleyle karşılık veriyor. Keza, Suûdî rejimi, İran’ın Suriye’deki kanlı  Beşşar rejimini vargücüyle desteklemesi yüzünden de ona karşı..

Bu arada, İran’ın Amerika’yla arasını düzeltip, hattâ Irak ve Suriye’de birlikte operasyonlar düzenlemesi ve de Amerikalıların bölgede Suûdî’yi bırakıp, yerine ‘yeni bir partner’ olarak İran’ı alma ihtimali, Suûdî’yi ürkütürken; İran’ı memnun ediyor.

***

Şimdiii.. İranlı müslümanların hacca gitmelerinin yolu bu yıl fiilen kapanmak üzere.. İran makamları, Suûdî Hacc makamlarına başvurduğunda, muhatap olarak ‘İsviçre Hükûmeti’ni gösteriyorlar. İsviçre tarafı ise ‘Suûd’dan bize böyle bir yetki belgesi gelmedi’ diyormuş.

Yine de, Suûdî tarafı, dolaylı görüşmelerde İranlı hacılara şartlarını bir direktif havasında bildirmişler, birkaç ay önce.. İran da bunu kabul etmemiş..

Şimdi, Hacc mevsimi yaklaştıkça, kapının kapalı olduğunu görmekten İran tarafı büyük rahatsızlık duyuyor. Çünkü, hacc ibadetini yapamayan halk, İran rejimini suçlayacak.. Suûdîler de bunu istiyor.

***

Ancaaak, ‘Hacc mekanları’ fiilen, Suûd hâkimiyetinde olsa da; şer’an, ‘belde-t-ut-tayyibe’ / kutlu belde’dir; ‘harem-i emn-i ilahî’dir (ilahî güvenlik bölgesi). Ve Hacc ibadetinin, ihtilaflara kurban edilmesi, asla caiz bilinemez. 

Bu konuya bir çözüm yolu bulma ihtimali olan Tayyîp Erdoğan’ın müdahale etmesi umulur. ‘İnsana doğruluk, yaraşır görse de ikrah!’

stargazete

Bu yazı toplam 879 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar