Abdurrahman Dilipak
İşadamı
İşadamı dediğin işini bilmeli değil mi?
Alın size hayırsever bir işadamı portresi: "İki milyar liralık uyuşturucu hammaddesi ile yakalanan "hayırsever işadamı" Habib Kanat"ın, Emniyet Genel Müdürlüğü Organize Suçlar Dairesi eski Başkanı E.A. ve üç üst düzey emniyet müdürü ile telefon görüşmeleri teknik takibe takıldı. İstanbul"da düzenlenen son yılların en büyük uyuşturucu operasyonunda çökertilen ve liderliğini Doç. Hüseyin Rıza Işık ile işadamı Habib Kanat"ın yaptığı çetenin polisle de bağlantısı olduğu ortaya çıktı. Ataköy"de cami yaptıran "hayırsever işadamı" Kanat"ın telefonları savcılık emriyle dinlendi." Ve çirkin gerçek ortaya çıktı..
28 Şubat"ın Ergenekon icazetli şeyhi de Captagon"la yakalanmamış mıydı, geçtiğimiz aylarda?.
Sanki Susurluk.. Bir cami yaptıran hayırsever işadamı, bir bilim adamı ve 3 polis şefi.. Hani bunun siyasetçi ayağı, media ayağı? Onlar eksik kalmış.. Araştırın, bulursunuz. Bu çapta bir iş, onlar olmadan olmaz.. İstihbaratçı ayağı da vardır, uluslararası bağlantısı da.. Hatta Ergenekoncular üzerinden asker ayağı da. Onlar asker ayağını bulmamışsa bile asker ayağı onları bulmuştur bir şekilde.. Bunlar birbirini bilir. Bu kadar büyük iş, derin güçlerden gizli ve saklı olmaz..
İşin cami ayağını düşünenler, bu ayağını ihmal etmiş olamazlar..
Bu vesile ile iki uyarı: Gençlik derneklerine dikkat, bir de tarikat dergahlarına.. Derin güçler ve mafia, silahlarını, arşivlerini ve mallarını bu tür yerlere gizleyebilir ve bu kaynaktan beslenebilir.. Bu çevrelerden insan devşirebilirler..
Dini mekanlar ve gençler bu anlamda büyük bir risk altındalar.. Aniden biri çıkıp geliyor, hayır yapıyorsa, hemen kanmayın.. "Çok iyi" olan, bazan "tehlikeli" olabilir..
Cami inşa ettirenler sadece günahlarını affettirmek için değil, bir maske olarak da yapıyorlar bu işi. Bir ileri aşamada bu mekanları, kendi karanlık emelleri için de kullanmaktan tereddüt etmezler..
Bir zamanlar da okul yaptırıyordu birileri.. Adam malı götürüyor, ama okul yaptırınca Cumhurbaşkanı, Bakan geliyor ya, plaket veriyorlar ya, bürokratların eli kolu bağlanıyordu.. "Saygın, hayırsever işadamı" kandırmacası sadece bize ait değil. Mesela Sicilya"da da mafia babaları kiliseye en çok yardım eden hayırseverler arasında en ön safta yer alır..
Adamlar işi biliyorlar. Kaz gelecek yerden tavuk esirgemiyorlar..
Bu işi gecekondudaki adam, kaçak çekme katına, bayrak dikerek ve Atatürk büstü koyarak yapmaya çalışıyor. Ötekisi de işinin ölçeğine göre okul yaptırıyor, cami yaptırıyor, bir şeyler yapıyor işte..
Bu olaylar o kadar çok ki..
Kimi de çocuk filan okutur.. "Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı". Kadir Gecesi Eyyüb Sultan"a geleni de vardır. Sabah namazında camide, akşam meyhanede. İcabında cemevini de ziyaret eder. Tuncay Güney"in o çelişkili gibi gözüken, karmaşık ilişkilerini hatırlayın..
Daha önce irtica yaygarası koparıp Ramazan"da din eki verenlerin gerçekten dindar olduklarını mı sanıyorsunuz?. Aynı şey aslında.. Kocaman bir istismar..
İşadamı işin içinde olmadan bu derin aş pişmez.. Ekonomi ve politika at başı gider.. Her şey iktidar ve servet için sonunda.. Servete sahip olan iktidarı ele geçiriyor, ya da iktidara sahip olan servete sahip oluyor.. Veya olmak istiyor..
Ergenekon davasında henüz bu işin sermaye ayağı çökertilmedi..
Sermaye önemli de media değil mi, istihbarat değil mi, silahlı güç değil mi?
Madem "derin devlet"ten söz ediyoruz. Görünen devletin nesi varsa, görünmeyenin de öyle şeylerinin olması gerek. Örtülü KİT"ler, iş adamı kılıklı personeller de yok değil tabii.
Aslında kimileri servete sahip olmak isterken, servet ona sahip oluyor. İktidara sahip olmak isterken iktidar ona sahip oluyor.. Servetinin kapı kulu, bekçisi olan nice insan var.. Dışarıdan ne kadar da heybetli gözüküyorlar.. Elbise giydirilmiş odun gibiler.. Ama durumları yürekler acısıdır..
Servet ve iktidar gün gelir, dua ile istenen birer belaya dönüşebilir..
Servete niçin sahip olmak ister insan? Sağlık ve mutluluk için değil mi? Peki sağlığınızı ve mutluluğunuzu elinizden alan bir servet ne oluyor?
Neyse.
Bugünlük de bu kadar. Selam ve dua ile.
NOT: Münevver Karabulut cinayeti ile ilgili olarak, bu cinayetin soruşturulması süreci içinde yüzlerce cinayet işlendiği ve bunların ancak % 10"unun faillerinin bulunabildiğine ilişkin, dünkü yazımda yer alan, diğer basında da haber olarak kullanılan bilgiyle ilgili olarak gelen bir bilgi notunda, soruşturmaların sürdüğü, gözaltıların devam ettiği, sanıkların tesbiti ve yargılama sonucu suçluların tesbitinin belli bir zamanı aldığı belirtilmektedir.. Ben herhangi bir kurumu suçlamak için değil, toplumda giderek artan şiddet ve cinayet olaylarına ilişkin toplumsal duyarlılığın artması, sadece bu konunun Karabulut"la sınırlı olmaması ve konunun magazinleştirilmeden ele alınması gerektiği ile ilgili genel bir değerlendirme çerçevesinde düşüncelerimi ifade ettim. Bu konuda, sadece suçun faillerinin yakalanması değil, suçun önlenmesi, suça giden yolların engellenmesi ile aileye, basına, okula düşen bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum.. Faillerin bulunması ve cezalandırılması, bana kalırsa bu işin en önemli halkası değil.