İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Kafkaslar'da ateşle oyun, Azerbaycan'la birleşme!..

Başbakan Tayyip Erdoğan; "Ermenistan sınırını açmamız Karabağ sorununun çözümüne bağlı. Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarına yönelik bir çözüm getirilmezse sınırımızı açmayacağız" diyor. Kesin, net bir açıklama ve bir kez daha tekrarlanıyor. Türkiye'de bütün kurumlar benzer sözleri ısrarla vurguluyor. Bu tür açıklamaların, kriz havası estirilen Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde yatıştırıcı etkileri olması, özellikle de kamuoyunu teskin etmesi gerekiyor. Ama olmuyor. Bir gizli el, bu açıklamaların etkisini yok ediyor, tam tersi rüzgar estiriyor.

Şu ana kadar, Ermenistan'la yakınlaşma çabalarında alınan yol, bu ilkeye zarar verecek boyutta olmadı. Türkiye'nin geleceğe dönük perspektifi, Kafkaslar ve Orta Asya'ya bakışı bu ilkeden vazgeçilmezliğin en önemli güvencesi. Türkiye ve bölgeyi basitçe değerlendirenler bile bunu anlayacaktır. Ankara'nın Doğu kapısını kapatması, Hazar'a ve Orta Asya'ya sırtını dönmesi, Türkiye'nin intiharıyla eş anlamlı. Bakü yönetiminin bu zaaf üzerinden "şantaj" yoluna gitme ihtimali de, kendi ülkesini, halkının intihara sürüklemesiyle eş anlamlı.

Karabağ ve işgal altındaki bölgelerde, tarafların bugünkü pozisyonu devam ettiği sürece hiçbir çözüm olmayacak, bunu bütün taraflar biliyor. Tuhaf biçimde sanki çözümsüzlükten güç devşiren çevreler var bu halin devam etmesini istiyor. Bugünkü siyasi söylem, birilerine manevra alanı açıyor sanki. Özellikle Azerbaycan için bu çok yaralayıcı bir pozisyon.

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Moskova'ya gidiyor, Bakü-Moskova dayanışması sergileniyor. Azeri-Ermeni görüşmeleri için Moskova merkezli süreç işletiliyor, Rusya'da üç taraflı bir zirve kararı alınıyor. Ermeni işgalinin arkasındaki güç Rusya iken, Azeriler yıllardır bundan yakınırken çözümü Rusya'da arıyor. Erivan'da, Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile Azeri meslektaşı arasındaki "atışma", yine o gizli el marifetiyle Azeri medyaya servis ediliyor. İran Ermenistan'la demiryolu anlaşması yapıyor. Rus-İran ekseni Kafkaslar'da göz kamaştırıcı bir dayanışma örneği sergiliyor. Türk ve Azeri kamuoyu alabildiğine hassaslaşıyor. Birileri Rus kartını oynarken, aynı zamanda müthiş bir kamuoyu çalışması yürütüyor ve başarılı oluyor. Kafkaslarda tehlikeli, bütün taraflara zarar verecek, bugüne kadar barış ve istikrar adına atılan bütün adımları boşa çıkaracak bir oyun tezgahlanıyor. Oyun; aynı zamanda Bakü'de, Erivan'da, Moskova'da hatta Washington'da oynanıyor.

Tuhaftır bu süreç, Ermenistan ve Karabağ sorununa ilişkin gelişmelerin dışında başka gelişmelerle de örtüşüyor. Kadife devrimlerin etkisini kaybettiği, Rusya'nın Ukrayna'yı köşeye sıkıştırdığı, Gürcistan'ı istikrarsızlaştırdığı, Özbekistan'ı yanına çektiği, Orta Asya'da gücünü artırdığı, İran'ın kartlarının güç kazandığı, ABD'nin bölge politikalarının zayıfladığı bir döneme denk geliyor. Küçücük Gürcistan'ı bile koruyamayan bir Batı gücünün bölgede etkisi pek hissedilmiyor çünkü. Kırgızistan Devlet Başkanı Kurmanbek Bakiyev, ülkesindeki Amerikan üssünü kapattıktan sonra "bazı ülkelerin" Kırgızistan'ı istikrarsızlaştırmaya çalıştığını söyleyip ABD'ye sert mesajlar veriyor. ABD'nin kadife devrimiyle iktidara gelen bir Kırgız yönetimi, bakın şu an nerelere geldi"

Gündelik siyasi manevraların, yüzeysel algıların, taktiklerin, polemiklerin, duygusallığın ötesine geçmek şu an yapılması gereken tek şey. Geçtiğimiz günlerde stratfor adlı istihbarat kuruluşu, Rusya-Türkiye ilişkilerinin geleceğine ilişkin bir öngörü raporu yayınladı. Türk medya kuruluşlarında ve Le Monde Diplomatique'in Türkçe versiyonunda yayınlanan raporun özetinden birkaç cümleye birlikte bakalım. Türkiye ve Rusya'nın yakın ve orta vadede işbirliği yapacağını, ancak uzun vadede ister istemez rekabete ve çatışmaya girişeceğini iddia eden rapor, iki ülkenin avantaj ve zaaflarına dikkat çekerken, Kafkaslar'ın bu rekabetteki rolüne vurgu yapıyor. Onlara göre Rusya gücünü kaybedecek çünkü her açıdan saldırıya açık. Türkiye ise, Osmanlı sonrası Anadolu'ya çekilerek saldırılamaz ülke pozisyonuna girdi. Orta Asya'daki etkisini ise, ancak Kafkaslar'da yeterli adımları attıktan sonra başarabilecek. İşte burada, Türkiye için en önemli ülke Azerbaycan. Türkiye'nin, Orta Asya'daki güç dengesini bozma girişiminde en önemli desteğinin Kafkaslar olduğu belirtilen raporda şu ifadelere yer veriliyor:

"Türkiye burada nüfuz sağlama açısından hem avantaj hem de dezavantajlarla karşı karşıyadır. Azerbaycanlılar kendilerini sadece Türkî olarak değil, gerçek birer Türk olarak kabul ediyor. Eski Sovyetler Birliği'nde sadece ittifak kurmak üzere değil Rusya'nın yörüngesinden kaçmak için de bir başka devletle birleşmeyi düşünebilecek bir ülke varsa bu Azerbaycan'dır ve birleşeceği ülke de Türkiye'dir. Azerbaycan önemli enerji kaynaklarına sahip fakat asıl değerini, Türk nüfuzunun Orta Asya'ya yayılmasında gönüllü olarak ifa ettiği sıçrama tahtası hizmetinden almaktadır. Bununla birlikte Azerbaycan'ın Türkiye ile sınırı yok. Azerbaycan, Dağlık-Karabağ bölgesi nedeniyle yaptığı savaşta kendisini ezen ve 1915 Ermeni "soykırımı" nedeniyle Ankara'ya karşı hâlâ düşmanlığı süren Ermenistan'ın diğer tarafında yer alıyor. Ermenistan, Türk düşmanlarını uzak tutmak için kendisini Ruslara sattı. Bu, Türkiye'nin Orta Asya'daki hedeflerinin tamamının Gürcistan'a bağlı olduğu anlamına geliyor. Eğer Türkiye Gürcistan'ı tam anlamıyla kanatlarının altına alabilirse Azerbaycan ile birleşme ve Orta Asya'yı nüfuzu altına alma projesine başlayabilir""

Kafkaslar'daki ateş uzun süre dinmeyecek gibi görünüyor. Umarız Gürcistan'dan sonra Azerbaycan da istikrarsızlığa yol açacak gelişmelere sahne olmaz. Zira bu ihtimal tahmin edildiğinden çok daha kolay

Bu yazı toplam 908 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar