Abdurrahman Dilipak
İsrail'in âkıbeti
İsrail pes etmiş gözüküyor. Kahire mutabakatı, bu işi bu şekilde sürdüremeyeceğini gördüğü için ABD, AB ve İngiltere de bu yönde İsrail yönetimine telkinde bulunuyorlardı. Şimdi başa dönüldü. Uzun bir süre çatışma öngörülmüyor. Bu protestoların durması, İsrailin ve Siyonizm’in ve bunların dostları ve işbirlikçilerinin kendilerini toparlamaları için süreye ihtiyaçları var. Önce Filistin devletinin tanınması gerekiyor. Tabi başkenti Doğu Kudüs olan. Bunu İsrail ve Batılı ülkeler tanıdıktan hemen sonra Arap ülkeleri ve diğer İslam ülkeleri de tanıyacak. Fakat, bu devletin içinde Gazze yönetimi bugünkü şekli ile olmayacak. HAMAS’ın küçük bir parti olarak bu projede Filistin devleti içinde LGBT gibi bir renk olarak var olacak.
Sistem dışı tutulan Gazzelilerin, özellikle Kassam savaşçılarının tehciri söz konusu. Filistin devleti kurulduktan sonra Gazzeliler sorunlarını FKÖ fraksiyonları ile tartışacaklar ve önce onları ikna etmeye çalışacaklar. Büyük bir ihtimalle Abbas gidecek, yerine “Demokratik bir seçim” sonucu Dahlan gelecek. Dahlan Batı’dan ve zengin arap ülkelerinden büyük destek görecek, yeni güzel camiler, modern şehirler inşa edilecek. Ekonomileri hızla düzelecek. Radikal söylemler, irticai eylemler Filistin istihbaratı ve polisi tarafından anında bastırılacak ve acımasızca cezalandırılacak. İsrail’e karşı eylemlerde bulunanlar Filistin resmi polisi tarafından yakalanıp İsrail polisine teslim edilecek.
Yeni Filistin silahtan arındırılmış, İsrail’le barış anlaşması imzalamış aslında bir kanton hükümeti gibi bir hükümetçik olacak. Filistin’e yardım etmek isteyenler bugünkü FKÖ ye yardım etmiş olacak, değilse ülke içindeki terörist grublara destek gibi değerlendirilecek. Hatta, dünyaya örnek göstermeleri için “cihadçı” diye tanımlanan, kanlı planları deşifre edilen(!?) birtakım unsurlar yakalanıp teşhir edilecek. Bakın, bu süreç, bugüne kadar gelen Gazze direnişindeki süreçten daha acımasız olacak. İsrail bu yeni planla, daha kolay yoldan hedefine ulaşmayı ümid ediyor. Tabi bu onların planı. Onların bir planı varsa Allah’ın da bir hükmü var. Galib olacak O’dur. La galibe illallah! Ve unutmayalım ki, bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir.
Tabi, bu konuda herkesin bir planı var, Allah’ın(cc) da bir hükmü var, görelim Mevla’m neyler. Belki bu arada bir Titan saldırı ya da HAARP, bir sabotaj sonucu Mescid-i Aksa’ı boşaltıp, onayı bu bahane ile boşaltabilirler. Hatta Doğu Kudüs’te bir yere daha büyük, daha modern bir cami de inşa edebilirler.. Oranın açılışına Arap ülkelerinden birtakım Şeyhleri de getirebilirler.
