Selâhaddin Çakırgil
‘Hayırlı’ olmasını dileyerek, ‘Evet..’ Niçin mi?
Hukukî metinlerin ve terimlerin yorumunda güç, daima aslî etkenlerden birisidir. Güçlü olan, kendi yorumunu dayatır.. Ama, hak ve adâlete dayanmayan güç zâlim olur; güce dayanmayan hak ve adalet de âciz..
Anayasa'da yapılmak istenen değişiklik üzerine sanki anlatılınca, tek bir doğru ortaya çıkacakmış gibi, yığınla iddialar ortaya atılıyor ve en başta da, halkın yapılan değişiklikler konusunda doğru-dürüst bir şey bilmediği vurgulanıyor; sanki, halkın daha önceki anayasa düzenlemelerinde neyin -nasıl olacağına dair kesin bilgisi varmış gibi..
Aslında bu değişikliğe karşı çıkanlar 90 yıllık güçlerini yitireceklerinin korkusunu yaşıyorlar.
Bırakalım halk kitlelerini; derin hukukçular ve yılların politikacıları bile, her bir kelimeden, bir başka mânâ çıkararak nice entrikalara bile girişmediler mi?
Sanki önceki anayasaların her birisi anlaşıldı da mı, millet öyle oyvermişti, referandumlarda? Harp okulu Kom. Alb. Tal’at Aydemir, 1961 Anayasası’nı ihlalden dolayı kurşuna dizilmeden önce, ‘Giresun’da İl Jandarma Komutanı’yken vatandaşın göğsünde sigara söndürterek zorla ‘Evet!’ dedirttiğim anayasayı ihlal ettiğim gerekçesiyle idâm ediliyorum..’ dememiş miydi?
Eski bir Temyiz (Yargıtay)Başkanı (SS) da, 1982 Anayasası için, ‘Bu anayasa ikrah ve cebir kullanılarak, süngü ucu dayatmasıyla, zorla kabul ettirildiğinden, keenlemyekûn (bütünüyle yok)hükmündedir.’ demişti.
‘Cumhûriyet’ ilân edilirken de, bırakınız cumhûr’u; bizzat Meclis ekseriyetinin bile iradesi yoktu ve 335 kişilik Meclis’ten 157’sinin oyuyla karar alınmıştı. Yani, nisap için gerekli olan 168 rakamının 11 noksanıyla..
***
İmdiii.. Doğrudur, bir yeni anayasa değil, mevcut anayasadaki bir kısmî değişiklik sözkonusudur ve bu da zor bir uzlaşma ile sağlanabilmiştir. Yoksa, bir anayasada, olmaması gereken ve değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğine ya da filanca devrim kanunlarının insan hak ve hürriyetlerine aykırı olduğunun iddia edilemiyeceğine dair dayatmanın dikalâsı olan hükümler de olmamalıydı.
***
Yani, zorbaların, jakobenist /tepeden inmeci yöntemleriyle toplumu esir alanların anayasalarıyla geldik bugüne..
Ama, anayasada yapılmak istenen değişiklikleri halkın anlamadığını iddia eden kocaman kocaman hukuk prof.ları bile, ‘Yeni sistemde, Cumhurbaşkanı için kontrol mekanizması olmayacak..’ diye ekranlardan yalan söyleyebilmekteler; kendi 90 yıllık ‘tek adam’larını bir ‘mythos’ olarak dayatan bazı politikacılar gibi...
Halbuki, asıl mevcut anayasa, cumhurbaşkanına sınırsız yetkiler veriyor, ama sorumluluğu ve kontrol mekanizması yok..
Bu durumda, halk da tabiatiyle itimat ettiği kimselerin çağrılarına göre karar verecektir.
***
Öyleyse, meselenin aslı, -Turgut Özal, biraz Demirel ve sonraAbdullah ve Tayyip Bey’lerhariç- bu zamana kadarki cumhurbaşkanlarının,çoğunun, cumhûr’la, cumhûr’un hayat telakkileri ve yaşayış tarzıyla da hiçbir ilgileri yoktu. Ki, onların hangi meclis içi ve dışı oyunlarıyla, nasıl seçildiğini bilmiyor muyuz? İlk iki şeften sonra gelen hele de, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Kenan Evren gibi üniformalı ve A.N.S gibi sivil generaller ‘oldu-bitti’lerle cumhurbaşkanı seçilmemişler miydi?
Bunların hangisi halkın temsilcisi durumundaydılar?
***
Şimdi.. İlk olarak halk tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanı, halka hesap veren bir yöntem gelişsin istiyor. Evet, bir takım tuluât oyunlarıyla değil, halk tarafından halkın ekseriyetinin iradesiyle seçilen ve sorumsuz olmayıp halk’a hesap verecek olan ve devletin başına halkın iradesiyle gelip halkın iradesiyle gidecek ve her türlü askerî veya bürokratik- oligarşik gizli iktidar yollarını kesmek isteyen bir irade..
Korkulan, 90 yıldır tek isim, tek resimadına teslim ve esir alınan bir halkın üzerindeki‘tek adamlık’ gölgesinin kalkabileceği ihtimali..
Sadece bu bile, ‘hayırlı’ olsun diyerek, ‘Evet’ demeye yeter de artar!
stargazete