Hasan Karakaya
İçimizdeki haini yok et... Dışımızdaki haini kahramanlaştır!
ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ı herhalde tanırsınız...
Kendisinin “Yahudi asıllı” olduğunu da biliyor olmalısınız...
İşte bu Henry Kissinger’a 1990’lı yıllarda sormuşlar: “Amerika, nasıl bu kadar güçlü olabildi?”
Kissinger; “Biz Amerika olarak neden güçlüyüz biliyor musunuz?” diye başlayıp, şöyle sürdürmüş sözlerini:
“Bizler Amerika olarak içimizdeki vatan hainlerini çabuk etkisiz hâle getiririz... Dünyanın birçok ülkesindeki vatan hainlerini de kahraman yapar, onları ülkelerinde önemli yerlere getiririz.”
Kissinger’ın bu sözlerinden anlıyoruz ki; bir ülkenin “güçlü” olabilmesinin birinci şartı, “vatan hainlerini etkisiz hale getirmek”, ikinci şartı da“yabancı ülkelerdeki vatan hainlerini kahraman olarak lanse etmek” ve onları “önemli yerlere getirmek”tir!..
KAMPANYA VE ŞAMPANYA!
Amerika, bunu hep yaptı.
Her yerde yaptı!..
Özellikle de;
“Türkiye” başta olmak üzere “halkı Müslüman olan ülkeler”de yaptı!..
Malûm, bir zamanlar hem “halkı Müslüman ülkeler”de, hem de“Avrupa’da” bir “kampanya” başlatılmıştı...
“Nüfus Plânlaması!”
Ya da, “Nüfus Kontrolü!”
Bu kampanyanın başını da, Henry Kissinger gibi “Yahudi siyasetçiler”çekiyordu, iyi mi?..
Amaç, “Avrupa’nın nüfus artış hızını düşürmek”ti!.. İsteniyordu ki; Avrupalı kadınlar, “kucaklarında bebeklerle” değil, “kucaklarında köpeklerle”dolaşsınlar!..
Uzatmayalım...
Bu kampanyalar meyvesini verdi...
Avrupa, “ABD tuzağı”na düştü!..
Batılı kadın, evinde “bebek” değil, “köpek” beslemeye başladı!..
Lâf aramızda, günümüz Türkiye’si de, Avrupa’dan pek geri kalmıyor!..
Peki;
“ABD kıskacındaki Avrupa”da bunlar olurken, Amerika’da durum neydi?..
Prof. Dr. Toktamış Ateş; 2008 yılında kaleme aldığı bir yazıda, bu soruya şu cevabı veriyordu:
“Nüfus planlamasının en hararetli savunucusu olduğum ve kimi ABD fonlarının da bunu desteklediği 1960’lı yıllarda; ABD Nüfus İdaresi, ABD’nin nüfusunun 200 milyon olduğunu bilgisayarda saptayınca derhal şampanyalar açılmış ve bu mutlu olay kutlanmıştı. Doğrusu çok şaşırmıştım. Acaba ‘bize verir talkını, kendi yutar salkımı’ durumuyla karşı karşıya mıyız demiştim.”
Bu “tesbit” çok önemli!..
Düşünebiliyor musunuz;
Avrupa başta olmak üzere, bütün dünyada “nüfus plânlaması”kampanyaları başlattıran, “Doğum Kontrolü’nü teşvik” eden ABD, kendi nüfusunun “200 milyona ulaştığını” görünce, bu “mutlu olay”ı, hem de“şampanyalar patlatarak” kutluyor!..
Yani;
Dünya ülkelerinde “nüfus azalsın” diye “kampanya” yürütüyor, Amerika’nın “nüfus artışı”na ise “şampanya” patlatıyor!..
Ne diyordu Kissinger;
“Biz, başka ülkelerdeki vatan hainlerini kahraman yaparız!”
Bir başka ifadesiyle;
“Şeytanları melek gösteririz!”
“Nüfus plânlaması” gibi bir cinayeti bile “cici” gösterdiler ya, daha ne diyelim?..
HAİNLERİN İCABINA BAKTILAR!
Son günlerde meydana gelen olaylara bu “pencere”den baktığınızda; kimin gerçek “hain”, kimin de gerçek “kahraman” olduğunu hemen anlarsınız!..
Ne diyordu Kissinger;
“Bizler Amerika olarak içimizdeki vatan hainlerini en kısa zamanda etkisiz hâle getiririz.”
