İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

İnsansız savaş üsleri!

Her savaş, her kriz, her devrim, çalkantılı dönemler, derin sarsıntılar, güçlü eğilimler insanlık tarihine yepyeni yöntemler kaydediyor. İnsan ırkı kendi gelecek serüvenine heyecan verici keşiflere imza atarken bir yandan da insan ırkını yok edici adımlar atıyor, hükmetme hırsıyla acımasız bir geleceğin kapılarını aralıyor.

 Arap Baharı'nı tartışıyoruz, Orta Kuşak'ta derin değişimleri not ediyoruz. Yüzyıllık kurulu düzenler yıkılıyor, kitleler harekete geçiyor, sorguluyor, hesap soruyor, daha adil bir gelecek için can veriyor.

Ekonomik krizi tartışıyoruz, küresel güç haritasındaki eksen kaymalarını farkediyoruz. Yeryüzünün Doğusu ile Batısı arasındaki orantısız güç dengesi bozuluyor, Atlantik eksenli dünya düzeni sarsılıyor, ekonomik sistemi değişime zorlayan şartlar siyasal sistemleri de değiştiriyor, sosyal düseni yeniden biçimlendiriyor.

Devletlerin gücü sorgulanırken şehirler ön plana çıkıyor, sınırları aşan ortaklıklar belirleyici hale geliyor, yönetim tarzları değişime uğruyor, yeni tür kimlik haritası biçimleniyor, sokakların dili kitlesel öfkeye dönüşebiliyor, güçler arası çatışma kimlikler üzerinden yürütülür oluyor.

 Özgürlük, şeffaflık, değerler adına yola çıkılırken, insanın özgürlük alanı alabildiğine daraltılıyor, bireyler nefes alamaz hale getiriliyor. Bu da bir başka öfke patlamasının zeminini oluşturuyor.

 Savaşlar da böyle. Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, Soğuk Savaş yöntemlerini öğrenmiştik, biliyorduk. Ancak iki kutuplu dünya sisteminin çökmesinden sonra savaş yöntemleri şok edici değişimlere uğradı ve bu değişim, her yeni örnekte daha da hızlanıyor.

 Irak işgalinde orduların yerini özel güvenlik şirketlerinin aldığını gördük. Eskiden beri varolan paralı askerlik kurumsallaştı. Güvenlik şirketlerine bağlı silahlı güçlerin sayısı yüzbinlere ulaştı. Milyar dolarlık savaş ihaleleri veriliyordu artık.

Bu güçler, özel sözleşmelerle hukuki yaptırımdan ve uluslararası sözleşmelerden muaf tutuluyordu. Katliamlar, kıyımlar, örtülü operasyonlar, insanlık suçları içeren saldırılar bu güçler üzerinden yürütülüyordu. Yüzbinlerce insan bu güçler tarafından öldürüldü.

 Sektör o kadar büyüyordu ki, dış politika, savunma politikaları, jeopolitik hesapların öncüsü bu birimler oldu. Hedef ülke seçiliyor, ardından örtülü operasyonlar başlıyor, ülke içinde ne kadar farklı kesim varsa hepsi birbirine düşürülüyor, iç savaşın şartları oluşturuluyor, ardından uluslararası müdahale meşruiyeti oluşuyor ve amaç gerçekleşiyor. Şu an dünya genelinde onlarca ülkede benzer operasyonlar bu birimlerce, ölüm timlerince yürütülüyor.

Şimdi yeni bir durumla karşı karşıyayız. Savaş tarihinde devrim niteliğinde değişimlere yol açacak bir değişimin başlangıcı bu.

İnsansız hava araçları sektörü geleceğin savaşlarının nasıl olacağını, sivil asker karışımı çatışma alanlarının nasıl şekillendirileceğini gösterdi bize. Bugünkü insansız hava araçlarını takılıp kalmayalım; çok daha ileri teknoloji ürünü, karmaşık sistemlere sahip ve daha etkili araçlar yakından "piyasa"ya sürülecek. Özel güvenlik şirketleri ile insansız hava araçlarını birarada düşünelim: Nasıl bir dünyaya doğru gidiyoruz?

Bugünlerde, işte bu yeni operasyon türü için özel hava üsleri kuruluyor. Yeryüzünün her köşesinde sadece insansız hava araçları için askeri bölgeler oluşturuluyor. Afrika'da, Asya'da, Ortadoğu'nun her köşesinde, ülkelerin özel çalışmalarının dışında küresel müdahale alanları tespit ediliyor.

Dünyabülteni, ABD'nin insansız savaş üsleri ile ilgili bir haberini görünce bunlar geldi aklıma

 Üç kıtaya yayılmış 12 askeri üs belirlenmiş bile: Türkiye'deki İncirlik, Afganistan'daki Celalabad, Host, Kandahar, Şindand havaalanları, Katar'daki El Udeid üssü, Filipinler'deki Zamboanga üssü, Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki Al-Dafra Hava Üssü, Yemen'deki El Anad üssü, Etiyopya'daki Arba Minch üssü, Cibuti'deki Kamp Lemonier üssü, Seyşeller'deki Mahe üssü gibi...

 Birkaç yıla kadar bu sayı elliyi hatta yüzü bulacaktır.

 Peki ne yapılacak buralarda? Ordular, savaş gemileri, hava filoları, masraflı askeri sevkıyatlar yerine nokta operasyonlar yapacak elit birlikler, füze yüklü insansız hava araçları savaşlar çıkaracak, o ülkenin çıkarlarını koruyacak, suikastler düzenleyecek...

 Pakistan bu şekilde iç savaşa sürüklendi. Yemen'de böyle bir savaş yürütülüyor, sokak ortasındaki araçlar havaya uçuruluyor.

Böyle bir geleceğe karşı ne yapmalıyız? Devletler, terör yöntemlerine mi yöneliyor yoksa!

yenişafak

Bu yazı toplam 1283 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar