Hakan Albayrak
Kafkas İslam Ordusu geliyor
"Dağılmak üzere olan Osmanlı İmparatorluğu'nun son kez devleştiği an."
Son değil, sondan bir önceki kez...
Mondros Mütarekesi'nin imzalandığı 30 Ekim 1918'den birbçuk ay evvel (15 Eylül'de) Bakü'yü fetheden Kafkas İslam Ordusu, mütarekeden 16 gün evvel (14 Ekim'de) de Dağıstan'ın Derbent şehrini fethetmişti.
Yapımcılığını ve yönetmenliğini Süleyman Gündüz'ün üstlendiği KAFKAS İSLAM ORDUSU belgeseli işte bu fetihleri anlatıyor. Ve bu fetihlere giden yolu. Ve bu fetihlerin günümüz için, yarınlarımız için ne ifade ettiğini.
TRT için hazırlanan beş bölümlük belgeselin önemli bir kısmını izleme imkânını buldum. Göğsüm genişledi. Kafkas Kartalı gibi uçtum mutluluktan.
Türk televizyonculuk tarihinin en cesur, en devrimci işlerinden birine imza attı Süleyman Gündüz. İmam Mansur'dan Nuri Paşa'ya uzanan Kafkas gazavat yoluna güller dökerken ve savaşlarda, Büyük Sürgün'de can veren Kafkasyalıların aziz hatırasına sahip çıkarken- bir yandan da efsanelerin ve dedikoduların ardındaki Enver Paşa ve Cihan Harbi gerçeklerine ışık tutarak resmi tarihin altını üstüne getirdi.
Bu belgeselde Enver Paşa bir kahraman olarak tasvir ediliyor ve doğrusu da budur.
Bu belgeselde Enver Paşa ve arkadaşlarının Osmanlı Devleti'ni Almanya'nın yanında Cihan Harbi'ne sokmaya mecbur bırakıldıkları anlatılıyor ve doğrusu da budur.
Bu belgeselde Sarıkamış Harekâtı'nın İstanbul'u rahatlattığı ve Rus orduları üzerinde müthiş bir caydırıcı etki yaptığı anlatılıyor ve doğrusu da budur.
Bu belgeselde "Arap İsyanı", "Arap İhaneti", "Araplar bizi sırtımızdan vurdu" gibi genellemelerin yanlış olduğu, Osmanlı'ya karşı düşmanla işbirliği yapan Arapların azınlıkta kaldığı anlatılıyor ve doğrusu da budur.
Bu belgeselde resmi tarihin "maceracı" diye yaftaladığı kadrolar tarafından kurulan Kafkas İslam Ordusu'nun bağımsız Azerbaycan'ı mümkün kıldığı anlatılıyor ve doğrusu da budur.
Bu belgeselde pek çok Kafkasyalının Enver Paşa'yı hâlâ bir kurtuluş meşalesi, bir ümit ışığı olarak gördüğü anlatılıyor ve doğrusu da budur.
Ahlaklı ve adaletli bir belgesel. Sadece metniyle değil estetiğiyle de takdire şayan. Hem entelektüel hem görsel bir şölen.
Özgün müzik de harika. Ve damardan giren türküler, şiirler...
Altı çizilmesi gereken bir şey daha: Yaklaşık 240 dakikalık belgeselde sonuna kadar başı dik bir Osmanlı resmi çiziliyor. Osmanlı'yı, Osmanlı askerini acınacak halde gösteren bir tek planın bile yer almamasına özen gösterilmiş...
En beğendiğim sahnelerden bir tanesi:
Dağıstanlı köylü bir kadın, "İstanbul'un kapıları / Gümüştendir narunları / Gören olsun Enver Paşa / Kısır koydu gelinleri" türküsüne Kumukça bir türküyle cevap veriyor; mealen, "Şehittir savaşta kahramanca ölen / Gazidir savaşta kahramanca yaralanan /
Savaştılar namuslarını korumak için / Bilerek onun sevabını".
Ve belgeselin final cümleleri: "Osmanlı Devleti tarih sahnesinden çekilirken bile mazlum halkların ufkunu aydınlatıyordu. Kafkas İslam Ordusu, geleceğini arayan bir zaferin hikâyesidir."
Bu hikâyeyi layıkıyla anlatan Süleyman Gündüz ve arkadaşlarına kalpten teşekkürler...
Kafkas İslam Ordusu'nu TRT ekranında görmek için sabırsızlanıyorum.
yenişafak