Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

İnadına etnisite vurgusu, geri tepmeli bir silah gibidir!

İslam tarihi boyunca İslam Milletini / Ümmetini yaralayan en büyük sosyal hastalıklardan birisi kabilecilik, kavmiyetçilik, ırkçılık ve de mezhebçilik oldu. Diğer bir çok hastalıkları atlattık, ama, bunlar 14 asrımızı doldurdu ve sosyal bünyelerimizi hâlâ da içten içe kemiriyor.

Halbuki, Kur’an,  insana yerini ve konumunu,  ‘Biz insanı topraktan; bir damla su ve kan pıhtısından halkettik..‘  gibi ifadelerle ve sadece sûreten değil, sîreten ve taşıdığımız değerlerle de insan olabileceğimizi hatırlatmıştır.

Kezâ, Resul-i Ekrem (S)‘in 14 asır önce, ‘Vedâ Haccı Hutbesi’nde dile getirdiği, ‘Ey insanlar hepiniz Benî Âdem’siniz (Âdem’in çocuklarısınız), Âdem ise topraktandır..‘ meâlindeki kurtarıcı ikaz ve ihtarından da uzaklara düşmüşüzdür.

 

İnsanların maddî açıdan yoğruldukları çamura takılıp kalmaları ve ona göre bir yapmacık üstünlük veyadüşkünlük teorileri geliştirmelerinin bir hakikatli mantığı var mıdır?

Birileri çıkar, kendilerinin Peygamber soyundan geldiklerini söyler; kimileri filanca ulu zatın nesline; kimileri filanca yüce kavme , ırka, renge mensub; kimileri filanca görkemli şehir, ülke veya coğrafyada, doğduklarını, kimileri filan sosyal sınıfa aid olduklarını iftihar vesilesi yaparlar.

***

Kaldı ki, hiç birimiz kavmimizi, ırkımızı,  rengimizi, cinsiyetimizi, dünyaya geldiğimiz zaman ve mekanı, içinde ortaya çıktığımız sosyal sınıfı, coğrafyayı kendimiz seçmedik.

Ama, ilk aslımıza bakarsak, Hz. Âdem’in nesli ve torunlarıyız ve bu açıdan hepimiz  Peygamber torunlarıyız  da..  

O halde, bu nasıl tutarsız ve hattâ komik bir üstünlük nazariyesidir?

***

Bu hastalıklarımız 14 asır önce de vardı. Ki, arab kavminden olmayan insanlar İslam’a girmek istediklerinde, kimileri, onların sırf (müslüman toplumunda yaşayan gayrimuslimlerin verdikleri özel vergi olan) ‘cizye‘den kurtulmak için müslüman gözükmek istediklerini,  Hz. Ömer’e hatırlattıklarında; Hz. Ömer’in bu gibi görüş sahiblerini , ‘Benim vazifem Beyt-ul’mal’i doldurmak değil..‘ diye terslediğini hatırlayalım. Bunun içindir ki, asırlarca, Cuma hutbelerinde‚ arab‘ın acem’e (arab olmayana) veyaacem’in arab’a üstünlüğünün olmadığı‘  devamlı hatırlartıldı.. Yine de uyanamadık.. Ya, bir de hatırlatılmasaydı..

***

Bugün de müslüman toplumları büyük çapta, İslam açısından merdud olan kavmiyetçi anlayışları yükseltmek gibi bir olumsuzluğun pençesindeler..

Kimisi devamlı arab veya türk vurgusu yapıyor, kimisi filan coğrafya  ya da filan mezhebe bağlılık ve Peygamber Ehl-i Beyti‘ne muhabbet açısından diğerlerine üstün oldukları gibi iddiaları sözkonusu ediyor.

Afganistan’da Sovyet işgalinin sona ermek üzre olduğu günlerde,  Pakistan‘ın Peşaver şehrinde 1989’da tertiplenen büyük bir mitingde, Cihad liderlerinden birisi, ‘Son 300 yıl boyunca Afganistan‘ı peştunlar yönetmiştir, bundan sonra da öyle olacaktır..‘  dediği zaman, ‘Lailahe illallah -Muhammed’un Resulullah‘  ibaresi etrafında kaynaşmış olan Afganistan halkının yüreğine ve beynine yeni bir bomba koymuştu..  Sonuç ortada..

***

Aynı şey bizim son 100 yılımızdır yaşadığımız topraklarda da olmadı ve olmuyor mu?

Geçmişte ise, devletin resmî dili türkçe idi; ama, başka dillerden insanlara dil veya din

dayatması asırlarca yapılmamıştı. Ama, son 100 yılda bu hastalık bünyemizi derinden sarstı. Bunun geri tepmeli bir silah olacağı-olduğu unutulmamalıdır. Nitekim, şimdi dünün nice ‘türk İslamcıları‘  türkçülüğe, nice kürd İslamcıları da kürdçülüğe kaydılar.

Son zamanlarda hele de resmî söylemlerde etnisite vurgusunda daha bir yoğunluk gözlenmektedir; kavmî veya lisanî bağın bir ayrıcalığının olduğuna dair inancımızdan bir delilimiz mi varmışçasına..

Kur’anbize, ‘inne ekremekum indallahe etqaakum.. /Sizin en üstününüz taqvâ ve fazilet açısından en üstün olanınızdır‘  mealindekiölçüyü vermişken; hâlâ nedir bu asabiyet- nesebiyet..

Nice sosyal düzenler gelip geçmiştir. İslam Milleti ise,badireler olsa davarlığını ilelebed sürdürecektir.

stargazete

Bu yazı toplam 906 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar