Merve Kavakçı
Ilımlı din
Dinin ılımlısı nasıl olur demeyiniz, yumuşağı, sivri köşeleri alınmışı.....olur. Her şeyin ılımlısı oluyor da dinin neden olmasın. Ilımlı ahlak, ılımlı iş etiği, ılımlı arkadaşlıklar dostluklar, ılımlı biri olmak... Hepsi oluyor da ılımlı din neden olmasın. Mı? Bu tartışma bugün Suudi Arabistan yönetimi tarafından ortaya atılan ılımlı İslam referansıyla tekrar gündeme geldi. Bilmeyenler için kısa bir bilgi: Suudi Kralı Selman’ın oğlu Muhammed bin Selman Suudi yönetiminin şimdiye kadar alışmadığı, dolayısıyla da uluslararası toplumun da Suudilerden hiçbir zaman geleceğini düşünmediği yeni yaklaşımları dillendiriyor. Siyasi ve akademik tartışmalarda reform başlığı altında toplanabilecek düşünceler, genç prensten gelen artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak mesajını vermiş oluyor. Ilımlı İslam benimsenecekmiş bundan sonra.
Bu noktada, dikkat çekilmesi gereken önemli not şudur, birinin ağzından çıkan bir sıfat diğerinin kulağına ulaştığında iki nokta arasındaki uçuruma da işaret eder. Ilımlı hava mesela, Suudi Arabistan’da açık havaya çıktığınızda, Çin’deki veya Kanada’daki ılımlı sıfatlaması ile aynı mıdır... Değildir hiç şüphesiz. Bu noktada Suudi prensinden gelen ılımlı İslam çıkışını hangi İslam’dan söz ediyoruz ki olarak sorulabilecek cevap-soru ile açmaya başlayabiliriz. Ama bunu yapmayalım ve şimdilik bir tarafa bırakalım. Zira konumuz başka.
Ilımlı İslam tanımlaması başından sonundan, mutfaklarda pişirilip dünyaya servis edildiği andan beri problemlidir. Tıpkı Siyasal İslam veya İslamcı tanımlamasında olduğu gibi. İslamcı kılıklı liberal-komünistlerin (o da nasıl olur hem liberal hem komünist demeyiniz, oluyor pek de güzel oluyor çünkü “yalan” anahtarı ile hem de bir güzel oluveriyor) dolu olduğu şu ülkemizde İslam-cı tartışmasına da girmeyeceğim şimdi. Sadece şunu söyleyeceğim, ılımlıyı da, siyasalı da, çı-yı da üreten aynı mutfak ve bu topraklarda değil. Batının derin odaklarında. İslam’a mündemiç olan siyaseti başına sonuna harfler, ekler getirmek suretiyle siyasi doğruluk oyununun kurbanı etmeyi şiar edinmiş şeytanların kuytu mağaralarında üretiliyor bu mefhumlar. Sonuç olarak da öyle veya böyle hayatımıza giriyor, bakınız bizleri da klavyeleriyle meşgul eder hale getiriyor.
Ilımlı İslam ise bu derin odakların nazariyeli olarak daha yakın zamanda ortaya attığı bir fitne kaynağı, tuzaktır. Moderate İslam adı altında kalıplaştırılan bu mefhum da Siyasal ve Cı-lar gibi gücünü enigmatik tabiatından alır. Yani bir taraftan tanımlanmıştır adı üstünde bir kavramsallaştırma ürünüdür, ama diğer taraftan da bir muammadır. Üzerinde sisli bulutlar, tarifinde belirsizlikler, tasvirinde elastikiyetler mevcuttur. Bu bilhassa böyledir. Zira ne denli karanlık ve açıklıktan uzak olursa o denli işlevselliği arttırılmış ve kullanışlı hale gelmiş olur.
Ilımlı olanı benimsemeye ahd etmek, bu sıfatı senin dininin başına getirip ondan yeni bir din üretmeyi kendine şiar edinmişlerin yoluna girmek bir nevi onlara secdeye durmak anlamına gelir. Yıllar önce bu köşede sizlerle paylaşmıştım, AK Parti iktidarının milli görüş çizgisinden koptuğu yönündeki tartışmalara binaen yazmıştım, evet, ılımlı İslam projesi var, Türkiye’de de var, ama yanlış yere bakıyorsunuz, o başka birilerine ihale edildi demiştim. Şimdi FETO diyoruz. Yanılmadığımı seneler içinde gördük. E şimdi ne diyelim: Suudilerin FETO’su kendilerine hayırlı olsun!
yeniakit