Şimdi gelelim, bugüne kadar yaşananlara. “Dinle ey İsrail”! Haddi aştın ve Allah’ın gazabı seni bulacak! Ne diyordu sizin elinizdeki kitabınızda, Hoşea 4’de: “ “Ve eğer bununla da beni dinlemezseniz ve bana karşı yürürseniz, o zaman ben size karşı öfke ile yürüyeceğim. Ben de suçlarınız için sizi yedi kat tedip edeceğim. (...) Ve yüksek yerlerinizi yıkacağım. Ve güneş putlarınızı devireceğim. Ve leşlerinizi putlarınızın leşleri üzerine koyacağım. Ve canım sizden nefret edecek. Ve şehirlerinizi çöl edeceğim. Ve makdislerinizi ıssız bırakacağım. (...)Ve ben diyarı ıssız bırakacağım. Ve onda oturan düşmanlarınız bundan dolayı şaşacaklar. Ve sizi milletler arasında dağıtacağım. Ve ardınızdan kılıç çekeceğim. Ve diyarınız ıssız olacak. Ve şehirleriniz çöl olacaklar.” “Çünkü memlekette hakikat ve iyilik ve Allah bilgisi yok. Lanet ve yalan ve adam öldürme ve hırsızlık ve zinadan başka bir şey yok. Zorbalık ediyorlar ve kan üstüne kan döküyorlar. Bundan ötürü memleket yas tutacak (...) Onda oturan herkes zebun düşecek”, “Allah’ın Şeriatını unuttun, ben de senin oğullarını unutacağım. Onların izzetini utanca döndüreceğim. (...) Yiyecekler doymayacaklar, zina edecekler ve çoğalmayacaklar. Çünkü Rabbi dinlemeyi bıraktılar!” “Dinle ey İsrail” başlıklı çeyrek asır önce yazdığım bir yazıyı okumak isterseniz, link’i şu: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/dinle-ey-abd-dinle-ey-israil-22153.html
Birçok kişi kaçtığını sandığı şeye doğru koşar aslında. Ya da insan kaderinin çizdiği yoldan ilerlerken, kıblesini / pusulasını şaşırmaz. O hep yüzünü Hakka döner. Kimisi de yüzünü batıla döner. Kişinin bu seçimi onun akıbetini belirler. Allah zamandan ve Mekan’dan münezzehtir. O ezeli ve ebedi olan bilgisi ile hüküm sahibidir. Zaman ve mekan boyutundaki davranışlarımızda bir çok ihtimal serilir önümüzde. Allah (cc)niz zatı için. İhtimal yoktur. O “ol” der o şey olur. Oluşun esbabı/sebebleri de birlikte var olur. İnsanlar, bu oluş içindeki karar, yöneliş ve iradesini, kalabalıkların yönelişlerine yöre tayin ederse, aslında akletmemiş olur. Sürü psikoloji ile hareket eder. Bu yönelik doğru ya da yanlış olabilir ama burada kendi iradesi olmadığı için zarardan uzaklaşsa da, hakikat yolculuğu açısından ikramdan mahrum kalır. Allah (cc) kitabında “Mümin olduk demeyin Müslim olduk” derken aslında bir yanı ile de bu hakikate işaret etmiş oluyordu. Hakikata doğru yolculuğumuzda zorluklara karşı direnmek, düşmanlara karşı mücadele Cihad kabul edildiği için onlar ayrıca ikrama muhatab olacaklar. Sonuç olarak bu dünyada yapıp yapmadıklarımızla, ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla, ya da kendi cehennemimize sırtımızda odun taşıyoruz. Bu yolculukta herkes için ancak yaptığının karşılığı var. Bu yolculukta, sürüleşmeden, aklını kullanarak, sabırla, Hak yoldan (Sırat-ı müstakimden) ayrılmadan, adaleti gözeterek, istişare ve şura ile yolculuklarını sürdürenler korktuklarından emin, umduklarına vasıl olacaklardır.
Allah hiç kimseye tahammül edemeyecekleri yükü yüklemez ve insanlara hak etmedikleri cezayı vermez. Oysa aslında hak etmediğimiz birçok ikramın muhatabı oluyoruz. Oysa Allah, eğer inkarcılara, zalimlere böyle muamele etmeseydi, onların bu dünyadan hiç b ir nasibi olmazdı. Onun için Allah (cc) tekasür suresinde çoklukla övünenleri kınar. Zaferle, başarı ile bile övünemezsiniz. Allah (cc) onları dilediğine verir. Kimine azaltarak artırarak, kimine eksilterek, kimine artırarak ikramda bulunur. Ancak bu dünyayı isteyenlere dünyadan nasiblerini artırırken, ahirette nasibsiz bırakabilir. Bu dünyada dünya malına nasibleri eksiltenlerin ise eğer, sabredenler, şükredenler, direnenlerdense, akıl ve iman sahibi iseler onların ahiretteki nasibleri artırılabilir. Sonunda kazananlar onlar olacaktır.
Hele de bu dünya parası, malı, mülkünü haramdan elde edip, haram yolda harcamışlar, hayır görünen işlerini bile, haramlarını perdelemek için yapmışlarsa vay onların haline. Bunlar bir kişi de olsa, aile ya da bir topluluk, kabile, ülke de olsa, eğer o ülke halkı bu haksızlıklar olurken sessiz kalmışlarsa, onlar onlarla birlikte haşrolunacaklar. Aynı cehennemin ateşinde, herkes cürmüne göre ateşten paylarına düşenle cezalandırılacaklardır.
Vay o Siyonistlerin haline.. Zulmün kemali, zevaline işarettir. Mazlumların ahı, devirir şahı! Gazzeli çocukların ahı, sadece İsrail’in temellerini sarsmıyor, Siyonist hegemonyayı, Finans Kapitalin temelini sarsıyor. Allah dilerse, Onları Müminlerin eliyle, Mümin olduklarını söyleyenler korkup seslerini kısıyorlarsa, onları kendi çocuklarının eli ile helaka sürükleyebilir. Bizimkiler onlara benzerken, onların vijdan sahibi çocukları Allahın rahmeti ile imanla tanışabilirler. O Müslüman olduklarını söyleyenler de Siyonistlerin atılacağı Cehenneme sürüklenebilirler. Gazze’li şehid çocukların ruhaniyeti tüm dünyayı kuşattı. Bir yandan irtidat’lar, öte yandan İhtida’lar yaşanıyor.
-İslamofobya bitti. Herkes kendi gerçeği ile yüzleşiyor. Geçmişini sorguluyor ve geleceğe ilişkin hayallerini gözden geçiriyor.
-Tüm dünyada İslam’a ilgi arttı ve herkes kendi dinlerini sorgularken, “İslam Ülkeleri”(!?) yöneticilerinin bu cinayetler karşısındaki sessizlikleri ve onların peşlerine takdikları kalabalıkların aslında pek de İslam’la ilgilerinin olmadığı gerçeği ile karşılaşan insanlar, Kur’an’a ve Resululların siret ve risaletine yöneldiler. Biz öldürmeye gelenler bizde diriliyor.
-İsrail’deki anti Siyonist Rabbiler ve insan hakları savunucusu vivdan sahibi inşaların Siyonist rejime isyanı, İslam ülkelerinin servet ve iktidar sahibi partileri ve yöneticileri ve destekçilerinin utancı oldular.
-ABD ve batıdaki kimi Üniversitelerdeki öğrenciler, kimi akademisyenler, kimi ruhaniler, kimi politikacılar, İslam dünyasındaki kitlesel irtidata karşı, kitlesel ihtidanın eşiğine geldiler. Bu hal, güneşin batıdan doğması yorumlarına sebeb oldu.
-Gazze çocukların şehadeti, birilerinin gözünde ölüm gibi gözükse de, aslında tüm dünyada yeni bir dirilişin, uyanışın iksirine dönüştü. O kanlar ve gözyaşları mazlum halklar için ab-ı hayata dönüştü. Satanist Pedefolik, Global Resetçilerin ise korkulu rüyasına dönüştü. İsrail için kuruluşundan bu yana en büyük hezimeti yaşıyorlar. Siyonizm lanetleniyor, İsrail devleti Musevilerin utancı oldu. İsrail’i savunan ülkelerin o insan hakları ve demokrasi yalanları iflas etti. Global reset fitnesi onulmaz bir yara aldı. Farkında mısınız bilmem ama, sanki Gazze’de şehid çocuklar meleklerle birlikte Ricalül Gayb kadrosunda Gazze’de savaşıyor, nöbet tutuyorlar.
