"İsrail Özür Dilemedi "
Av. Gülden Sönmez İsrail'in Mavi Marmara'ya gerçekleştirdiği saldırının ardından yaşadıkları sürece ilişkin açıklamalarda bulundu.
İsrail'in Mavi Marmara'ya gerçekleştirdiği saldırının ardından yaşadıkları süreci anlatan Av. Gülden Sönmez, "Şahsi davalarımızı düşürmek karşılığında ne oldu? Nasıl bir sonuç alındı? İsrail ne yaptı, nasıl bir dostluk gösterdi? Gazze ablukası olduğu gibi devam ediyor. Gemilerin gittiği söyleniyor ama benim aldığım raporlara göre ki bunlar yardım götüren kurumların resmi raporları, o malzemelerin hiçbirisi Aşdot limanına gittiği halde, İsrail tarafından Gazze'ye geçirilmedi" ifadelerinde bulundu.
İçerisinde 700 kişinin bulunduğu ve dünyanın birçok ülkesinden STK temsilcisi ve gönüllülerinin katıldığı Mavi Marmara gemisinin tek amacının Gazze’ye yardım götürmek olduğunu söyleyen Avukat Gülden Sönmez, yaşadıkları süreci İLKHA’ ya konuştu.
İstanbul’dan hareket eden Mavi Marmara gemisinin, Siyonist İsrail tarafından Akdeniz’de, uluslararası sularda iken saldırıya uğradığını ve 31 Mayıs 2010 günü gemide sergilenen vahşet sonucu 10 Türkiyeli Müslümanın şehit edildiğini belirten Sönmez, katliamın üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen hala birçok kişinin mağduriyetinin giderilmediğini belirtti.
Mavi Marmara’dan sonrası Türkiye’nin Siyonist İsrail’e karşı sergilediği tavrın yerinde ve olumlu bir tavır olduğunu söyleyen Sönmez, olay sonrasında İsrail’in verilen hukuk mücadelesi karşısında geri adım attığını ve uluslararası mecralarda ve Ortadoğu’da sıkıntıya girmemek için Türkiye ile olan ilişkilerini düzeltme yoluna gittiğini ifade etti.
İsrail’in gayretlerini zaman zaman Amerika’nın himayesinde gerçekleştirdiğine dikkat çeken Sönmez, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Hatta 2010 yılının Ağustos ya da Eylül ayında Brüksel’de basına sızan bir görüşme yapıldı. İsrail bu hukuk mücadelesinin kendisini ne şekilde etkileyeceğini görünce bir şekilde Türkiye’yi ve Mavi Marmara katılımcılarını ikna etmeye çalıştı. Hatırlanacağı üzere İsrail ilk olarak zararların karşılanması için 6 milyon dolar ödeme yapacağını söylemişti. ‘Bu işi tatlıya bağlayalım’ diye de teklifte bulunmuştu. Biz de bunu ahlaksız bir teklif olarak değerlendirip basın açıklaması yaparak bunu reddetmiştik. Ardından bu teklifler sürekli yapılmaya devam edildi. Bizim asıl amacımızın Gazze’deki ablukanın kaldırılması olduğunu ve hukuk mücadelemizi uluslararası mecralara taşıdığımızı gören İsrail, bizi ikna edemeyeceğini anladı ve Türkiye Devletini ikna etme çalışmalarına başladı.” dedi.
“İBRANİCE’DE ÜZGÜN OLDUKLARI ANLAMINA GELEN BİR İBARE KULLANILDI”
Türkiye’nin bu konuda öncelikli şartının özür talebi olduğunu söyleyen Sönmez, tartışmalı da olsa bir özrün dilendiğini söyledi.
Aslında İsrail’in özür de dilemediğini, sadece İbranice’de üzgün oldukları anlamına gelen bir ibare kullanıldığını belirten sönmez, “Bu söz Türkçeye özür olarak çevrildi. Sonrasındaysa tam bir anlaşma yapıldı. Anlaşmada İsrail’in derdi ne Gazze ablukası ne de başka bir şeydi. İsrail’in asıl derdi çok etkilendiği ve uluslararası boyuta taşınan hukuk mücadelesiydi. Bundan kurtulmak istiyordu. Çünkü bizim aldığımız tutuklama kararlarıyla hiçbir lideri seyahat edemez olmuştu. Hiçbir askeri dışarı çıkamaz olmuştu. İlk defa İnterpol kararı alınmıştı. Hukuki dokunulmazlık kalkanı delindi. Bu demek oluyor ki birçok farklı ülkeden İsrail’e karşı dava açılabilirdi. Görüldü ki onların en güçlü olduğu Hukuk cephesinde çok ciddi kayıplara maruz kaldılar. Bunun üzerine Türkiye devleti kararlarıyla bu davayı bitirmeye çalıştı ve maalesef “Türkiye’de hak sahibi kan sahibidir, biz davalara karışmayız” denildiği halde Türkiye’de mecliste onaylanarak, çok korkunç ve bizim için acı olan bir karar verildi ve dava düşürüldü. Ben bugüne kadar en fazla o gün şehitlerin çocuklarının ağladığını şahit oldum.” ifadelerinde bulundu.
“HİÇBİR ŞEHİT AİLESİ 1 LİRA DAHİ İSTEMEDİ”
Yapılan anlaşmanın maddelerinden bir tanesinin de on aileye tazminat ödenmesi olduğunu belirten Sönmez, ödemenin ise tazminat değil bağış olduğunu söyledi.
Sönmez, “Hissenin tamamı davaların iptaliyle ilgiliydi. Hiç kimsenin buna rızası olmadı. Hiç kimse böyle bir talepte bulunmadı. Hiçbir şehit ailesi 1 lira dahi istemedi. Bizim için tazminat alın da demediler. Sadece “Gazze ablukası kaldırılsın, biz anlaşma istemiyoruz!” dediler. Ama maalesef böyle bir sonuçla karşılaştık ve davalar düşürüldü. İsrail ile Türkiye arasında bir anlaşma yapıldı ama israil hiçbir zaman Türkiye’ye dost olmadı. Her fırsatta Türkiye’de taşeronları vasıtasıyla darbe yapmaya çalışıyor. Buna rağmen bütün ticari ilişkileri sürüyor.” şeklinde konuştu.
“31 MAYIS’TA SADECE MAVİ MARMARA’YA SALDIRI OLMADI”
31 Mayıs’ta yapılan saldırının sadece Mavi Marmara ile sınırlı olmadığını dile getiren Sönmez, “31 Mayıs’ta sadece Mavi Marmara gemisine saldırı olmadı. Hatay’da PKK, İsrail’in silahlarıyla Türkiye’nin deniz kuvvetlerine saldırdı. Olayın dosyaları hala mevcut. İsrail ilk önce Türk Silahlı kuvvetlerine saldırdı. Sonra Mavi Marmara’daki silahsız sivillere saldırdı. İsrail hiçbir zaman Türkiye ile iyi bir ilişki kurmaz. Devletler elbette siyasi ve ekonomik çıkarlar yönüyle hareket ederler. Ortadoğu’daki sıkışmışlıklar bunların gerekçesi olabilir ama anlaşma ve İsrail’le ilişkinin boyutlarına baktığımız zaman bu sonuçlar alınmış değil! Bizi şaşırtan da bu. Biz davamızı, mücadelemizi sürdürmek istiyoruz.” ifadelerinde bulundu.
“YARDIM MALZEMELERİNİN HİÇBİRİSİ GAZZE’YE GEÇİRİLMEDİ”
Sönmez, “Mavi Marmara davasında yanlış anlaşılan bir şey var” diyerek, Mavi Marmara davasında hukuki mücadeleyi devam ettirirken bunu sadece Mavi Marmara için değil, aynı zamanda Filistin davası içinde bu mücadeleyi verdiklerini söyledi.
