Merve Kavakçı

Merve Kavakçı

Her zamankinden daha çok dikkat

Türkiye değişimlerden geçerken sancılarını da beraberinde getiriyor. Türkiye gerçekten değişiyor. Mu? Bir taraftan değiştiğine dair verileri seriyor önümüze onun için değişiyor diyorum. Ama soruyu da hemen ekliyorum, çünkü değişmediğine dair sinyalleri de veriyor. İyiye mi yoksa kötüye doğru mu değişiyor da bakış açısına göre iki zıt cevaba da götürebilir insanı. Düşünelim, Kürt sorunu konusundaki açılımları görünce insan Allah Allah demekten kendini alamıyor, bir anda sanki herkes özgürlükçe, eşitlikçi, demokrasici olmaya soyunuyor.

On değil daha beş yıl önceki söylem, duruş, argümanlar yerini başkalarına bırakmış da kimse de bu geçiş nasıl oldu, hangi aşamalardan süzülerek farklı bir noktaya gelindi izah etme mecburiyeti bile hissetmiyor. Dün dündür bugün bugündür"le yol haritası belirliyor. Yaşamayla gelen eşitlik ilkesinin Anayasa"da bir madde olarak kalmanın ötesine geçerek, yürütme güvencesinde arazide içselleştirilmiş hale gelmesi gerekecek bu da zaman alacak bir prosedür olacak hiç şüphesiz. Bu süreç içerisinde Türkiye"yi nelerin beklediği ise iyimser veya tam zıddı tahminlerin ötesine geçemeyecek düzeyde henüz. Bekleyip göreceğiz...
 

"Müslüman" çoğunluğun durumu ise biraz daha farklı. Onların hak talepleri konusunda yani Müslüman kimliklerinin merkeziyetinde yaptıkları hak talepleri konusunda başta bu güruh olmak üzere genel bir rehavet hakim. Benim kişisel gözlemlerimden edindiğim bir kanı bu. Bu konuda çok yanlız olduğumu da düşünmüyorum. Bu alanda özgürlükçü açılımların yapılmasında motor gücü oluşturması gereken cenahta bir bütünlük eksikliği ve ayrışma söz konusu gibi geliyor bana. Jenerasyonal farklılıklarla gelen çeşitlilik bir süredir yüksek sesle dillendirilen sorunlar arasındaydı.

Yani yeni nesillerin, eskilere nazaran mukayese edildiklerinde gözle görülür, ihmal edilemez miktarda ideal eksikliği daha bariz olan yığınlara dönüşmüşlüğü başlı başına bir problem teşkil ediyor. Görünürde "Müslüman" ve hatta o noktada bile sorunlu insan kümeleri başı boşluğun veya daha doğru bir ifade ile boş vermişliğin tepe noktalarında geziniyor sanki. Rehavetin arkasındaki bir diğer itici güç de sanırım yasaklar yokuşundan yasaksızlık düzüne çıkıldığı yanılgısı içine düşmüşlükte gizli. Mesela "başörtüsü yasağı da kalktı" cümlesiyle başlayan kutlamalara bakınız. Fiili durumdaki rahatlık yasağın kalktığı anlamına mı geliyor...hayır. Ondandır ki bakınız daha dün Avukat Zübeyde Kamalak Ankara Adliyesindeki davanın duruşmasına katılamıyor. Hakim hem tutanak tutuyor hem de davayı erteliyor. Neden? Çünkü davaya giren avukat başörtülü. Saadet Partisi genel başkanı Mustafa Kamalak beyin de eşi. Oysa kutlamalar için çıkartılan davul zurnalar daha henüz ele alındı.

Bütün bunları karamsar bir tablo çizmek, gelinen noktadan geriye bakışla şimdiye kadar katedilen yolları küçümsemek veya yok varsaymak için belirtmiyorum. Bilakis değişimin ama mutlaka iyi yönde değişimin sağlam temellere oturması için titiz davranmamız gerektiğini hem bizlere hem de yetkililere hatırlatmak için ifade ediyorum. Çünkü şu uyur "düşman" uyumaz bu ülkede. Şeytana bile pabucunu ters giydirirler bizimkiler malum....

yeniakit

Bu yazı toplam 1395 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar