Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

İşte Çevik Bir ile İlgili Mahkemeye Sunacağımız Sürpriz Belge...!

Türkiye"de 28 Şubat sürecinde "balans ayarı yaptık" diyen dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir, 2002 yılında, siyonist ortağı ile birlikte yazdığı bir analizde, 28 Şubat Süreci'nin, Merhum Prof. Dr. Necmeddin Enbakan'ın "İslamcı" "İsrail karşıtı" "İslam Birliği ve İslam ülkeleri Ortak Savunma Paktı kurma" "Türk-İsrail ASkeri işbirliği anlaşmalarını iptal etme" ve "Türk-İsrail İlişkilerini dondurma" yönündeki siyasetini yok etme amaçlı gerçekleştirildiğini açıkça itiraf ediyor.

Emperyalizm ve siyonizmin Türkiye"deki kuklası Orgeneral Çevik Bir"in, kendisi gibi siyonist olan Martin Sherman ile birlikte yazdığı bu yazı, aslında, tek başına 28 Şubat Post Modern darbesinin bir "ABD-İsail Operasyonu" olduğunu gözler önüne seriyor.

Çevik Bir"in, Tel Aviv Üniversitesinde Güvenlik Araştırmaları Programı ve Herzilya Uluslar arası Terörizmle Mücadele Enstitüsü"nde çalışan Martin Sherman ile birlikte, Middle East Quarterly dergisinin Sonbahar 2002 tarihli sayısında "Formula for Stability: Turkey Plus Israel" (İstikrar Formülü: Türkiye Artı İsrail) başlıklı yazısında, işte bu siyonist projeyi "zafer kazanmış kumandan edası" ile şöyle dile getiiyor.

Çevik Bir bu yazısında, 1990"lı yıllarda Ortadoğu"nun en önemli kazanımının İsrail ilişkileri olduğunu belirterek, siyonizm ve emperyalizmin çıkarlarına olan bağlılığını şu ifadeleriyle ortaya koyuyor:

"Demokratik, Batı yanlısı, Arap olmayan bu iki ülke -Türkiye ile İsrail- Ortadoğu"nun istikrarının balansını sağlayabilir, ki bu halihazırda batının hayati çıkarlarını da ifade ediyor...

Özelde İsrail diplomasisi İran, Ethiopiya ve Türkiye ile ilişkilerine çok büyük diplomatik yatırım yaptı. Bunlar içinde Türkiye"nin önemi çok büyüktü. İran, İslam devrimi gerçekleşinceye kadar onlarca yıl boyunca İsrail için çok büyük önem taşıyordu. İslam devrimi ile birlikte İran İsrail"e yönelik tehdidin en büyük kaynağı oldu. İsrail aynı zamanda Kızıl denizdeki Ethiopya ile de bağlarını güçlendirmişti. Fakat bu ülke aşamalı olarak iç savaş ve kıtlığa savruldu. Eritre"nin ayrılmasıyla da bu stratejik önem sarsıldı. Buna karşın, İsrail ile ilişkilerinde sabit kalan Türkiye oldu. Türkiye İsrail"in varlığı için önemli kaşıyan batı yanlısı bir ülke olarak durdu."

Çevik bir yazısında, Suriye, İran ve Irak"ı Türkiye"ye yönelik Ortadoğu kökenli tehditler olarak gösterdikten sonra, İran"ın Türkiye"ye yönelik radikal İslam tehlikesini maddi ve manevi olarak beslediğini ve yönünü batıya çevirmiş Türkiye"nin laik düzenini tehdit ettiğini ileri sürüyor.

Çevik Bir yazısında, Türkiye ile İsrail"in batı yanlısı, laik ve demokratik ülke olarak Ortadoğu Arap devletlerinden ayrıldığını, bunun için de ortak çıkarları paylaştığını belirterek, 1990"lı yıllarda -28 Şubat süreci- boyunca İsrail ile Türkiye"nin ileri bir ilişki dönemine girerek, fırsatları kaçırmadığını yazıyor.

Çevik bir yazısının devamında, 28 Şubat Post Modern darbesini niçin gerçekleştirdiklerinin gerekçelerini ortaya koyma noktasında şu ifadeleri kullanıyor:

"İki ülke arasındaki bu yeni ilişkiler değişik sıkıntılarla yüzleşti, bunun en büyük sebebi de İslamcı ve İsrail karşıtı refah Partisi"nin başkanı Necmeddin Erbakan"ın iktidara yükselişi oldu. Erbakan ilk gününden itibaren iç ve dış politika arenasında İslamcı bir gündemi ortaya çıkardı. Eğitimin İslamileştirilmesinin ve Türkiye"yi Arap dünyasına yakınlaştırmanın sözünü verdi. O İslam ülkeleri arasında bir NATO gibi bir ittifakın peşindeydi.

Erbakan"ın İsrail karşıtı söylemleri geleneksel Yahudi karşıtlığı motifleri ile dolu. Ona göre, İsrail "ebedi bir düşman", Arap ve İslam dünyasının kalbinde bir kanser. Erbakan İsrail'i İslami değerleri baltalamakla, Nil"den Fırat"a kadar büyük İsrail peşinde olmakla ve bunun yanı sıra Türkiye"yi ekonomik sıkıntılara düşüren komplolar kurmakla suçluyordu.

