Mehmet GÖKTAŞ
İlan ediyoruz; seçimler kazanılmıştır vesselam!
Otuz Mart akşamını beklemenize hiç gerek yok, şimdiden ilan ediyoruz, seçimler kazanılmıştır vesselam!
Bir kısım kardeşlerimiz 30 Mart akşamını iple çekiyorlar, bir an önce gelsin, şöyle televizyonlarımızın, bilgisayarlarımızın başına kurulalım ve hayırlı haberleri alalım istiyorlar.
Öncelikle şunu belirtelim ki, bizim asla kaybetme ihtimalimiz yoktur.
Ahmet Altan’dan okumuştum: “Rahmetli Necip Fazıl bir gün babama:
-Biliyor musun Çetinciğim? Ben hiç düşmem, demişti. O da:
-Hayırdır üstad, niçin düşmezsin, dediğinde;
-Canım ben zaten oturuyorum, oturanlar hiçbir zaman düşmez, cevabını veriyor.
Yani yukarılardan uçmadığını, düşüp parçalanacak yüksekliklerde gezmediğini, ayaklarının yere bastığını, daha da önemlisi, kaybedecek bir şeyinin olmadığını belirtmek ister.
Şahit olduğunuz gibi şubat ayını baştan sona ‘Şehidleri Anma ve Şehadet Gecesi’ etkinlikleriyle geçiriyoruz. Gittiğimiz her yerde bu etkinliklerden önce de, sonra da söz dönüp dolaşıp seçimlere geliyor, özellikle batıda yaşayan kardeşler bizden bu konudaki düşüncelerimizi ve tespitlerimizi soruyorlar.
Ben de söze böyle başlıyorum: “Biz düşmeyiz, biz yukarılardan uçmuyoruz, bizim kaybedecek hiçbir şeyimiz yok, hatta biz bütün durumlarda, her hâlükârda kazanmaktayız” diyorum.
Düşünsenize, seçime girilen bölgelerde kardeşlerimiz sadece yılda bir defa insanların kapılarını çalıyorlar ve onları Kutlu Doğum etkinliğine davet ediyorlardı, hem de evlerine girmeden sadece kapıdan bildirilerini veriyorlardı, o kadar.
Fakat şu anda yerel seçim dolayısıyla çalınmadık kapı bırakılmadığı gibi, üstelik müsaade alarak içeri giriyorlar, sohbet ediyorlar ve onlarla yakinen muhatap oluyorlar.
Bakmayın siz seçim ve parti meselesine, o bir bahane. Kardeşlerimiz girdikleri her evde doğrudan İslam’ı anlatıyorlar, İslam’dan başka bir şey konuşmuyorlar.
Kardeşlerimizin hepsi şunu ifade ediyorlar ki; Biz bir seçim dolayısıyla bu şekilde bir imkân doğacağını, seçimin bu şekilde bir tebliğ vesilesi olacağını bu kadar tahmin etmemiştik.
Durum böyle olduğuna göre, kaybetmek ne demektir? Neyi kaybedecekler?
Bulundukları şehirde, ilçede ve köyde çalmadık kapı, içeri girip sohbet etmedikleri bir tek hane bırakmamışlar, birebir muhatap olmadıkları insan kalmamış.
Seçimlere daha bir aydan fazla zaman ver, Allah bilir daha kaç defa ev ev, dükkân dükkân dolaşacaklar ve insanlarla bire bir muhatap olacaklar.
Şimdi söyleyin Allah aşkına, neyi kaybedecek bu kardeşlerimiz? Bırakın seçimin neticesi ne olursa olsun!
Bu yaptıklarının nesine pişman olacaklar?
Keşke varmasaydık, keşke içeri girmeseydik ve İslam’ı anlatmasaydık diye mi pişman olacaklar?
Girdikleri her evde doğrudan İslam’ı, İslam’ın adaletini anlattıkları, İslam’ın yönetim biçimini anlattıkları için mi pişmanlık duyacaklar?
Peygamber Sevdalıları tarafından doldurulan meydanların Peygamber düşmanlarına terk edilemeyeceğini, bunun çok büyük bir çelişki olduğu anlattıkları için mi pişmanlık duyacaklar?
Söyleyin neyi kaybedeceksiniz? Seçimlerde istediğiniz, beklediğiniz neticeyi alamazsanız moraliniz mi bozulacak? Sükûtu hayale mi uğrayacaksınız?
Zaten beyefendilerin anket şirketlerinin hangisinde adınız çıktı şimdiye kadar? Bırakınız yüzde bir, yüzde sıfır olarak görülmeyi, adınızı gördünüz mü adınızı onların anketlerinde?
Siz yoksunuz, siz yüzde sıfır bile değilsiniz zaten. Peki, bu durumda neyi kaybetmiş olacaksınız? Böyle bir durumda bizi ayıplayabilecekler mi, bize gülebilecekler mi? Bizi zaten yok olarak ilan etmediler mi?
Bizim için asla kaybetmek diye bir şey olmadığı gibi, seçimleri şimdiden kazandığımızı ilan ediyoruz.
Şu ana kadar hep günümüzü günümüzden daha iyi getiren Rabbimiz, inanıyoruz ki yarınlarımızı bugünlerimizden çok daha iyi eyleyecektir.
doğruhaber