Kırmızı buzağıyı kurban edemediler, şimdi Tanrılarının gazabını bekliyor o Siyonistler. Yakında Allah’ın gazabı onları bulacak. Ve o gazab, bu cinayetler karşısında sessiz kalan herkesi de vuracak. Allah onları rezil ve zelil kılacak. Makam ve servetleri, silahları kendilerini korumaya yetmeyecek. Şeytanları bağlanacak ve yardımcı da bulamayacaklar. Bize şer gibi gelen bu hadiseler konusunda Allah bizler için hayır murat etmiş olamaz mı? Hakikat bizim gördüklerimizden ibaret değil.
Zulüm ne kadar büyükse, direnenler için Allah’ın rahmeti, bereketi, mükafatı o kadar büyük olacaktır. Ve zalimler, haksızlıklar karşısında susanlar için de Allah’ın gazabı o kadar büyük olacaktır. Görünen o ki, Siyonist İsrail için Allah’ın gazabı onlar açısından “Tarihin sonu” olacak. Onlar kazdıkları kuyuya düşecekler. O “büyük Reset” kendilerinin sonu olacak.
Kim kimler hakkında Allah’ın hükmünün ne olacağını görmek istiyorsa Allah kimleri nelerle meşgul ettiğine baksın.. Onların sözleri ve işleri ne yönde. Bu tüm dünya için geçerli. İktidar sahipleri, bürokratlar, cemaat ve kanaat önderleri, İsim ve servet sahipleri, Basın mensupları, STK mensupları için Gazze büyük bir imtihana dönüştü ve korkarım insanlığın çok, ama çok büyük bir kısmı bu seçimi, bu imtihanı kaybettiler ve hem bu dünyada hem de öbür dünyada çok büyük bir ceza onları bekliyor.
Bu arada önce Kur’an’dan bir mesaj (Filistin’i aklınızda tutarak okuyun şimdi): Nisa 75 “Size ne oluyor da, ‘Ey Rabbimiz, bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost / veli ve bize katından bir yardımcı gönder’ diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşmıyorsunuz?” Büyük uyanış için sanırım. Gerçekten iman edenler ve etmeyenler, ya da iman etmiş gibi gözükenler ya da inkarda olup da kendi hallerinden şüphe duyanların, vicdanları ve beyinleri zonklayıp karar vermekle zorlananları hallerini düzeltmeleri ve son kararlarının belli olması için yeni, daha büyük ve şok edici, kitlesel anlamda, tüm dünyada yeni hadiselerle yüz yüze geleceğiz. Ta ki insanlar Global Reset, Satanist Pedefolikler, İlahlık ve Rablik taslayan müstekbirler karşısında tavırlarını netleştirsinler. Sanki irtidat ve ihtida konusunda büyük sürprizler yaşayacağız. İman edenler ve etmeyenler arasında bir yol ayırımının eşiğindeyiz gibi geliyor bana. Yanılıyor muyum yoksa!
Gazze direnişi yüz akımız oldu. İsrail’deki Rabbi Museviler ve İnsan Hakları savunucu vicdan sahibi insanların kendi hükümetlerine karşı direnişi ve öte yandan İslam ülkeleri yöneticileri, makam ve servet sahipleri dilleri lal kesilen cemaat, kanaat önderleri, ilim sahiplerinin, Basını ve STK’ların sessizliği utancımız olurken, o çocukların çığlığı bir yandan helakin habercisi bir sur etkisi yanında müminler için adeta vel ba’sü badel mevt için bir müjdeye dönüştü.
Bilad-ı İslam’da, içimizdeki, “ıslah edici” olduklarını söyleyen, ama “bozgunculuk” yapanlarla birlikte olan, onlarla birlikte hareket eden, siyasi emellerini onların siyasi emelleri, çıkarlarını finans-kapitalin çıkarları ile tevhid eden beyinsizlerin yapıp-ettikleri, kapalı kapılar arkasındaki ve halkın önündeki birbirine benzemeyen sözleri ve suskunlukları, işledikleri yüzünden bizi helak etme ya Rab! Bizim ellerimizle cezalandır zalimleri ve bizim ellerimizle yardım et mazlumlara. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. Esselam-u menittebal Huda!