Abdurrahman Dilipak
John Bass şecaat arz etti
Cumhurbaşkanı valilere hitap ederken açık açık söyledi. Bass’ı suçladı. ABD yönetimini uyardı ve Ankara’nın yoluna devam edeceğini, geri adım atmayacaklarını söyledi.
Birinci “One minute” Davos’ta İsrail’e idi. 2. “One minute” ABD’ye. Eğer böyle devam ederse, bir “One minute” NATO’ya, bir “One minute” de AB’ye gelebilir..
Bu arada Ankara’dan da “Moron” tartışmasına ilginç bir katkı var. ABD’nin vize ile ilgili “geri zekalı karar”ın arkasındaki “Moron” kim? Bass mı? Mizah anlayışı çok gelişmiş ve “basının her istediğini yazamaması”, “Kablo yayında yönetimi eleştiren kanalların kapatılması” gibi ilginç “ileri demokrasi” uygulamalarını ihtiva eden açıklamaları ile Amerikan basınının dilinden düşürmediği, Trump’ı hedef alan “Moron” açıklaması ile tartışmaların odağındaki isim dışişleri bakanı mı, yoksa, yoksa IQ testi “esprisi” ile gündeme gelen Trump mı?
Bu vize krizi derinleşecek olursa, yakında daha çok bilgiye şahid olacağız. Amerikan başkonsolosu, MİT TIR’ları olayında sanık olan FETÖ imamları ile ısrarla ne konuştu!
Bakarsanız yarın ABD ve NATO’nun Türkiye’deki aslında artık işlevini kaybeden dinleme istasyon ve üsler konusu da bu vesile ile masaya yatırılabilir.
Bugünlerde vize konusunu görüşmek için heyetlerarası görüşmeler Ankara’da başlayacak. ABD’den gelecek heyetin başkanı Dışişleri müsteşar yardımcısı Jonathan R. Cohen olan Yahudi bir diplomat.1985-86 yılları arasında Cohen İsrail Hükümetinin desteği ile Kudüs’te Hebrew Üniversitesinde çalışmış. İsrail ulusal güvenlik danışmanı ve Ulusal Güvenlik konseyi başkanı Yossi Cohen aynı zamanda MOSSAD direktörü ile aynı aileden geliyor.
Bass giderayak dedi ki, “Türkiye’de 9 aydır terör olayı olmadı”. Ne demek istedi. Biz buna izin vermedik. Peki bu sözün mefhumu muhalifi ne, ya da “Paralel anlam”ı: Teröre biz izin veriyorduk. Terör bizim bilgimiz ve iznimizle oluyordu. Terörü yapanlar kimler: PKK ve DAEŞ. Peki terör örgütleri ile sizin nasıl bir ilginiz var. Yani siz izin vermeyince olmuyorsa, bugüne kadar niye izin verdiniz. Ya da teröristler ile nasıl bir hiyerarşik bir alakanız var.
Tamam! Anlaşıldı bayım.
Şimdi bunu söylerken, aynı zamanda aba altından sopa gösteriyor gibisiniz: “Böyle giderse, terörü yeniden başlatırız” mı demek istiyorsunuz? Yani tehdit mi ediyorsunuz! Bastır git! Elinden geleni arkana koma! Zaten hep böyle yapmadınız mı? Başından beri PKK, PYD, DAEŞ sizin maşanız değil mi idi? Aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinde az mı kendinize servet ve iktidar ürettiniz.
15 Temmuz’un arkasında da siz vardınız! Bu herkesin bildiği bir sır! Ne sırrı, FETÖ’nün elebaşı Gülen’i kim koruyor, örgüt üyelerini kim himaye ediyor. PKK’lıları, DHKP-C’li teröristleri himaye edenler kimler. PYD terör örgütünü ağır silahlarla donatanlar kimler. Bize para ile satmadığınız silahları kime bedava veriyorsunuz. Kimin karargahında Amerikan bayrağı dalgalanıyor bayım!
