Musa Kazım Yılmaz

Musa Kazım Yılmaz

Harflerle Vahyin Bilgisinden İnsanın İlgisine

Harflerle Vahyin Bilgisinden İnsanın İlgisine

Elif Lam Ra

İşte şunlar o hikmetli kitabın ayetleridir. İçlerinden bir adama insanları uyar ve iman edenlere Rableri katında kendileri için bir doğruluk (sıdk) kademesi bulunduğunu müjdele diye vah yetmemiz insanlara acayip mi geldi? (Yunus1–2)

Evrenin, yerin, göklerin ve o ikisi arasında bulunan her şeyin sahibi olan Allah (Taha 6) hakikat bilgisinin de mutlak sahibidir. Bu bilginin inzal ve tenzili zaman ve mekâna sahip olan Allah"tan, onlarla sınırlandırılmış (mukayyed kılınmış) olan insana belirli bir süreç içerisinde gönderilmesinin ilginç olduğu kadar hayret uyandırıcı bir serüveni vardır. Bu serüven insanın akli sınırlarla keşfedip algılayabileceği bir ortamın dışında cereyan etmektedir.

Gayb âlemi insanın sürekli ilgisini çekmiş onun bilgisine muttali olma arzusu düşünen insanların sürekli gündemini oluşturmuştur. Çoğu zaman büyücülük, bakıcılık gibi Şamanist eğilimlerle halk tabanında yer bulan bu arzu bazı kereler sezgisel arınma yöntemleriyle mistik yönelişler şeklini almış bazı kereler de akli istidlal (delil getirme) lerle filozofların ve düşünce erbabının sahasına girmiştir. Hakikat arayıcıları onu elde edebilmek için kendi bilgi ve ilgi alanlarıyla alakalı pek çok yol denemişlerdir. Fakat elde ettikleri şeyler çoğu zaman bu bilgiden fersah fersah uzakta kalmıştır. Onlar bir vadide hakikat bilgisi başka bir vadidedir. Deneme yanılma, el yordamıyla ve belirgin disiplinlerle gerçeğe ulaşmak isteyen insan; gerçeğin bilgisinin tamamına vakıf olamayacağından dolayı gerçeğin bilgisi zannıyla onunla bazı alanlarda benzeşenlere tabi olup onu gerçeğin bilgisi zannetmiştir. Oysa mutlak bilgiye sahip olma imkânına sahip olamayanın –olamayacak olanın da– kendisinin elde ettiğini hakikat bilgisi diye anlaması ve sunması büyük bir aldanış, açık bir sapma ve saptırma olacağı muhakkaktır.

İlahi bilgi, hakikat bilgisinin kendisidir. Bilginin sahibi olan, bilgilendirilecek olanın da sahibidir. Yani mahlûkatı yaratan onun bilgisinin ve ona ulaşacak bilginin de sahibi olmakla bu iletişimin yol ve yöntemini de belirleyecek olandır. Bu yol bilgisine vahiy ismi – başka isimlerle birlikte- tesmiye olunmuştur. İlahi vahyin gönderilişi, insana – Nebi"ye- ulaşması, insanın dilinden lafızlar haline dönüşüp sonradan hitabın kitaba tahvili her zaman ilginç olmuş, hayret uyandırmış ve bilgiye saygı duyanlar tarafından üzerinde düşünülmesi zorunlu olmuştur. Bu zorunluluk hali kitabın anlaşılma çabası kadar elzemiyet ifade etmektedir.

Vahyin insan gündemine indirilişinin hakiki manada kavranmasının güçlüğü onun sembolik bir anlatımla kavranabilir hale dönüştürülmesini zorunlu kılar. Din dili hakiki maksatları ifade eden manalar içermekle birlikte bu işlevi sembolik anlatımla daha anlaşılır kılmaktadır. İnsan, aklını kavramayacağı bir alanın sınırları içerisinde seyahat ettirirken sembolik benzeşimleri kullanarak bu seyahati daha kolay ve daha anlaşılır kılmaktadır. Bu amelin en belirgin hali Huruf-u Mukataalar diye adlandırdığımız 29 surenin başlarında bulunan hece harfleridir.

Bunlar:

Sad : Sad

Qaf : Qaf

Nûn : Kalem

Tâ Hâ : Tâ Hâ

Hâ Mim : Mü"min, Fussilet, Zuhruf, Duhan, Casiye, Ahkaf

Yâ Sin : Yâ Sin

Tâ Sin : Neml

Tâ Sin Mim : Şuara, Kasas

Elif Lam Ra : Yunus, Hûd, Yusuf, İbrahim, Hicr

Elif Lam Mim : Bakara, Âli İmran, Ankebut, Rûm, Lokman, Secde

Elif Lam Mim Ra : Râd

Elif Lam Mim Sâd : Araf

Hâ Mim Ayn Sin Qaf : Şura

Qâf Hâ Yâ Ayn Sâd : Meryem


Harf sayısına göre böylece sınıflandırılabileceğimiz Huruf-u Mukataalar bize vahyin bilgisinin insanın ilgisine sunumunun sembolik anlatımına ifade eder.

Bu konuya gelecek yazıda devam etmek umuduyla bilginin ve bilgeliğin sahibi olan Allah"a hamd ederiz.

Bu yazı toplam 54065 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar