Selâhaddin Çakırgil
Herkesin elinin, herkesin cebinde olduğu bir Ortadoğu
Geliniz, bu yazıda, zâhiren küçük gibi gözüken, ama herbirisi Ortadoğu’da olup bitenleri anlamaya yardım edebilecek bazı gelişmelere kısa kısa değinelim:
1- Qatar Başmüftüsü Yûsuf-el’Qardavî, Suûd rejimini ve vehhabîleri ağır şekilde suçlayan bir konuşma yaptı. O, Suûdî’leri, Mısır’daki ünlü El’Ezher Üniversitesi’nin kontrolünü ele geçirmek için entrikalar çevirmekle suçluyor ve El’Ezher’in bu hainler önünde diz çökmeyeceğini belirtiyor. Qardavî, Suûdîleri, Haremeyn-i Şerifeyn’in güvenliğinin sağlanmasını, İsrail rejiminin bir güvenlik şirketine verdiğini de iddia ediyor.
Suûdî ulemâsının reisi Âl-i Şeyh, geçen hafta, El’Ezher’in ve müslüman ülkelerin İslamî tebligat kurumlarının kendilerini takib etmeleri gerektiğini belirtmişti.
2- Suûdî rejiminin himayesinde faaliyet gösteren vehhabî /selefî gruplardan ve merhûm Seyyid Qutb’u da tekfir eden ‘El’Medhaliyye’, yayınladığı bir bildiriyle, Libya’daki Selefîleri, ‘Selefi devrim’ yapmaya davet ediyor ve ‘bu ülkeyi, ‘Müslüman Kardeşler’den korumaları gerekir’ diyerek, Mısır’ın darbeci diktatörü Gen. Sisî ve Suûdî desteğiyle, Libya’nın doğusunda, ayrı bir hükûmet kurma dâvâsında güden ‘Albay Halife Hafter ile birlikte hareket etmeleri’ çağrısında bulunuyordu.
3- ‘İran İnkılab Muhafızları Ordusu’nun eski başkomutanı Gen. Muhsin Rızaî, Suûdî rejimini tehdit ederek, ‘Biz geç hışımlanırız; ama, eğer bir hışımlanırsak, yeryüzünde Âl-i Suûd’dan geride hiçbir şey kalmaz..’ diyordu; 12 Temmuz günü..
İran C. Başkanı Hasan Ruhanî’nin başdanışmanlarından Ali Yûnisî ise ‘Suûdîlerin savaş tahrikçiliği oyununa düşülmemesi ve Suûdîlere, savaş tahrikçiliğinin ve savaşın bölgede hiç kimsenin yararına olmayacağının hatırlatılması’ gerektiğine değiniyordu.
İran C.Başkanı Hasan Ruhanî, 11 Temmuz günü, Irak’lı bir önde gelen şiî liderle yaptığı görüşmede, ‘İran, Ehl-i Beyt’i savunmak ve terörizme karşı savaşmak için Irak’ın yanında duracaktır.’ diyordu.
İran’da İnkılab Rehberi Ali Khameneî de, geçen ay yaptığı konuşmada, ‘Ehl-i Beyt’i savunmak, İran’ı savunmaktır; İran’ı savunmak da, Ehl-i Beyt’i savunmaktır..’ şeklinde bir denklem kurmuş ve, ‘DAİŞ’in, İran’ı devirmek için kurdurulduğunu, ancak İranlı gençlerin hayatlarından geçerek tarihin en ilginç cihad sahnelerini sergilediklerini’ söylemişti.
Ancak, DAİŞ, İran’ın hasmı idiyse; Amerika’ya karşı 40 yıla yaklaşan hışımlı söylemleriyle bilinen İran’ın bu hasmının, Amerika ve müttefiklerince ağır bombardımanlar altında tutulması nasıl izah edilmeli?
4- İran Dışişl. Bakanlığı’nı 16 yıl yürüten ve hâlen de Rehber Khameneî’nin dışpolitika başdanışmanlığını yapan Ali E. Velayetî, ‘İran’ gazetesine verdiği mülâkatta şöyle diyordu: ‘İran ABD’yle Birleşmiş Milletler bayrağı altında, Tâlibân’a karşı ortak mücadele vermek için görüşmeler yaptı. O sırada biz Pencşir Vâdisi’nde Tâlibân’a karşı Ahmed Şah Mesud’a destek veriyorduk. Afganistan’ın büyük bir bölümü Tâlibân’ın kontrolündeydi. O şartlarda, İran olmasaydı Amerikalılar Afganistan’a giremezdi.
İran ve B. Amerika, Saddam’ın devrilmesinden sonra, Irak’ta güvenliği sağlamak amacıyla da görüştüler.’
İran yönetiminin geçmişteki en etkili isimlerinden Hâşimî Refsencanî de, ‘Irak ve Afganistan anayasalarının yazımında Amerikalıların kendileriyle işbirliği yaptıklarını’ belirtmişti.
***
5- PKK ile Barzanî arasındaki düşmanlık bir sıcak çatışmaya doğru ilerlerken, İran da Barzanî’yi tehdit ediyor ve Suriye’deki PKK / PYD de Türkiye-Rusya ilişkilerinin düzelmeye başlamasıyla, Amerika ve AB’ye daha bir yaslanmış durumda..
Evet, herkesin elinin herkesin cebinde olduğu Ortadoğu’dan sadece birkaç kesit..
Herkesin sık sık mevzi değiştirdiği böyle bir durumda, Türkiye de kendisine yeni bir hareket alanı açmaya mı çalışıyor? Tek yönlü değerlendirmelerle anlaşılması daha bir çetin konu..
Bu durumda en rahat olan ise, açık ki, sionist İsrail rejimi..
stargazete