Suçüstü oldunuz, deşifre oldunuz, diliniz sürçtü, şecaat arz edeyim derken sirkatinizi söylediniz!
Ankara günleri, hayatınızda kara bir leke olarak kalacak. Anılarınızı yazarken eğer vicdanınızı Şeytana satmadı iseniz acı duyacaksınız! Onur duyacağınız fazla bir şey yapmadınız.. Bir darbenin perde gerisindeki aktörü idiniz!
Bay Bass bir de din günü var! Orada ilahi adalet divanı kurulduğunda, dilleriniz, gözleriniz, kulaklarınız sizin aleyhinizde şahidlik yapacak. O gün sizin için ne bir dost, ne de yardımcı bulunacak. Siz istediniz bunu, elleriniz kurusun, cehennemin dibine kadar yolunuz var..
Bass artık sussa, ya da biri ona hatırlatsa, “susma hakkına sahipsin, hiçbir şey konuşmayabilirsin, söylediğin her söz aleyhine delil olarak kullanılabilir”
Şunu görelim: suç bizde ABD’li “dostlarımızı” öyle bir şeye alıştırdık ki, ne dedilerse “evet” dedik, “tamam” dedik. Şimdi “Hayır” diyen bir Türkiye’yi anlamıyorlar, kabullenemiyorlar. Bunu kabullenmeleri zaman alacak.
ABD’li müttefiklerimiz zaten suçluluk psikolojisi ile bir ezik, bu psikolojilerini gizlemek için hırçınlaşıyorlar, saldırganlaşıyorlar. Bir de korkuları var: Ya başkaları da Türkiye’yi örnek alırsa, onlar da cüretkârlıkta bulunurlarsa ne olacak. İhtiyar kurt, uysal kedilerin maskarası olmaktan korkuyor. Onun için “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden Türkiye üzerinden bu çevrelere ibret olacak bir ders vermesi gerekiyor.
ABD’de herkes böyle düşünmüyor elbette. Ama şahinlerin havası bu. Bizi havuçla yola getireceklerini sanan ılımlı İslamcılar da FETÖ ve BOP’un iflası ile maskara duruma düştüler. Türkiye’ye karşı kafa tutarken, içeride kendilerine hesap soracak muhaliflerine karşı da “üzerime gelme” mesajı veriyor. “Bu iş daha bitmedi” havasındalar, zaman kazanmaya çalışıyorlar. Aslında kendi geleceklerinden korkuyorlar.
Kuşkusuz ABD’de akıl, vicdan ve erdem sahibi insanlar var. Onları henüz bu işlerin tam farkına varmadılar. Siyasi muhalifler ise, kendi içlerindeki hesaplaşmanın devlete zarar vereceği endişesi taşıyorlar. Ama bu süreçte yavaş yavaş insanlar bu kirli oyunun farkına varıyor.. Bizim bu gerçekleri bir şekilde Amerikan halkına anlatmamız gerekiyor.
Bu arada Bass’a bu kadar öfkenin sebebi, bardağı taşıran son damla olması. Kabak onun başına patladı. Zaten Ankara ona uğursuz geldi. Başından beri işleri ters gitti. Fincancı dükkanına giren fil gibi daldı. İşleri yüzüne gözüne bulaştırdı. Yeni Türkiye’yi tanıyamadı, eski Amerikalı.
ABD Türkiye’de zaten kredisini tümü ile bitirmiş bir ülke durumundaydı. Bu son gelişmeyle birlikte eskiden ABD’ye yakın olanlar bile derin bir mahcubiyetle seslerini kıstılar. Hatta bu noktadan sonra FETÖ’cüler bile eskisi kadar rahat bir şekilde ABD’yi savunmayacaklar. Onlar açısından da düştükleri durum utanç verici. Durum bu.. Selâm ve dua ile.
yeniakit