Abdurrahman Dilipak
Haydi Bismillah
Mansur Yavaş Ankara’da caddeleri “Haydi Bismillah” afişleri ile donatmış. CHP, Ankara, “Haydi Bismillah!” Ben de ekleyeyim: La havle vela kuvvete illa billah! Olmaz olmaz deme olmaz olmaz. CHP’li laikler buna ne diyecek şimdi. Biri gidip Eyyub Sultan’da Kur’an-ı Kerim okuyor, ötekisi Ankara’da siyasete “Bismillah” diye başlıyor. Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam mı oluyor, yoksa bizim (!) zengin muhafazakar patronlar, Kur’an okuyarak yaptıkları açılıştan sonra içki servisi yapıp, dansa mı kaldırıyorlar hanımefendileri. Eski CHP’li bir belediye başkanı kurban keserek genelev açmıştı bir zamanlar.. Hasan Aksay bir zamanlar siyasi bir toplantıda, Bismillah, Maşallah, Fe sübhanellah, İnşallah, Allah Allah dediği için hakkında “çok Allah demek”ten, laikliği ihlal “suçu”ndan hakkında soruşturma açılmıştı. İsmet Paşaya demişler ki, “hiç ‘Allah’ demiyorsunuz”!. O da demiş ki, “Allahaısmarladık diyorum ya!” CHP’de müthiş, baş döndürücü bir değişim yaşanıyor. Laikçi Kemalistler bu işe ne diyor bilmiyorum. Sesleri çıkmadığına göre onlar da alışmaya çalışıyorlar demektir. Muhafazakarlar sekülerleşir ve dünyadan kâm almaya başlarken, CHP’liler muhafazakarlaşıyor, hatta seçmenle diyalog kurarken daha dindar bir profil çizme noktasında imaj değişikliğine gidiyorlar. CHP tabanında da bir kırılma yaşanıyor. HDP ile yakınlaşma sonucu ulusalcı kanattan kopmalar oldu. İyi Parti ile yakınlaşınca, Ergenekoncular bu işten rahatsız oldu. Bu dini söylemler, CHP’nin laikçi kanadında rahatsızlıklara sebeb oluyor. Bizim dindar geçinen muhafazakarlara da bir haller oldu! Başörtüsü artık sıradan bir aksesuvar. Hac turizm, kurban kebab bayramı. Servetle tanışan birileri araya kimseyi almamak için saflarını sık tutuyorlar. Hatta şimdi onlar Kemalizm’e doğru yol almaya başladılar. Daha liberal takılıyorlar. Hepsi demokrat oldu. Milliyetçi bir söylem geliştirdiler. Daha çağdaş takılıyorlar. Daha reformist bir din anlayışına sahipler. Evet, servet ve iktidarın dönüştürücü bir gücü var. Bunlara sahip olmak isteyenler, devleti ve toplumu kendi inançlarına göre değiştirmek için yola çıkarlar. Ama bu dönüştürücü güç önce onları dönüştürür. Sahi bu gidişin sonu nereye varacak! Evet, evet, artık “sağ-sol” sahici bir ayrışma değil. Gençler zaten artık “ne sağcı, ne solcu, futbolcu”. Bakın, bugün Türkiye’nin en muhafazakar partisi CHP’dir. Hatta ideolojisini dinleştiren teokratik, zaman zaman monarşi ya da otokrat, zaman zaman oligarşik bir yönetim anlayışına sahiptir bunlar. Bunun ilk farkına varan İdris Küçükömer’di. Sağ-sol dikey bir bölünmeydi ve sosyolojik anlamda artık dikey değil, yatay bir bölünme sözkonusu idi. Mesela kim insan haklarını, hukuk devletini, katılımcı, çoğulcu ve şeffaf bir yönetimden yana, ona bakmak lazım. Bunlar her kesimde de varlar. Ya da iki kesimde de bu değerden uzaklaşanlar var. Ama bu denge sol aleyhine bozulurken, sağdan ve soldan belli bir kesim oportünizme kaydılar.. Dans öncesi Kur’an, laik nutuk ve karşı mahallede kadeh tokuşturduktan sonra icabında Kur’an-ı Kerim tilaveti. Halkın nabzına göre şerbet. Oportünizmin erdem diye pazarlandığı bir mecraya dönüştü siyaset. Kilisede mum yakacaksın, Havra’da dua edeceksin, Camide Kur’an okuyacaksın, Cem evinde Semaha durup, Halkevlerinde laikliğin erdemi üzerine