Ahmet Taşgetiren
Kadın,Şiddet,Cinsellik,Aile vs...
Türkiye’de kadına şiddet var mı?
Var tabii.
Kadına da şiddet var, erkeğe de var, çocuğa da var. Yer yer toplumun geneline var. Hayvana şiddet var.
Erkek şiddet uyguluyor, kadın şiddet uyguluyor, anne-baba çocuğa şiddet uyguluyor, çocuklar anne-babaya şiddet uyguluyor, ergenler birbirine şiddet uyguluyor, devlet topluma şiddet uyguluyor.
İçimizde “hukuk hassasiyeti” epeyce örselenmiş durumda. Gücü gücü yetene hukuku ile altta kalan eziliyor.
***
Cinsellik alanında savruluş sürecine girmişlik söz konusu.
2004 yılında Neşe Düzel’e Radikal için Avrupa Birliği üzerine bir mülakat vermişim. “Zina”nın suç sayılıp sayılmamasının tartışıldığı günler…O mülakatın gazeteye yansıyan başlığı “AB ile sorun cinsellikte çıkacak” şeklinde olmuş. Şöyle bir konuşma geçmiş aramızda:
“-Peki. Avrupalıların yaşam biçiminde hoşunuza gitmeyen neler var?
-Avrupa’yı gezdim. Cinsel savrulma var. Aile konusunda çok ciddi sorunlar yaşanıyor. Almanya’da, Fransa’da evlilik dışı ilişki yaygınlaşmış. Evlilik kalmamış hatta. Önemli ölçüde evliliğin bittiği bir toplum söz konusu orada. Nüfusu da azalıyor. Neden olarak da evlilik dışı ilişkiler üzerinde duruluyor. Kadın-erkek özgürlüğünü ilke olarak benimsememek mümkün değil, fakat cinsel savrulma, serbest cinsel ilişki Türk toplumunun kabul etmeyeceği bir çerçeve arz ediyor Avrupa’da.
Avrupa’nın yaşama biçimiyle ilgili en belirgin itirazınız bu mu?
-En çok bu alanda problem çıkacak.” (Radikal, 13 Eylül 2004)
“Çocuk anne” konusu Der Spiegel’de 10 yıllar önce kapak dosyası yapılmıştı, 13 yaşındaki bir kız çocuğunun doğurması sebebiyle…
Oralardan eşcinsel evlilik savrulmasına kadar gelindi Avrupa’da, daha genelde Batı’da…
Batı’da bunun tedirginliği yok mu? Tabii ki var. Orada da “Aile”yi önemseyen ve bu cinsel savrulmanın duracağı yer konusunda uykuları kaçan pek çok çevre var. Ama savrulmanın önüne geçilemediği de bir vakıa. Eşcinsel evliliğin yer yer bakanlar seviyesine çıktığı bir dünyada, alt kademelerde nelerin olduğunu tasavvur zor değil.
Ben ABD Başkanı’nın ve İsrail Cumhurbaşkanının cinsel tacizden mahkum olduğunu hatırlamanın cinsellikte nasıl bir alabora yaşandığını ortaya koyacağını düşünüyorum.
***
Ailenin Türkiye’de en az sarsılan kurum olduğu kanaati çok paylaşılır. Ancak uzunca bir süredir “Ailede sancı”nın konuşulduğu bir ülke haline gelmiş bulunuyoruz.
Bununla bağlantılı biçimde Batı dünyasında yaşanan cinsel savrulmanın medyaya daha sık yansıyan bir olgu haline geldiği de bir vakıa. Acaba bu konular medyaya “görünülürlüğü artırmak ve savrulmayı meşrulaştırmak” gibi bir politikanın uzantısı olarak mı yansıyor, yoksa gerçekten bir yaygınlaşma, tırmanma mı söz konusu? Sanırım ikisi de. Evlilik dışı ilişkileri, farklı cinsel tercihleri olağan – kabul edilebilir hale getirmek için yürütülen bir politika olduğu da doğru, bu tür eğilimlerin arttığı da.
Küresel kültürün bu tür eğilimleri özendiren nitelik arz ettiği bir vakıa. Duvarlar manyetik dalgaların taşıdığı kültür – davranış ögelerinin evlere sirayetini önleyemiyor. Evde korunsanız ceplere ulaşıyorlar. TV’den kovsanız internette mebzul miktarda önünüze çıkıyor. Sokaklar kültür taşıyıcılığı yapıyor.
***
Şunu not edelim: 17 yıllık Ak Parti iktidarının aile politikalarının bizzat kendi tabanında büyük kaygılara yol açtığı bir gerçek.
Şunu da not edelim: Ak Parti iktidarları eğitim, kültür, aile ve gençlik politikalarında yani nerede ise tüm sosyal politikalarda başarısız olmuş durumda. Bu en yetkili seviyede kabul de ediliyor.
***
Ne yapılabilir?
-Devletin tüm bu alanlarda insani çerçeveyi korumak ve kişilik dejenerasyonunu önlemek için devreye sokabileceği imkanlar var. 17 yılı iyi değerlendirmek gerekiyordu. Bu süre içinde problemler azalmadı arttı. Şimdi oturup her şeyi yeni baştan konuşmak gerekiyor.
-Ailelerin her birey için sağlıklı bir iklim oluşturması gerekiyor. Eşler için, çocuklar için… Hem bir sığınak, hem bir kişilik inşası, hem bir psiko – sosyal tedavi ortamı, hem bir maddi – manevi beslenme zemini… olacak aileyi gerçekleştirmek.
-Medyanın tüm alanlarıyla ülkesine, toplumuna ve insanlığa karşı daha sorumlu bir yayın muhtevası oluşturması. Ateş büyüdükçe bütün alanları sarar çünkü… medyada rol alanların çocuklarını da ailelerini de…
Kur’an’da “Sadece zalimlere dokunmayacak olan fitneden sakınma” (Enfal, 25) çağrısında bulunulur. Cinsel savrulma ile başlayan ve aileleri da sarsan belalar, insanlık için fitnedir ve sonunda herkesi içine alır. Topyekün duyarlılık gerekiyor.