Sönmez, konuşmasına şu şekilde devam etti:
“Bu dava Filistin davasını, Kudüs davasını ve Mescidi Aksa’yı ilgilendiren bir davaydı. Biz buna bir kapı araladık. Filistin devleti tanınmayan bir devlet. Başlangıçta hukuki mecrada bir karşılığı olmadığı için biz böyle bir kapı araladık. Biz, aslında Filistin mücadelesinin bir parçası oluyoruz. Devletlerin farklı şekilde davranmasını sivil toplum kuruluşları olarak, Mavi Marmara katılımcıları olarak kabul edemeyebiliriz. Ama şunu demeye hakkımız var; Bizim davalarımıza, bizim alanlarımıza müdahale etmek, şahsi davalarımızı düşürmek, şehitlerin davasını düşürmek karşılığında ne oldu? Nasıl bir sonuç alındı? İsrail ne yaptı, nasıl bir dostluk gösterdi? Gazze ablukası olduğu gibi devam ediyor. Gemilerin gittiği söyleniyor ama benim aldığım raporlara göre ki bunlar yardım götüren kurumların resmi raporları, o malzemelerin hiçbirisi Aşdot limanına gittiği halde, İsrail tarafından Gazze’ye geçirilmedi ve hiçbir şekilde oralarda yardım yapılmasına müsaade edilmedi. Hatta tam tersi, abluka Mavi Marmara’dan sonra daha da daraltıldı.” dedi.
“MAVİ MARMARA, TÜRKİYE’YE BÜYÜK İTİBAR KAZANDIRDI”
Mavi Marmara’nın Gazze’ye gitmesinin Türkiye’ye bütün dünyada büyük bir itibar kazandırdığını söyleyen Sönmez, bütün dünyada Türkiye’ye yönelik büyük bir teveccüh oluştuğunu da sözlerine ekledi.
Sönmez, “İnanın bütün büyük şehirlerinde Mavi Marmara’yı, Türkiye’yi destekleyen eylemler yapıldı. Filistin davası İslamcısından solcusuna bütün dillerin ve ideolojileri ortak bir derdi oldu. Filistin davasının sahibi olan Türkiye her taraftan destek gördü. Körfez ülkeleri, İslam dünyasının ülkeleri akın akın Türkiye’ye geldi. Türkiye, Cumhuriyet tarihinde en büyük kamu diplomasisi ve itibarini kazandı. Mavi Marmara’nın böyle bir hedefi yoktu ama bu şekilde sonuçlandı. Mavi Marmara’nın derdi Gazze’ye ulaşmak ve ablukayı kırmaktı. Birçok ülkede bu konu hakkında Türkiye’ye destek yağarken bugün gelinen noktada İsrail’le anlaşma yapıldı.” şeklinde konuştu.
Gittikleri yerlerde, herkesin kendilerine “AK Parti neden böyle bir duruma evet oyu kullandı” şeklinde sorular sorulduğunu söyleyen Sönmez, “Ne kazandınız! İsrail size düşmanlık etmeye devam ediyor! Neden Filistin’in yanında kalıp da bütün dünyanın desteğini almaya devam etmediniz?” gibi birçok suçlamayla da karşı karşıya kaldıklarını söyledi.
"MAVİ MARMARA VİCDANIN FOTOĞRAFIYDI”
“Mavi Marmara insanlık ailesi için bir vicdan fotoğrafıydı.” diyen Sönmez, gemide bulunan farklı dinlerden insanlar ile aynı dinden ancak farklı düşüncelere sahip insanların hep beraber ve birbirine saygı duyarak, Siyonist İsrail’in tehdidi altında olan Müslümanlara canı pahasına, fedakârca sahip çıktığını söyledi.
Sönmez, “O gemi aslında vicdanının sesiydi. Gazze’den dünyaya, duyulmayan bir sesi duyan vicdanlar o gemideydi. Bu anlamıyla bütün dünyadan teveccüh gördü. Gemideki 700 kişi bütün dünya halklarını temsil ediyordu. Bunun gücünü İsrail çok iyi anladı ve bir daha böyle bir girişimin olmaması için elinden geleni yaptı. Bunun için Siyonist İsrail bizi terörist ilan etti. Dünyada, Mavi Marmara’nın ve Türkiye’nin itibarını silmek için birçok girişimde bulundu. ‘Bir daha kimse böyle bir girişimde bulunmasın, bana karşı böyle bir hadsizliğe kalkışamasın’ diyordu. İsrail’in farkında olduğu bir gerçek daha vardı; Mavi Marmara’ya binenler, şehitlerin çocukları bugün bu mücadeleyi sürdürüyorlar. Bu bizim vazgeçeceğimiz bir mücadele değil! Gazze nasıl vazgeçmiyorsa, Kudüs’te Raid Salah ve arkadaşları nasıl vazgeçmiyorsa, Mescid-i Aksa’nın nöbetini tutan kadınlar nasıl vazgeçmiyorsa biz de vazgeçmeyeceğiz. Türkiye yüzde 95’i İsrail’in karşısında olan bir ülke. Bizim üzüldüğümüz şey, bütün bu halkları idare edenler, bu halkla ayni iradeyi ortaya koymalı. Her görüş, her siyasi parti bana göre politikalarıyla da bu şekilde evirilmesi gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“MAVİ MARMARA MÜZE YAPILMALIYDI”
Mavi Marmara’nın bir simge olduğunu ve hem kendilerinin hem de şehit ve gazi ailelerinin isteğinin geminin tamir edilerek tekrar tekrar Gazze’ye gitmesini sağlamak olduğunu belirten, Sönmez, “Uluslararası prosedüre göre bir sonraki sene Mavi Marmara bunu yapamaz olmuştu. Bunun için İkinci filoya da dâhil olamamıştı. Mavi Marmara’ya yakışan ise bir merhamet müzesi yapılmasıydı. Gerçekten bütün insanlık için örnek gösterilecek bir olaydı. Onu hem Mavi Marmara olayını hem de tarihimiz boyunca bu topraklardan insani yardım için, insanlık için yapılmış olan bütün girişimleri sergileyen, içinde Mavi Marmara’nın birtakım materyallerini, görüntülerini taşıdığı bir müze yapmak istedik. Bunun olması için Bakanlıktan Başbakanlığa, Kültür Bakanlığından Büyükşehir Belediyesine aklınıza gelebilecek her yerle görüştük. Yazışmalarımız oldu. Her türlü mücadeleyi yaptık ama bu bir bina değil ki size ait olsun. Bu gemi bir yere demir atması gerekiyordu. Bunun için de devletin prosedürüne göre tek isteğimiz geminin bir yere demirlemesiydi. Geri kalan işletmesinin tamamını, bütün işlemlerini biz yapacaktık. Özel bir müze de yapabilirdik. Buna bütçe ayrılmasa da çok sorun değildi. Bir yere demir atmamız gerekiyordu. Bir limana bağlamak, bir yere çekmek gerekiyordu. Bununla beraber bakımını da yapmamız gerekiyordu. Bu teklifimizi 2010 yılından bu yana dönemin tüm yetkili kurumlarına, Cumhurbaşkanlığına, Bakanlıkların hepsine, tekrar tekrar, şehit aileleriyle beraber yaptık ve bununla uğraştık ancak ve maalesef bu yapılmadı”
“MAVİ MARMARA GEMİSİ FİLİSTİN BÜTÇESİNE AİTTİ”
Başka ülkelerin gemiyi kendilerine satmaları için teklifte bulunduklarını belirten Sönmez, “Bazı ülkeler bize teklif ettiler; ‘Gemiyi bize satın, biz bunu gezen müze yapalım’ diye. Ama malumunuz üzere bu Türkiye’nin sembolü, bu Türkiye’nindir ve Türkiye’nin kalmalıydı. Tabi bunun belirli bakımı, limanı, ödenmesi gereken paralar vardı. İHH bunu bir süre devam ettirebilirdi. Bunu sürekli yapamazdı. Kaldı ki bu gemi Filistin bütçesine aitti. Biz de baktık ki hiçbir kurum, hiçbir devlet yetkilisi, bakanlık başbakanlık buna destek vermeyince Filistin fonuna aktarmak üzere gemiyi satmak zorunda kaldık.” dedi.
“DAVALARIMIZ DÜŞÜRÜLDÜ”
“Mavi Marmara davası İstanbul 7’inci ağır ceza Mahkemesi tarafından düşürüldü. Ama biz ve hemen hemen bütün aileler, yabancılarda dâhil olmak üzere itiraz ettik.” diyen Sönmez, devam eden hukuk mücadelelerini ise şu şekilde anlattı:
“İstinat mahkemesine başvurduk. Mahkeme yanlış bir karar verdi. Umut ediyoruz ki, İstinat Mahkemesi’nden döner. Gerçekten bütün halkın vicdanını yaralayan bir karardır. Umarım yargıçlar bu mücadelede bu şekilde bir karar verirler. Yoksa İsrail’in her yeni öldürdüğü Filistinlinin kanında hepimizin sorumluluğu olur. İsrail tekrar insan öldürmesin, Filistinlileri öldürmesin diye çok ciddi, hukuki bir abluka altına almıştık onları. Bunun devam etmesi gerekiyor. Hükümetlerin, devletlerin politikaları ne olursa olsun, yargı insan hayatı ve adaleti önemsemeli. Umarız mahkemeden böyle bir karar çıkar, yargılama tersine dönerek devam eder ve hak ettikleri cezayı bulurlar. Bununla beraber mağdurların tazminat davaları da devam ediyor. Bunlarla ilgili mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu anlaşmalardan ötürü mahkemeler davaların tamamını düşürmek istiyor. Oysa bu anlaşmaların bu mahkemelere bağlı kalmaması gerekir.”
“FİLİSTİN’DE İŞGAL TAMAMEN BİTENE KADAR MÜCADELE ETMEMİZ GEREKİYOR”
Mavi Marmara’nın yıldönümüne yönelik de mesaj veren Sönmez, Mavi Marmara’nın bir misyon olduğunu söyledi.
Sönmez, “Evet bir olay yaşandı ama Mavi Marmara ablukayı delmek için yola çıkmıştı. İnsanlara, yetimlere yardım götürmek için yola çıkmıştı. Bizim yaptığımız yürüyüşler ve yıl dönümü organizasyonlarımız aslında bu misyonun devam edilmesi gerektiğine dair bir çağrıdır. Yakın zamanda biliyorsunuz Trump’ın kararıyla ABD, elçiliğini Kudüs’e taşıdı. Bu işgal sürecinde çok ciddi bir adımdır. Bütün dünyada refleks gösterildi ama reflekslerimiz sürekli olmalı ve Mavi Marmara gibi sonuç odaklı olmalı. Buradan, sizin vasıtanızla herkese seslenmek istiyorum; Filistin’de Kudüs’te Gazze’de işgal tamamen bitene kadar, Filistin toprakları tamamen özgür olup herkes evine dönene kadar mücadele etmemiz gerekiyor.” ifadelerinde bulundu.
“GAZZE’DE BEKLEYEN YETİMLERİN İMDADINA YETİŞMEK İÇİN DESTEK VERMELİYİZ”
31 Mayıs yürüyüşlerinin önemli olduğunu ve İsrail’in hala bu misyonun devam edip etmediğini takip ettiğini belirten Sönmez, “Ben buradan şunu söylemek istiyorum: Zalimlere karşı tavrımızı göstermek, Kudüs’e sahip çıktığımızı göstermek, dünyanın herhangi bir yerinden gidecek hayırseverlerin mutlaka oraya özgürce gideceğine dair umudu yaşatmak ve Gazze’de bekleyen yetimlerin imdadına yetişmek için bu gösterilere destek vermeye davet ediyorum. Bu bizim mesuliyetimiz. Özgür Kudüs bayrağını biz İstanbul’da Taksim’de, Diyarbakır’da, Hakkâri’de, Edirne’de Antalya’da dalgalandırıyorsak, Filistinliler daha güçlü mücadele ediyorlar. Onlar çok bedel ödedi, onlar her gün şehit veriyorlar, daha bu sabah Gazze ablukası sebebiyle şehit verdiler. Bizim yapabildiğimiz hiç değilse eylem ortaya koymaktır bunu da mutlaka yapmalıyız” şeklinde konuştu.