Hakan Albayrak
Her hâlükârda ehlen ve sehlen
Türkiye’ye hicret eden Suriyeliler Esed rejimine muhalif. Mevcut şartlarda Esed rejiminin kontrolündeki bölgelere dönen muhacirler bunu ancak işkenceden geçirilmeyi ve hatta öldürülmeyi göze alarak yapabilirler. Nitekim oralara dönen muhacirlerin karşılaştığı zulme dair ciddi bilgiler var.
Türkiye’nin kontrolündeki Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgeleri emniyetli, ama milyonlarca muhacirin -insani şartlarda- barınmasına müsait değil. Müsait hale gelmesi için herhalde milyarlarca dolarlık ‘yatırım’ ve çokça zaman gerekir.
Büyüdükçe büyüyen “Suriyeliler dışarı!” furyası, muhacirlere ne pahasına olursa olsun sahip çıkma iradesini gösteregelen iktidarın bu iradesini sarsmaya başladı; ama muhacirlerin Suriye’ye kitleler halinde geri gönderilmeleri kısa vadede mümkün görünmüyor. Daha doğrusu, ancak Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerinde kaotik bir ortamın oluşmasını -ve oradaki kaosun Türkiye’yi tehdit etmesini- göze almak şartıyla mümkün görünüyor.
Avrupa Birliği ile varılan “geri kabul” anlaşmasını askıya alıp deniz yoluyla Avrupa’ya iltica akınını canlandırmak bir ‘çözüm’ olabilir mi?
Olabilir tabii. Sahile vuran ölü bebekli bir ‘çözüm’!
***
“E ne olacak peki? Suriye’deki durum böyle devam ettikçe muhacirler Türkiye’ye iyice kök salıyor; ya burada kalıcı olursalar?”
O zaman bu muhacirler Türkiye’nin gençleşmesine ve dinamikleşmesine hizmet ederler.
Türkiye’de 65 yaş ve üstü nüfus 2014 senesinde yüzde 8 iken 2018’de yüzde 8.8’e yükseldi. Bu oranın 2023’te yüzde 10’u geçmesi, 2040’ta yüzde 17’ye dayanması bekleniyor. Öte yandan 0 ile 18 yaş arası nüfus 1990’da yüzde 42 civarındayken şimdi sadece yüzde 28 civarında. Türkiye’deki Suriyelilerde ise bu oran yüzde 46’nın üzerinde.
Nüfusu gittikçe yaşlanan Türkiye’nin buna karşı bir tedbir olarak sistematik bir şekilde genç göçmen kabul etmesi gerektiğini öteden beri söyleyen uzmanlar var. Bizimle aynı kültür havzasına ait olan, aramızda akrabalık bağları bulunan, tarihi paylaştığımız, yüz sene öncesine kadar aynı bayrak altında yaşadığımız ve kendi isteğimizle değil emperyalistlerin dayattığı suni bir sınırla birbirimizden ayrıldığımız Suriyelilerden daha münasip göçmen mi bulacağız?
Suriye’den göçmen kabulü sistematik olmadıysa da olan oldu ve üç milyonu aşkın Suriyeli -aksi yöndeki iddiaların aksine- altından kalkılamayacak bir sarsıntıya yol açmadan Türkiye’ye yerleşti.
İnşaallah Suriye’ye bir an evvel hürriyet ve adalet hakim olur da muhacirler esenlik içinde memleketlerine dönme imkânına kavuşurlar.
Diyelim ki olmadı ve muhacirler ister istemez Türkiye’ye kök saldı; veya oldu, ama muhacirlerin bir kısmı Türkiye’de kalmayı tercih etti; “Bunda da bir hayır var” dememiz gerekir.
***
Ettekraru ahsen velevkane yüzseksen:
Her hâlükârda ehlen ve sehlen, ehlen ve sehlen, ehlen ve sehlen…