konuşacaksın. Sonra da LBGT’lilerle birlikte özgürlük eylemine katılacaksın. Ne güzel değil mi!? Bakalım şimdi İBB’de bundan sonra neler olacak. Erdoğan “kızgın demiri soğutalım” diyor da nasıl soğuyacak. Birileri bir yandan ocağa kömür taşıyor, öbür yandan birileri körüklemeye devam ediyor!. Herkes merakta, mazbata iptal edilecek mi? Seçim yenilenecek mi? Seçim yenilenecekse seçime eski adaylarla mı gidilecek? Peki seçimde beklenen sonuç çıkmazsa ne olacak? Yine benzer itirazlar yaşanır mı, yaşanırsa ne olacak! Taraflar seçim yenilenirse yoğun bir kampanya yapacaklar mı? Bunun ülke ekonomisine, toplum psikolojisine yansıması nasıl olacak? Yolsuzluk varsa ki, az ya da çok var, peki bu yolsuzluğu yapanlar, üstünü örtenler, yardım ya da yataklık edenler hakkında ne gibi bir işlem yapılacak? Seçim yenilenecekse, seçime giderken AK Parti, parti yönetimi, bakanlıklar ve bürokraside bir temizlik hareketine girişecek mi? Bu soruların cevabını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bakalım İmamoğlu bu süreçte ne yapacak! Mazbata iptali ya da seçimin yenilenmesi kararı hemen mi verilecek, beklenecek mi? Böyle bir durumda, bu süreçte İmamoğlu ne yapacak. Belediyede üst düzey atamalar yapılacak mı? Mesela HDP, İyi Parti ve SP’den bürokrat ataması yapılacak mı? Öyle anlaşılıyor ki, İmamoğlu’nun her adımı AK Parti tarafından yakın takibe alınacak. Mesela İBB veri tabanının kopyalanmasına ilişkin talimat önemli, bunları kim, niçin istiyor. Burada hem kişi, hem devlet kurumlarına ait özel ve hatta gizli bilgiler var. Bunların başkalarının eline geçmesi ciddi bir sorun. Tek başına böyle bir girişim bile İmamoğlu için sonun başlangıcı olabilir.. Öte yandan; İmamoğlu acil işler dışında bütün işlemleri, ödemeleri durdurdu. Bu işlemlerin kaç saat, ya da kaç gün durdurulduğuna dair bir açıklama yok. Resmi işlemlerde devamlılık sözkonusudur. Yönetim değişmiştir ve hukuki süreç de henüz tamamlanmamıştır. Bürokrasi görevinin başındadır. İmamoğlu günlerdir mazbata bekliyordu, aldı. Üst yönetimi ile ilgili acil eylem planı olması gerekir. Atamalar da arkasından gelir. Bütün sistemi durdurması doğru değil. Denetim sağlarsınız. Belediye meclisi üyeleriniz var. İşlemleri denetlersiniz, ama “durdurmak” niye! Bakıyorum da, bu gidişle İBB İmamoğlu için, eğer daha dikkatli, anlayışlı, sabırlı bir şekilde hareket etmeyecek, çevresindeki “eski dostları”nın dolduruşuna gelecek olursa “Dua ile istenen bela”ya dönecek gibi. Hem İBB’de, hem de kendi partisi, kendine destek veren partiler ve muhalefet kanadı ile bir denge tutturması çok kolay ve hatta mümkün gözükmüyor. Kandilde dualar edildi ve önümüzde Ramazan ayı var. Sonrası yaz. Öyle anlaşılıyor ki, bu yılın dörtte üçünü seçim tartışmaları ile geçirdik, geçiriyoruz, geçireceğiz. Bu süreçte ekonomi ne olur bilmiyorum. Toplum çok gerildi. Bunun seçmen ve siyasi partiler üzerinde ciddi, radikal, şok etkisi yapacak sonuçları olacak. Kazanan-kaybeden fark etmez. Kimse bu sonuçtan memnun olmayacak. Çünki işin tadı kaçtı. Ve bu sonuçta herkesin payı var. Madem bu kadar pahalı bir sonuçla karşı karşıyayız, inşallah bundan ders alırız da, aynı yanlışı tekrarlamayız.. İktidar aşkı ve rakip nefreti gözümüzü ve vijdanımızı köreltmemeli. Unutmayalım, aşk ve öfke aklı zail eder. Aklı zail eden hiçbir şeyde hayat yoktur! Selâm ve dua ile.