İHH Gazze Temsilci Mehmet Kaya Türkiye'ye Dönüş Yaptı (Röportaj)
9 Yıl süren İHH Gazze temsilciliği görevinin ardından ülkeye dönüş yapan Mehmet Kaya, Filistin'deki son durumu Muslim Port'a değerlendirdi.
9 Yıl süren İHH Gazze temsilciliği görevinin ardından ülkeye dönüş yapan Mehmet Kaya, Filistin'deki son durumu Muslim Port'a değerlendirdi.
Kaya, Kudüs'e yapılan ziyaretlerin Filistin davasına faydadan çok zarar getirdiğini dile getirirken, "Aksa ticarete alet edilmemelidir; bu ziyaretlerin Mescidi Aksa’ya, direnişe hiçbir faydası yok. Yahudi teröristlerinin oradaki faaliyetlerini meşrulaştırmaya yarıyor ancak. Yahudiler mesela uluslararası platformlarda bunu gösteriyorlar." ifadelerini kullandı.
Mehmet Kaya ile yapılan röportajın tamamı şu şekilde:
Gazze de halkın durumu nasıl?
Öncelikle şunu bilememizde fayda var. Gazze 42 kilometreye 12’lik bir alan. Herkesin de söylediği gibi açık bir cezaevi konumunda. Gazze de yaklaşık 2 milyon insan yaşıyor. Bu iki milyon insanın şu anda yüzde 60’a yakını işsiz. Yardımlarla geçiniyor. Bu yardımlar da gerek uluslararası gerek yerel kurumlar vesilesiyle oluyor. 2006 yılında Hamas iktidara geldikten sonra abluka seri bir biçimde ağırlaştı. O süreçten bu yana Gazze de problemler mevcut. İşsizlik, sağlık, elektrik, su gibi. Özellikle elektrik ve su probleminin olduğu yerde diğer problemler otomatik olarak gelmektedir. Son iki yıldan beri elektrik 3-4 saat veriliyor. Geçtiğimiz seneden beridir de 48 saatte 4 saat kadar elektrik gelmeye başladı.
Gelen elektrik ise Mısır ve işgalci İsrail’den geliyor. İsrail tarafından gelen elektrik ise Ramallah yönetiminin kestiği vergilerle gelen elektrik. Bir de Gazze içerisinde bulunan bir elektrik santralinden geliyor. Bunların toplamı Gazze’nin ancak elektrik ihtiyacının yarısına yetiyor. Bunların hepsi mükemmel bir biçimde çalışıyorsa 8 saat elektrik geliyordu ki Gazze için 8 saat fena sayılmazdı. Sonrasında 3 saate indi. Bunun sebeplerinden bir tanesi de Mahmut Abbas’ın işgalcilere artık elektrik parasını ödemeyeceğini söylemesidir. Yahudilerin ona cevabı ise enteresandır. “Gazze’nin durumu hem siyasi hem de insani olarak bu kesintiyi kaldıramaz. Bundan dolayı bu kesintiye başvurmayacağız.” Bu olaydan yaklaşık 5 ay sonra işgalciler elektriği yarıya düşürdüler.
Kuyulardan su elektrikli aletlerle çekiliyor. Elektrik olmadığı için de su çekilemiyor. Gazze için en büyük problemlerden bir tanesi de kanalizasyon problemi. Önceden belirli bir arıtmadan sonra denize gönderiliyorken şimdi ise denize direk akıtılıyor. Bu sene hiçbir yerde denize girilemedi bu sebepten. Çünkü hastalıklara sebebiyet veriyor.
Aynı zamanda elektriğin olmaması sağlık alanında da sıkıntılara yol açıyor. Hastanelerde sürekli çalışır halde olması gereken cihazlar çalıştırılamıyor. Ecza depolarının soğutucuları hakeza. Birçok çocuğumuz hastalık sebebiyle -tedavi edilemediği için- şehit oldu, bazıları sakat kaldı. Bunların hepsinin toplamı Gazze de büyük bir huzursuzluğa sebebiyet veriyor. Bu huzursuzluk üzerinden Hamas’a karşı bir tepki oluşturulmak isteniyor. Bu açık bir Yahudi oyunudur. Bunu beceremediler. Halk problemin nereden geldiğini biliyor.
