Ahmet Taşgetiren
İmamoğlu: Kendi Üzerinde Çalışmış Bir Adam
“Kendi üzerinde çalışmış, bu işe hazırlanmış bir adam.”
Dün bu ifadeyi kullanmıştım İmamoğlu için.
“Kendi” kelimesini bilerek seçmiştim, değilse “üzerinde çalışılmış” demekle yetinseydim, bir tür “Proje adam” anlamına gelirdi. Sonra şu cümleyi yazdım dün: “Herkesin bu noktada İmamoğlu ile ‘1994 Erdoğan’ı arasında bağlantılar kurması yanlış değil.”
Pınarhisar’da “Tayyip Bey”i ziyaret etmiş ve orada kendisine “Burası sizin için bir nadas dönemidir. Burada bundan sonraki siyasi yürüyüşünüzün anayasasını yazmalısınız” demiştim.
Büyük hedeflere yürüyen insanlar kendi “Siyaset anayasaları”nı yazarlar. İçlerinde o anayasa hep bir kalp atışı gibi durur. Kırmızı çizgiler, yani “Asla yapılmayacak”olanlar, “altı mutlaka çizilecek olanlar” vs… Çünkü siyaset ortamı çok çalkantılıdır, o sıcak ortamda kimyanızın bozulmaması ve hep kendi olabilmeniz için içinizde o kalb atışının diri kalması hayati önemdedir. Ak Parti’nin kuruluş yıllarında da “Kurucu babalar” diyeceğimiz insanlar, bugün “Fabrika ayarları” denilen ve dönülmesi çağrıları yapılan ilkeler üzerinde epeyce çalışmışlardır.
İmamoğlu’nu izliyorum. Bir ara “CHP’nin kırılgan yapısı” üzerine yazmak istedim, “Bir yerde patlak verir o genler” gibi bir düşünce geçti içimden. Bir ortamda “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atıldı mesela, İmamoğlu’nun o süreci bitirmek için hareketlendiğini gözlemledim. O kırılgan yapının icraat sürecinde ortaya çıkması ihtimal dışı mıdır, sanmam. Ama İmamoğlu’nun o noktada bir hassasiyet içinde olduğu izlenimi var bende.
İmamoğlu evet, çalışmış kendi üzerinde.
Seçmen çoğunluğunu “muhafazakar”ların oluşturduğu Türkiye’de siyaset yapacak, muhafazakarlardan oy alma zorluğu yaşayan CHP’de siyaset yapacak, CHP tabanının duyarlılıklarını dikkate alacak ve CHP’li bir idareden büyük endişe duyan, seçim gezilerinde “Senin partin beş para etmez” diyen, “Senin arkandakiler yaptırmaz” diyen muhafazakar toplum kesimlerine açılacak, Ak Parti’nin merkezi iktidar olduğu bir zamanda, Tayyip Erdoğan’ın “Aşkım” dediği , “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” dediği İstanbul’u yönetecek… Bu öylesine zor bir denklemdir ki, işte İmamoğlu kendini böyle zor denklemi çözmeye hazırlayacak…
Dün onu, Fox tv’de İsmail Küçükkaya’nın yönettiği Çalar Saat programında izledim. Aşağı yukarı 2 saatlik programda, hani, ortalama toplum hassasiyetlerini zorlayan bir söz söylesin, hayır olmadı. Diyorum ya, kendi içinde “Senin siyasetteki yolun” diyerek kendi üzerinde derinliğine çalışmış bir profil ile karşı karşıyayız. “Son 150 yılın tarihini çok okudum” demesinden anlayabilirsiniz bunu.
***
Bakın İmamoğlu’nun şu sözlerini dün o programdaki konuşmalarından not aldım:
- Hukuk insanlığın nefesidir.
- Azınlık kelimesinin Türkiye gündeminden çıkmasını istiyorum.
- Gönül kazanmak her şeydir. Bir gönül kazanmak için çok çaba sarf edersiniz, ama bir kelime ile binlerin gönlünü kırarsınız.
- Bana samimiyet lazım, bırakın ideolojiyi.
- Allahıma şükrediyorum, bana dünyanın en güzel şehrini yönetme şerefini bahşetti.
- Allah yardımcım olsun. Bu şehrin insanları bana yol arkadaşı olsun.
- Hedefim gelmiş geçmiş en demokrat başkan olmak.
- İyi anılmak, iyi iz bırakmak çok önemli bir şey.
- Bir kişinin bile kalbini kırdıysam özür diliyorum. Kalb kıran benden değildir.
- “Meydanda, diyor, bir oğlum burada, iki çocuğum da evde” gibi bir ifade kullandım, eve vardığımda küçük kızım “Demek bir oğlum burada, iki çocuğum evde ha” diye sitem etti. Çocuklar böylesine hassas. Çocuklarıma mahcup olmama duygusuyla yöneteceğim İstanbul’u, anneme babama mahcup olmamak için yöneteceğim. Onların dualarını unutamam.” diyor.
- “Maneviyat” kelimesini her konuşmasının bir yerine yerleştirmeyi ihmal etmiyor.
Evet, bir yürüyüş başlamış bulunuyor. Ben yine de yazayım “Bu yolculukta en büyük risk CHP’nin kırılganlığıdır. Bence yukardan aşağıya CHP kadroları seçim gezisinde İmamoğlu’na yaşlı bir kadının söylediği “Sen partin beş para etmez” ya da “Arkandakiler sana yaptırmazlar” sözlerini haklı çıkarmamak gibi bir sınavla karşı karşıya…