Gerçekten öyle yaptılar...
l “ABD’nin devlet sırlarını ifşa ettiği” için, Julian Assange adlı adamı, hem“vatan haini” hem de “terörist” ilân ettiler!..
l Bradley Manning denilen adamın ise; çeşitli gazetelere “ABD’nin Irak ve Afganistan’da yol açtığı sivil ölümler”e dair “belgeler” sızdırdı diye tutukladılar ve “35 yıl hapsine” karar verdiler... Adam, hâlâ hapiste!..
l 2013 yılında “ABD’nin 122 devlet ve hükümet başkanını dinlediğini”söyleyen ve bununla ilgili “belgeler” açıklayan CIA Ajanı Edward Snowdenve “belge”lerinin başına neler geldiğini, bütün dünya gördü.
l 60 yaşında olan Jonathan Pollard adlı İsrail casusu ise; 1985’teAmerikan Deniz Kuvvetleri’nde çalışırken, “binlerce sayfalık gizli belgeyi İsrail’e vermek” suçlamasıyla tutuklanmıştı... Ömür boyu hapse mahkûm oldu... 30 yıl hapis yattıktan sonra, 21 Kasım günü “şartlı tahliye” edildi...
CAN DÜNDAR’I KAHRAMANLAŞTIR!
Sadece bu örnekler bile, Henry Kissinger’ın ne büyük bir “stratejist”olduğunu görmeye yeterlidir!..
Amerika, “vatan hainleri”ni gerçekten affetmiyor, hemen tutuklayıp, hapse atıyor!..
Peki, aynı ABD “başka ülkelerin hainleri”ni ne yapıyor?.. Kissinger’ın dediği gibi, onları “kahraman” yapıyorlar, “önemli yerlere” getiriyorlar!..
Hele söyleyin;
ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass da aynısını yapmadı mı?..
Hiçbir gazeteye gitmezken, Hürriyet binasına gitti ve göstericilerin attığı taşın çatlattığı “cam”a el sürdü, yüz sürdü, adeta “tavaf” etti!..
Alt tarafı cam!..
Ama ABD Elçisi bu!.. Hürriyet’i ziyaret edecek ve “cam”a el sürecek ki;“gazeteye önem verdikleri” görülsün.
Aynı tavrı, önceki gün de; “Can Dündar’ı kahramanlaştırmak” için sergiledi... “Bayırbucak Türkmenleri”ne yardım götüren “MİT TIR’ları”nın fotoğrafını yayınlayıp, “İşte o TIR’lardaki silahlar” diyerek “Türkiye’ye ihanet” eden Can Dündar’ın “tutuklanması” üzerine ABD Büyükelçisi John Bass attığı twitte dedi ki;
“Gelişmelerden oldukça endişeliyiz... Derin rahatsızlık duyuyoruz!”
Hedefi gayet açık!..
Can Dündar, bu milletin gözünde “hain”dir ya, ona destek veriyor ki,“kahraman” gibi görülsün!..
Nitekim, John Bass’ın bu twitlerinden sonra, bizim “ezik-büzük takımı”ndan bazı “yavşak”lar, ekranlara çıkıp, dedi ki;
“Can Dündar’ın yaptığı iş, her ne kadar gazetecilik değilse de; tutuksuz yargılanmalıdır!”
Niye?..
“Çünkü gazeteci!”
Be geri zekâlı; bir adam “gazeteci” olunca, ona “suç işlemek, casusluk yapmak, ülkeye ihanet etmek” serbest mi?..
YAVŞAMANIN ÂLEMİ YOK!
“Ezik-Büzük taifesi”nin “yavşak”ları, ağızlarını açıp, demiyorlar ki;
“Bugün, Can Dündar’ın tutuklanmasını hukuksuz gören, tutuklama kararını veren hakim ve savcıyı eleştiren sizler; 28 Şubat Süreci’nde, cuntacı askerlerden brifing alan hakim ve savcıların verdiği kararları niye alkışlıyordunuz?..
Dün, yasadışı zorbalıklara imza atan, ceberut kararlar alan hakim ve savcıları alkışlayan sizlerin Can Dündar’ı tutuklayan hakim ve savcılara tek lâf etmeye hakları yoktur!”
O kadar!..
“ABD elçisi endişeli ve rahatsız” diye ezilip-büzülmenin ve dahi“yavşama”nın alemi yok!..
Malûm ya;
ABD denilen ülke, “kendi içindeki hainleri temizler, dışarıdaki hainleri kahramanlaştırır!”
Son söz: Can Dündar için yavşayıp da, “ABD plânı”na hizmet etmeyin!..
TAHİR ELÇİ’Yİ KİM ÖLDÜRDÜ?
Sadece Can Dündar mı?..
Hiç kuşkunuz olmasın ki, bugünden itibaren, Diyarbakır’da öldürülen Baro Başkanı Tahir Elçi de, “kahraman” gibi takdim edilmeye başlanacaktır!..
Oysa; 14 Ekim 2015 gecesi, Ahmet Hakan’ın CNN-Türk’teki programında“PKK, bir terör örgütü değildir” dediği için; “Vay namussuz!.. Vay şerefsiz!.. Seni gidi vatan haini, seni!” diye tepki gösterenler çoktu!..
“14 Ekim gecesi”nden, dün sabaha kadar “hain” olan Tahir Elçi, bundan sonra “kahraman” muamelesi görürse, hiç şaşırmayın!..
Çünkü efendim;
“PKK, bir terör örgütü değildir” diyen Tahir Elçi; dün sabah “PKK’lı teröristler tarafından öldürüldü!”
Hem de;
“Diyarbakır’ın simgelerinden Dört Ayaklı Minare’nin ayaklarına silahlı suikast” şeklinde twit atmasından ve hemen arkasından; “Diyarbakır’ın simgelerinden tarihi Dört Ayaklı Minare, yaşanan silahlı çatışmalardan böyle etkilendi, tarihi Sur bölgesinden daha önce çok sayıda cami ve tarihi eser silahlı çatışmalar nedeniyle tahribata uğradı. Sivil ve yaşam alanlarında ağır silahlarla yaşanan silahlı çatışmalar(!) tarihi ve kültürel değerleri de yok ediyor. Sivil yaşam alanlarında silahlı çatışma ve operasyonlara son verilmesi gerektiği biçimindeki çağrımızın ne kadar önemli olduğu bu Dört Ayaklı Minare tahribatıyla daha çarpıcı gözler önüne seriliyor” şeklinde bir açıklama yaptıktan hemen sonra öldürüldü!..
İlk bilgi ve bulgular, “Tahir Elçi’yi öldüren kurşunun, polisle çatışmaya giren PKK’lıların silâhından çıktığı” yönünde olsa da, bu bilgilerin “nasıl çarpıtıldığını” göreceksiniz!..
DEVLET NİYE ÖLDÜRSÜN?
İçinde “ABD”nin de bulunduğu “Üst Akıl” tarafından “güdülen, yönlendirilen ve kullanılan HDP’li siyasiler” ile “medyadaki PKK lobisi”hemen karşı saldırıya geçip, diyeceklerdir ki;
“Tahir Elçi’yi, PKK lehinde konuştuğundan dolayı devlet öldürdü!..”
Mü acaba?..
Bana öyle geliyor ki, “devlet” değil de; “sivil yaşam alanlarında silahlı çatışmaya son verin” dediği için, “PKK’nın Özyönetim Plânları”na takoz koymasından dolayı “PKK’lı teröristler” öldürdü!
Şimdi, denilecek ki;
“Adam PKK’ya sahip çıkmış... PKK onu niye öldürsün ki?”
Tam aksine!..
“Suikast için bulunmaz fırsat!”
“PKK lehinde konuşmalar” yapan bir adamı ortadan kaldır ki; bu cinayet,“devletin üstüne yıkılabilsin!”
Dün, tam da bunu yaptılar!..
Tahir Elçi’yi öldürür öldürmez; PKK ve onun sivil uzantıları hemen “devlet öldürdü” kampanyası başlattılar!..
Ulan “salak”lar, ulan “embesil”ler;
Devlet, Tahir Elçi’yi niye öldürsün ki?.. “PKK ile ilgili sözleri”nden dolayı, onu “tutuklamaya” bile gerek görmeyen bir devlet, niye öldürsün ki?!?..
Ne var ki;
“ABD’ye, hain, terör örgütlerine de kahraman lâzım!”
Tıpkı, Kissinger’ın dediği gibi!..
***********************************************************************************
Rusya da, Suriye de DAEŞ ile savaşmıyor, tam aksine sevişiyor!
“ABD Hazine Bakanlığı’nın raporları”na göre, DAEŞ’in Suriye ve Irak’ta ürettiği petrol, ilk önce aynı zamanda “Rus vatandaşı” da olan Suriye vatandaşı George Haswani’ye gidiyor. Haswani de söz konusu petrolükomisyonunu alarak Esad rejimine satıyor.
Haswani’nin şirketi HESCO da bu aracılıkta önemli paya sahip.
Raporda adı geçen HESCO Mühendislik ve İnşaat Şirketi Suriye’de DAEŞ’in kontrolünde bulunan bölgede faaliyet gösteriyor, iyi mi?..
DAEŞ petrolünü alıp Esad’a satan Haswani, Rusya’da eğitim görmüş ve burada evlenmiş bir isim. Hatta eşinin Esad’ın ailesiyle akrabalık bağı bulunduğunu söyleyenler de var.
Rusya’da geçirdiği zamanlarda, üst düzey Rus güvenlik görevlileriyle sıkı bağlar kuran Haswani, HESCO aracılığıyla Rus askeri araçları ve petrol kuyularına malzeme tedariki sağlıyor.
Geçtiğimiz günlerde düzenlenen Atlantik Zirvesi’nde konuşanCumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bölgedeki tüm terör örgütlerinin Esad rejimine hizmet ettiğini söylemesi, bu olayla ete-kemiğe bürünmüş bulunuyor!..
Suriye, DAEŞ’le savaşıyormuş!..
Rusya, DAEŞ’le savaşıyormuş, hikâye!..
Savaşmıyorlar, tam aksine sevişiyorlar!..
yeniakit