Selâhaddin Çakırgil
İran bu kez füzeyi, kendi ayağına fırlattı!
Tam da İran füzelerinin Irak’taki Amerikan üsslerine fırlatıldığı sabahın alacakaranlığında Tahran’da Ukrayna’ya aid bir yolcu uçağının havalandıktan kısa süre sonra düşmesi ve 82’si İranlı, 75’i Kanadalı, diğerleri de muhtelif ülkelerden olmak üzere 176 kişinin ölümüyle sonuçlanan büyük ‘kazâ’ faciasının böyle noktalanacağını kestirmek mümkün değildi.
Bu kazânın hemen ardından, Kanada Hükûmeti, uçağın düşürüldüğüne; Amerika, İngiltere ve Ukrayna kasıtlı olmayan bir ‘insanî hata ile düşürülmüş olabileceği’ne dair suçlayıcı olmayan açıklamalar yapmalarına ve son olarak da, dünya tv. kanallarında Ukrayna uçağının füzeyle vurulduğunu gösterdiği iddia olunan bir video kaydının yayınlanmasına rağmen.. İran makamları bu iddia ve ihtimalleri 3 gün boyunca kesin bir dille reddettiler.
Şahsen emperial odakların verdiği haberleri ihtiyatla karşılayıp, İran’ın yalanlamalarına inanmak istiyordum. Ama, 11 Ocak Cumartesi sabahı erken saatlerde, İran’ın o iddiaları kabul etmek zorunda kalması çok kötü oldu. Halbuki, İran makamları o iddiaları kesin bir dille ve hattâ karşı suçlamalarda bulunmak yerine, ‘Faciayı araştırıyoruz. Sonuçlar en kısa zamanda açıklanacaktır.’ deselerdi, böyle utanç verici bir tablo ortaya çıkmazdı.
Elbette sonunda, hatalarını itiraf etmek doğruydu, ama, bir hata ile 176 insanın hayatının sönmesinin haberini; bizzat en üst sorumlu olan Seyyid Ali Khameneî, tıpkı Suleymanî’nin hiçbir hukuk kuralı tanımayan USA emperyalizmi tarafından zorbaca öldürülmesi sonrasında, yüreği yanarak gözyaşlarını tutamayışında olduğu üzere, son derece insanî bir hassasiyetle ağlayarak ve bizzat açıklaması beklenirdi. Çünkü, üstelik bu facianın kurbanlarının hiçbir düşmanlık hedefi olarak seçilmesine gerek yoktu. Pek çoğu da bizzat İran’ın sıradan Irak’daki Amerikan üsslerine fırlatılan İran füzeleriyle en az 80 Amerikan askerini öldürdükleri iddiasını nasıl ki en yukardaki sorumlu kişi gururla açıkladı ise, bu faciadaki hatalarını da yine bizzat o açıklasındı.
Ama, öyle yapılmadı.
***
Böylece, İran tarafından açıklanan ‘80 Amerikan askerin öldürüldüğü’ iddiasını yalanlayan Amerikalıların sözleri daha bir inandırıcı görünmeye başladı, bu son tablo ile..
Kendi vatandaşlarından 82 kişi de dâhil, 176 kişinin bir hata ile hayattan çekilmeleri şeklindeki bir her yerde olabilir, ama bunun dünya halkları karşısında çapında İran’ın üzerine leke getirecek bir şekilde 3 gün boyunca ve gizlenip ve sonra da açıklanmak zorunda kalınmasının, İran’da itiraz etme geleneğine sahib kitleler arasında müthiş bir hınç duygusu meydana getirdiği görüldü. Nitekim, evvelki akşam, Tahran’ın merkezinde onbinlerin doğrudan doğruya, Veli’yy-i Faqih ve İnkılâb Rehberi olarak da anılan Seyyid Ali Khameneî aleyhinde, hattâ, ‘Veli’yy-i Faqih kaatildir, hükûmeti bâtıldır.’ gibi ağır sloganlarla da yetinmeyip, İran’ın bütün ‘Silahlı Güçler’inin başkomutanı da olması hasebiyle, büyük kitlelerin, ‘Fermande-i küll-i quvvâ, istifa- istifa!..’ (Bütün Kuvvetler Kumandanı, (yani, Başkomutan) istifa-istifa!.’ diye hışımla, hınçla feryad edip asıl sorumluyu işaretlemeleriyle gelişen sosyal patlamanın dalga-dalga nereye varacağını kestirmek zor..
Keza, Irak’ta son 3 ay içinde 600’den fazla insanın ölümüyle giderek büyüyen protesto gösterileri Süleymanî’nin öldürülmesiyle yatışmışken, yeniden başladı. İran’daki bu gelişmeler, sadece Irak’ta değil, Suriye’de ve Yemen’de de farklı gelişmeleri tetikleyecek bir mahiyet alabilir.
***
Daha önemli bir gelişme ise, Amerikan emperyalizminin Irak’tan çekilmek ne kelime; tam tersine, asla çekilmeyeceğini ve güçlerini daha da arttıracağını açıklamasıdır.
Dahası, Amerikan Başkanı Trump artık, NATO’nun, ‘Middle East (ME)’ /Ortadoğu) için yeni bir yapılanma içine girmesini, ‘NATO-ME’nin oluşturulmasını sözkonusu etmeye başladı.
Yani, ‘Müslümanlar ilkel insanlar, onları biz idare edelim..’ demek ‘gâvur’luğu..
Evet, verilmek istenen mesaj, bu..
***
1 milyar 800 milyonluk nüfusuyla, insanlığın nerdeyse dörtte birini oluşturan Müslüman toplumlar, evet, büyük bir kalabalık, ama onları temsil eden ve bütün o toplumları kendi inançlarına göre tek bir Başkanlık -Liderlik (ya da, tarihî terim olarak, Hılafet) kurumu bulunmuyor.
Böyle bir perişan tablo sergilememiz karşısında, Amerikan emperyalizmi ve bütün kapitalist- hristiyan dünyası, sözde, medenî, gerçekte ise, en barbarca bir anlayışla hareket ettikleri halde, şimdi bütün Müslümanları NATO’nun yeni versiyonuyla, ‘NATO- ME’ ile kendi kontrolleri altına almaya çalışıyorlar.