Gazze deki bu durum çok ciddi bir problem olmaya doğru gidiyor. Bunun için de Hamas anlaşmaya gidiyor. Tabi daha önce –yaklaşık beş yıldır- anlaşmalar oldu. Bunlar hayata geçirilmemişti lakin bu sefer ciddi adımlar atılıyor. Yine de tam emin değiliz çünkü her an bir şey çıkabilir. Son 3 savaştır Gazze’de yaklaşık 6 bin kadar insan şehid oldu. Resmi verilere göre Gazze’nin içerisinde yetim sayısı 22 ile 26 bin arasında. Maddi imkânsızlıklarla boğuşuyor anneler. Çocuklarının ihtiyaçlarına cevap veremedikleri zaman psikolojik sıkıntılara giriyorlar. 2009’dan bu zamana kadar İhh’dan tarafından kaydedilen 16 bin yetim, aylık yardım alıyor. Bu çok güzel bir hizmet. Yetimlerle orada birebir ilgilenilmeye çalışılıyor. Her yetim evine sosyal araştırmacılar gidiyor. Onların bütün ihtiyaçlarını raporluyorlar. Bunlar karşılanmaya çalışılıyor.
Hamasla hükümetin Gazze konusunda yaptığı anlaşma tam olarak ne ifade ediyor?
2006’dan beri abluka altında olan bir toplum var Gazze’de. Gazze yavaş yavaş ölüyor. Savaş döneminden bile daha kötü bir durumda. Çünkü savaş döneminde insanların manevi duyguları çok yüksek olur. Aynı zamanda çok fazla yardım da geliyor. Şuan fiili bir savaş durumu yok gibi gözüküyor. Ama farklı yollardan savaş devam ediyor. Halk şöyle diyor: “Mescidi aksanın özgürlüğü için hepimiz şehid olalım, bizim için hiçbir problem yok. Ama biz siyasilerin kendi aralarındaki anlaşmazlıklar için bedel ödemek istemiyoruz.” Hamas bunu gördü ve böyle bir anlaşmaya doğru harekete geçildi. Bu toplumun nefes alma noktası bile yok. Refah kapısı kapalı. Mısır sisi diyor ki burayı açmamız için Mahmut Abbas idaresiyle anlaşacaksınız, orası kontrol edecek. Tüneller yıkıldı. Refah’ın Mısır tarafındaki tüm evler yıkıldı.
Hamas içeride çalıştırdığı muvazzaflara maaş veremiyor. Ancak yüzde 40 civarında verebiliyor. Birçok polis, görevli görev yerine gitmek için sabah evden çıkınca 1-1.5 saat yürüyor. Normalde oraya araçla gitse 2 tl gibi bir ücret verecek ama bunu vermeye gücü yok. Birçok anlaşma girişimi oldu önceden 5-6 kez ama bunlar uygulanmadı. Benim şahsi düşünceme göre Hamas, Ramallah’a baskı yapma adına yeni bir yol deniyor. Mısır vasıtası ile Muhammed Dahlan’la görüştü. Dahlan da Mısır, Bae ve Avrupa’nın desteğini almış, onları temsil ediyor.
Dendi ki tüm tüneller yıkılacak, sonrasında ise her gün hem ticari hem insani kapı açılacak. Bu görüşmelerden Abbas rahatsız oldu. O da çeşitli görüşmeler yapmaya başladı. Bu çerçevede Türkiye’ye geldi. Duyduğumuz kadarıyla 7 şıklık bir anlaşma vardı. Türkiye’den döndükten sonra tekrar Hamas’la görüşmeler başladı. Bazı kimseler Hamas’ın Dahlan’ı kullandığını söyledi. Bazıları ise Dahlan’ın kendini meşrulaştırmak için böyle bir yol kullandığını söyledi. Netice itibarıyla gördük ki orada daha kurnaz, daha akıllı hareket eden taraf Hamas’tı.
Bu anlaşmanın Hamas’a getirisi de şudur: Gazze’de tüm bu problemlerden ötürü Hamas’a karşı oluşturulmak istenen bir isyan, öfke var. Bu şekilde Hamas bunu kırıyor. Yönetim şimdi Ramallah hükümetine teslim edildi. Belediye hizmetleri vs. İç güvenlik yine Hamas’ta. Kassam’ın silahlarına bir müdahale söz konusu değil. Çünkü bu çok büyük bir bedel ister. Bu hem İzzettin el Kassam hem de İslami Cihad için böyle. Silahların kalkması için hepsinin şehid olması gerekir. Yahudiler savaşmaktan çok korkuyorlar. Savaş istemiyorlar. En büyük çekinceleri direnişin her geçen gün yeni teknolojilere kavuşması. Direnişin bu teknolojisini bitirmeye çalışıyorlar. Direniş kendi imkânlarıyla birçok silahını kendisi imal ediyor. Yahudiler anladı ki savaşla direniş bitirilemez çünkü savaşa hazırlıklı direniş. Her türlü strateji hazır, yığınaklar yapılmış durumda.
Cefakâr Gazze halkı için neler söylersiniz?
Şöyle genel bir şey ifade edeyim. Orada bulunduğum süre içerisinde 3 savaş gördüm. 51 gün süren savaş oldu. Bu süre zarfında insanların çocukları, kocaları, hanımları şehid oluyor. Taziye yerleri kuruyorlar. Ziyaret ettiğiniz zaman söyledikleri şey şu: "O Allahtan geldi, tekrar O’na döndü. Hatta öyle döndü ki Allah’ın istediği, sevdiği bir biçimde döndü.” Sürekli şükrediyorlar. Bu Allah’ın yardımı sebebiyledir. Bunun en büyük sebebi ise orada hatların çok net olmasından kaynaklı temiz bir cihadın gerçekleşmesidir. Çünkü taraflar belli, hak-batıl, mümin-kafir. Aynı zamanda orada Müslümanlar birbirlerine de düşmüyorlar. Birbirlerini öldürmüyorlar, kuyularını kazmıyorlar. Bundan dolayı Allah oraya çok yardım ediyor.
Mesela ramazanlarda iftardan hemen 5 dk önce bir aileyi arayıp ziyarete, iftara gidiyoruz. Böyle çat kapı gitme sebebimiz ise onlara öncesinde söylesek birçok masraf yapar, yemekler hazırlarlar. En fakiri bile bunu yapar. Çok misafirperverler. Ben onlar gibisini daha hiç görmedim. Bu olmasın diye bu şekilde gidiyoruz ve yanımızda çeşitli yardımlar, sıcak yemek de götürüyoruz. Gittiğimiz evlerin çoğunda manzara şöyle. Mesela mercimek çorbası yapılmış, hem çorba olarak o içiliyor. Bir de ekmeğin üzerine dökülmüş, bu da ana yemek gibi yeniyor. Bazı evlerde ise sadece salata var. Evlerin çoğu yaşanmaz durumda.
Çok büyük yoksunluk var. Nasılsınız diyoruz, “elhamdulillah diyorlar. Bakın yemeğimiz var, çorbamız var. Allah göndermiş, daha ne olsun.” Bu manzarayı görünce insan kendinden utanıyor. İnsanın aklına diğer Müslümanlar geliyor. Sekülerizmin bu kadar yayıldığı İslam beldelerindeki debdebe geliyor akla. Ramazanda iftarlardan sonra kurulan sofralar, atılan yemekler geliyor akla. Ve diyor ki insan Allah’a şükürler olsun, demek ki bu toprakların ayrı bir özelliği var. Bu topraklar ribat toprakları. Bu topraklarda yaşamak da, gezmek de, eğer niyette ribat varsa, Allah’ın izniyle hepsi cihattır.
Mescidi Aksa’yı ziyaret konusunda düşünceleriniz nelerdir?
Bu konuda iki görüş var geçmişten beri, edilir veya edilmez diye. Bir tane hadisi şerif var. Orada gidin namaz kılın, gidemiyorsanız orada kandillerine yağ gönderin şeklinde. Bu hadis zikredildiğinde orada Hristiyan işgali vardı, şimdi ise Yahudi işgali altında. Yağ göndermek gerek. Yahudi elçiliklerinde kampanyalar yapılıyor, “buyrun Mescidi Aksa’yı ziyaret edin, size hizmet etmekten onu duyarız” şeklinde. Bazı konularda çalışma yapmak için oraya giden Müslümanları istisna ediyorum. Mesela ben Gazze’deyken sosyal medyada bir şey görmüştüm. Balkonda mescidi aksa manzarası, “böyle bir tatile ne dersiniz” şeklinde. Sonradan açıklama ile düzelttiler lakin bu çok acı bir şey. Ticarete alet edilmemelidir Aksa.
Bu ziyaretlerin Mescidi Aksa’ya, direnişe hiçbir faydası yok. Yahudi teröristlerinin oradaki faaliyetlerini meşrulaştırmaya ancak yarıyor. Yahudiler mesela uluslararası platformlarda bunu gösteriyorlar. “Bakın burası 3 din için de önemli ve biz burayı herkese açıyoruz, herkes ziyaret ediyor” diyorlar. Bunları bir kenara bırakalım lütfen. Bizler hadisi şerif mucibince oradaki kandillere yağ gönderelim. Bu yağın da ne olduğunu sizler takdir edin!