Selâhaddin Çakırgil
‘Her gün Âşûrâ’dır, her yer Kerbelâ!’ bugün de tekrarlanıyor, ama…
İran’da milyonların katılımıyla 40 yıl önce gerçekleşen ve Şahlık düzeninin tarihin dehlizlerine gönderildiği büyük inkılab hareketine bu sütunda geçen hafta iki yazıyla değinilmişti. Yarın ise, Şahlık düzeninin fiilen de son buluşunun tam kırkıncı yılı..
Sadece İran için değil, her toplum düzeni için ibretlik merhaleler aşılmıştır.
Mısır’ın dünyaya açılan laik ismi olarak ünlü Haseneyn Heykel’in hâtırâtında yazdığına göre Şah’ın ve düzeninin artık dikiş tutmayacağı kanaati zihinlere yerleşince, Amerikan Gizli Teşkilatı (CIA), aralarında kendisinin ve MOSSAD, MİT, SAVAK temsilcilerinin katılımıyla bir toplantı yapar ve Şah’a bir yol haritası çizer.
Bu plâna göre, önce 12 yıllık başbakan Emir Abbas Huveydâ vazifeden alınır. Yerine, (İran masonluğunun lideri de) olan Şerif İmamî getirtilir. O, bir takım rahatlatıcı düzenlemeler yapar. Ama halk kitlelerinin durdurulması artık daha bir çetinleşir. Bunun üzerine, birkaç ay sonra, Şerif İmamî kenara konulur ve sert uygulamalara ağırlık verilmesi için, Genelkurmay Başkanı Gen. Gulam Huseyn Ezherî başbakanlığa getirilir. Ama halk kitlelerinin milyonluk, silahsız gösterileri hayatı felç etmiştir. (Şah’ın son son Genelkurmay Başkanı İsmail Karabagî’nin, ‘Hepimiz kar gibi eriyoruz..’ adıyla yayınlanan hâtırâtı da son derece ibret vericidir.) İki ay bile dolmadan Gen. Ezherî de kenara konulur ve yerine, Şah’ın 30 yıl boyunca en şiddetli muhalifi olarak bilinen Şahpur Bahtiyar, Şah’ın elinden başbakanlık hükmünü alır ve hemen ardından da Şah, 5 Ocak 1979 günü, ailesi efradıyla birlikte ağlayarak Mehrâbâd Havaalanı’ndan uçağa biner ve ülkeyi terk eder. O ânı yaşayan Amerikalı General Huyser, ‘İran’lı kocaman generallerin, başlarını kendi omzuna koyarak, ‘Bizi bırakmayın..’ diye hüngür hüngür ağladıklarını’ yazmıştır.
***
Ama, Şah gittikten hemen sonra Bahtiyar, ‘Biz tufanların içinden geçen mücadele erleriyiz ve Şah bir daha gelmeyecek şekilde İran’dan çıkarılmıştır..’ gibi hamâsî sözler ediyordu. Ama halk hemen yeni bir slogan bulmuştu: ‘Bahtiyar, bahtiyar! Âdemek-i, bî-ihtiyar!.’ (Bahtiyar.. İradesiz kukla..’ )
***
Ve 1 Şubat 1979 sabahı milyonların ‘Allah’u Ekber!’ sadâları ve gözyaşları arasında İmâm Khomeynî, son 3,5-4 ayını geçirdiği Fransa’dan İran’a dönmüş ve doğru, ‘Beheşt-i Zehrâ Mezarlığı’na gitmiş ve orada, ‘Şah insanı öldürdü, mezarlıkları âbâd eyledi’ demiş ve kendisinden çok şey bekleyen kitlelere, ömründe bir gün bile devlet idaresinde bulunmamış 79-80 yaşındaki bir ‘molla’ olarak, ‘Ben Hükûmet kuracağım..’ vaadinde bulunmuştu.
Ve sonra, İmam Khomeynî, Güney Tahran’daki bir ilkokula yerleşmiş ve orada 10 gün beklemişti. Bu, ilginç bir noktadır. Evet, milyonların kendisinden çok şeyler beklediği kişi, 10 gün orada bekliyordu!
Bunun sebebi veya sırrını anlamak için, ‘Fecr Sûresi’nin ‘10 geceye yemin olsun..’ diye başlayan ilk âyetlerine bakmak gerekir. Bu âyetlerde, geçmişin görkemli şehirlerini kurmuş olan Âd veSemûd kavimlerinin, azgınlıklar içindeki Fir’avun’un, ‘Rabbin azâb kırbacından geçirildikleri’ anlatılır. Ve işte, İran’daki tâgûtî rejim de aynı merhaleden geçmekteydi.
Ve nihayet, milyonlar, 11 Şubat 1979 sabahı, ‘Külli yevmin Âşûrâ, Külli arzin Kerbubelâ..’/Hergün Âşûrâ, heryer Kerbelâ..) şiarını yükselterek, fiîlen de bütün ülke ve devlet yönetimine, ‘Allah’u Ekber!’ nidâlarıyla el koyuyorlardı.
***
Amma, bu hareketin yenilgiye uğratılması ve İslâm adına yapılan bir inkılabın başka Müslüman toplumlara örnek teşkil edememesi, en azından sınırlı bir coğrafyaya veya mezhebe ait bir hareket olarak kalması için, emperial güçlerce iç vedış savaş da dahil, her türlü şeytanî planlar tezgâhlanacaktı.
(Bu konuyu yarınki yazıda noktalayalım, inşaallah..)