Erbakan Ankara"nın İsrail ile ilişkileri dondurmayı ve her iki ülke arasındaki anlaşmaları tek taraflı olarak bozmayı taahhüt etmişti. Bazı analistlere göre, Erbakan"ın başbakanlığa gelmesi, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerö ölümcül bir darbe indirme anlamına geliyordu.

Fakat olmadı"

Türkiye"nin anayasal sistemi altında, Türk Silahlı kuvvetlei Modern Türkiye"nin kurucusu Kemal Atatürk"ün Laik Cumhuriyetini korudu. Türk Silahlı Kuvvetleri Erbakan"a Türkiye"nin İslam"a yönelmesine ve Türkiye-İsrail askeri ilişkilerinin tehlikeye atılmasına sessiz ve seyirci kalmayacağını açıkça gösterdi""

Yani;

Erbakan hoca başbakanlığındaki Refah-Yol hükümeti, İsrali karşıtı olduğu için yıkıldı.

Yani, Milli Görüş hareketi, İslam birliğini savunduğu için, İslam ülkeleri arasında ortak savunma paktını gündeme getirdiği için, D-8'i kurduğu için, Siyonist İsrail rejimini "düşman" gördüğü için, siyonist rejime "kanser" dediği için yıkıldı...

Biz, 15 yıl boyunca, -cezaevinden yazdığımız yazılarda da-"28 Şubat'ın arkasında Washington ve Tel Aviv'in haydutları var" derken yanılmış mıydık?

Bütün İslami camiayı, özelde de Milli Görüş kadrolarını, bu belgeden sonra, siyonizme karşı mücadele bayrağını daha da yükseklere kaldırmaya davet ediyorum...

Not: Bu yazının tam metnini yakında yayınlayacağız"

Onun içindir ki, 28 şubat sürecinde, "Sincan Kudüs günü" davası üzerinden hakkımızda ağır hapis cezaları verdiren bu siyonist cuntacılara karşı 28 Şubat Sanıkları davasına müdahil olarak, "28 Şubat Post modern darbesi"nin bir Washington ve Tel Aviv operasyonu olduğunu, belgeleriyle ortaya koyacak, göstereceğimiz diğer belgelerle de 28 Şubat"ı yargılamanın Washington ve Tel Aviv çetelerinin yargılanmasından geçtiğini göstereceğiz.

Sincan Kudüs Günü dolayısıyla 6 Şubat 1997 tarihinde, İstanbul'daki Selam gazetesi binasından alınıp Ankara Terörle Mücadele Şübesi'ne götürülmüştük. Aynen Sayın General Çevik Bir'in de İstanbul'dan Ankara terörle Mücadele Şübesi'ne götürüldüğü gibi... Aramızda sadece bir fark vardı; bizi taksi ile götürmüşlerdi, onu ise uçakla...

Çevik Bir'in sorgulandığı bu mekanda 6 gün sorgulandıktan sonra, 13 Şubat 1997 tarihinde, Ergenekoncu asker hakim Tanju Güvendiren'in karşısına çıkartılıp tutuklandığımızda, adliye kapısında bekleyen yüzlerce gazeteci/televizyoncu arasından geçerken "Yaşasın Kudüs, kahrolsun İsrail!" diye hapis hayatına başlamıştık...

Ardından 8 yıl hepis yattıktan sonra çıkınca "siyonistlerle mücadelemize kaldığımız yerden devam edeceğiz, her zamankinden daha kararlı ve daha güçlü bir şekilde!" diyerek yeni hayata başlamıştık...

Hem duruşmalar boyunca, hem de hapis hayatı döneminde sıkça kullandığımız bir deyim vardı:

"Keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner"

Ve yine diyorduk ki:

"Kudüs davasından dolayı bizi yargılayıp mahkum edenlerin ellerinde silah olsa da, bizim de sahibimiz Alemlerin Rabbi olan Allah'tır! bu firavunlar, siyonist rejimin uşaklığını yapmanın bedelini ergeç ödeyeceklerdir; zira Allahu Teala mühlet verir ama ihmal etmez..."

Ve yine diyorduk ki:

"Bugün 28 Şubat'larla Türkiye'de darbe yaptıran siyonistlerin başına sağanak sağanak ölüm yağdığında bakalım nereye kaçacaklar..?"

10 yıl geçmemişti ki, Lübnan'da Hizbullah savaşçıları siyonistlerin üzerine 5.000 füze yağdırdılar...

Cezaevinden tahliye olduktan sonra, katıldığımız bir konferansta, Seyyid Nasrullah'ın şu sözünü hatırlatmıştık:

"Bekle bizi İsrail beklediğin her yerde; bekle bizi İsrail beklemediğin her yerde...!"

Hesaplaşma şimdi başlıyor"!

Hiç bir şey yapamazsak bile, siyonizmle mücadele şuurunu bizlere kazandıran Merhum Necmeddin Erbakan (rahmetullahi aleyh) hocamızın hayfını senden ve yandaşlarından mutlaka çıkaracağımızı bilmelisin....

Devam edecek



[email protected]

VELFECR

VELFECR

VELFECR


 

Bu yazı toplam 2953 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar