Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Kan tepeye fırlamadan

Son birkaç gündür, Samsun, Çarşamba ve Ünye’deyim.. Fırsat olursa inşallah Amasya’ya da uzanacağım. Gidilen her çevrede elbette mahallî meseleler üzerine sohbetler oldu; ama bunun dışında her yerde konuşulan konular, Müslümanların içerdeki ve dışardaki meseleleri etrafındaydı. Özellikle de Irak Kürdistanı’nda Barzanî’nin yaptırdığı referandum ve muhtemel neticeleri üzerinde..

Evet, şimdi n’olacak?

Şimdi artık yeni şeyleri konuşmak lâzım.. Dünde söylenenler dünle beraber gitti..

Birileri, ‘Barzanî’nin inadına kılıf bulmaya mecbur muyuz? Yanlışının bedelini öder’ diyebilir ve bu da bir yoldur. Ama onu dediniz mi, karşınızda savaştan başka bir çare kalmadığını görürseniz o zaman ne yapacaksınız?

Bir rahatsızlığı gidermenin çeşitli yöntemleri vardır. İlm-i siyaset, bu yöntemleri öğretir. Savaş ise sıkılacak en son kurşundur. Son kurşununuz, savaşı zafer veya yenilginizle de noktalayabilir ama ödenen bedel bazen insana, zafer durumu için de, yenilgi durumu için de, ‘Değer miydi?’ dedirtebilir.

Öyleyse, şer’î ve âklî çıkış yollarını düşünüp sabırla hareket etmek gerekir; kızgınlık, kırgınlık ve tehditlerle değil.. Dudaktan çıkan söz, yaydan fırlayan ok gibidir, bir defa fırladı mı, artık geri dönüşü olmaz.

***

Şu anda söylenenlere bakıldığında, Irak’ın da, İran ve Türkiye’nin de kızgın ve hattâ hışımlı oldukları görülüyor. Ama bu noktaya nasıl gelindiğine bakıldığında, bu devletler üzerlerine düşeni yaptılar mı?

Doğrusu, bu tablonun ortaya çıkmasındaki asıl sorumlu Irak rejimidir ve amma onun da ardında, bu ülkeyi işgal ve viran eden Amerikan emperyalizmi vardır. Bu emperial güç de, Suriye ve Irak’ta Baas ideolojisi üzerine kurulu kanlı diktatörlüğü bahane olarak kullanmıştır. Elbette daha da temelde, 100 yıl öncelerde, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, Osmanlı’nın tarih sahnesinden silinmesinin etkileri ve Müslüman coğrafyalarında emperyalistlerin uzun vâdeli planlarına göre oluşturulan onlarca devletin / devletçiğin başına kondurulan kukla kişi, kadro ve rejimler..

***

Müslüman halklar, bu onlarca rejim tarafından birbirinden kopuk ve birbirine düşman haline  getirildi.. Kişi veya toplumları etnik kökenlerinden dolayı yücelten veya aşağılayan düşünceler asırlarca haram bilinmişken; Müslüman halklar etnik köken, dil veya soy beraberlikleri üzerine ayrı devletler halinde ve tabiatiyle birbirlerinden kopuk ve düşman halde teşkilatlandırıldılar, emperyalist- şeytanî güçlerin plan ve entrikalarıyla.. Ama asıl sorumlu olan elbette ki bizlerdik.

Bugün özellikle Ortadoğu bölgesindeki rahatsızlıklarımızın temelindeki mikrobik kaynak budur.

***

Türkiye devleti içindeki halk kitleleri, ‘laik-kemalist- türkçü’ resmî ideolojinin bütün saptırıcı propaganda dayatmalarına rağmen Osmanlı’nın merkez üssünde olması ve onun sosyo-politik kültürel mirasının da etkisiyle, özellikle de kavmiyetçi ayırımlara pek aldırmadı ve ülkenin her tarafında her etnik unsurla yoğrulmuş olarak yaşayabildiler. Ama İran, Irak ve Suriye’de etnik veya mezhebî farklılıkları olan unsurlar birbirinden kopuk koloniler halinde yaşadıklarından, ayrılık eğilimleri gizli ve açık şekillerde daha bir filizlendi.

Bu durumu, emperyalist şeytanî güç odakları da daha bir beslediler-besleyeceklerdi.

***

Asıl bu noktayı görmedikçe, şu veya bu etnik veya mezhebî mahallî güçler, güç gösterileriyle bir takım baskı veya kanlı boğuşmalarla birbirlerine karşı kısmî başarı veya yenilgilerle bir takım hedefler gerçekleştirilebilir veya erteleyebilirler, kesin tedavi ve şifâ, ancak, insana ve dünyaya bakışımızın, inancımızın temel ölçülerine göre düzenlenmesiyle mümkün olacaktır ve olmalıdır. Yoksa, bu hastalıklar derinden derine, asırlarca da devam eder.

Aç kalırsınız, mahvolursunuz’, gibi tehditlere tevessül etmeden, insanları hürriyetle ekmek arasında bir tercih yapmaya zorlamadan, kan tepeye fırlamadan ve devletçi mantıklarla değil, İslam’ın ahlâk ve adâletiyle düşünmek zorundayız. Bizler gideriz ama Müslüman halklar birbirleriyle kardeşçe yaşayacaklardır. O halde bu kardeşliği öldürmemek lâzım..

stargazete

Bu yazı toplam 914 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar