Ahmet Taşgetiren
Hataları Paylaştırmak
Biri kuruldu, Davutoğlu’nunki, Gelecek Partisi, diğeri de üç vakitte kurulacak; Babacan’ınki..
En büyük hareketlilik Ak Parti cenahında başladı, çünkü her iki partinin kurucuları Ak Parti bünyesinde önemli sorumluluk üstlenmiş kişilerden oluşuyor ve çünkü, her iki partinin oy potansiyelinin ilk planda muhafazakâr zeminde olacağı, yani Ak Parti’den oy alınacağı farz ediliyor. Her ne kadar her iki parti adına yapılan açıklamalar, daha geniş bir toplumsal yelpazeye ulaşmayı hedeflediklerini söyleseler bile… En azından Ak Parti cenahı, bir tedirginlik yaşıyor.
Tedirginlik…
Evet bu, Ak Parti genel başkanı sıfatıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil olmak üzere hem Ak Parti kadrolarından hem de iktidara yakın medya aktörlerinden gelen yoğun eleştiri – suçlamalarla sergileniyor. Haber kanallarında düzenlenen tartışma programlarında bir tek savunanı bulunmayan zeminlerde her iki siyasi oluşum ameliyat masasına yatırılıyor.
Bir tür doğmadan yıpratma operasyonu bu.
Yıpratma, genellikle Davutoğlu ve Babacan’ın 2002’den itibaren Ak Parti hükümetlerinde üstlendikleri sorumluluk üzerinden gerçekleştirilmek isteniyor.
Birine ekonomide, diğerine dış politikada yaşanan sıkıntıların yükü yükleniyor. Babacan, en son Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından tv stüdyolarından “Faizci” ve “IMF’ci” diye suçlandı. Suriye’de yaşananların da çok uzun zamandan beri Davutoğlu’nun vebal hanesine yerleştirildiği biliniyor.
Şu doğru: Babacan ekonominin dümenindeydi, Davutoğlu da ister danışman, ister dışişleri bakanı, ister Başbakan olarak Ak Parti hükümetlerinin dış politikasında etkili oldu.
Bir şey daha söyleyelim:
Aslında yeni siyasi oluşumlara yönelik suçlamalar sadece Babacan veya Davutoğlu ile sınırlı da değil. Hareket içinde yer alan bakanlar da, vebal hanesinde zikrediliyor. Açılım politikaları, FETÖ’nün yargı ve emniyetteki yapılanmaları sebebiyle de hedef seçilen isimler var.
Şu soru sorulabilir: Bu isimler halen Ak Parti bünyesinde yer alsalardı, yine de suçlanırlar mıydı?
İkinci soru şudur: Ak Parti hükümetlerinin ciddi zaaf sergilediği başka alanların (mesela milli eğitim, kültür) bakanları neden eleştiri oklarına hedef olmuyorlar?
Bu soruların cevabı az-çok tahmin edilebilir. Ama Davutoğlu ve Babacan’a yönelik kampanyada bir başka sorun var ki, ülke yönetimi adına asıl onun üzerinde durulması gerekiyor.
Burada sorulacak soru şu: 17 yıllık iktidarın, Davutoğlu ve Babacan’ın sorumluluk üstlendiği 15 yıllık sürede, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Milli Güvenlik Kurulu, Milli İstihbarat Teşkilatı dış politika, güvenlik meseleleri, ekonomi üzerine herhangi bir şey yapmamışlar mı? Suriye politikası Milli Güvenlik Kurulu masasına yatırılmamış mı? Davutoğlu Suriye politikasını tek başına mı belirlemiş, Babacan IMF ile elele verip memleketi faize batırmış da Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın haberi olmamış mı? Memleket her bakanın alıp başını gittiği devletçiklere mi bölünmüş? Açılım politikalarında Beşir Atalay başına buyruk muymuş, FETÖ yargıda emniyette, orduda örgütlenirken MİT görmemiş mi, Askeri istihbaratın haberi olmamış mı, MİT Cumhurbaşkanı’nı, Başbakan’ı uyarmamış mı?
Böyle daha onlarca soru sorulabilir: Bu sorulara verilecek cevaplar şunlar olabilir:
-Söz konusu üst kişi ve kurumların gafletine geldi, konuya yeterince hakim olmadıkları için de bir şekilde ikna edildiler.
-Bugün birilerinin üzerine vebal diye yüklenen işlerin tamamı, herkesin bilgisi ve onayı dahilinde gerçekleşti. Bugün yanlışlandığına bakılmasın, o işlerin öyle doğru olduğu konusunda herkes hem fikirdi.
-Hatta işlerden bazıları, bakanların itirazına rağmen üst iradenin telkini ile gerçekleşti. Çünkü o günlerde üst irade ikna edilmişti.
Cevap bunlar veya başkaları olabilir ama şu biliniyor ki, tüm işler ortak sorumluluk içinde yapıldı.
Suçlama olursa – ki şu an meydan boş olduğu için ağzı olan konuşuyor- cevabı da olur. Siz bir şey söylerseniz, cevap verenler de olur. Gelecek Parti’sinin Genel Başkan yardımcısı seçilen Etyen Mahçupyan T24’e verdiği mülakatta “Davutoğlu bildiklerini söylerse yakın tarihin başka türlü yazılması gerekir” demiş. Davutoğlu’nun da Babacan’ın da bildikleri pek çok şeyin olması son derece normal. “Suriye senin eserin” denirse Davutoğlu, “Faizci-IMF”ci” diye suçlanırsa Babacan konuşur.
Önümüzdeki dönem, siyasetin en hareketli alanı muhafazakâr zemin olacak gibi görünüyor. Muhafazakâr zihin dünyası için önemli bir tecrübe yaşanacağı muhakkak. Dileyelim, üslup hassasiyeti gözetilsin.