İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Kanlı mı olacak kansız mı!


Şükür, Türkiye için yakın tehlike söz konusu değil. Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı Direktörü Josette Sheeran, dünyayı etkileyen gıda krizinden etkilenmesi ihtimal dahilinde olan ülkeler listesinde Türkiye'yi sonlarda gösterdi. Türkiye riskli ülkeler arasında ama risk oranı düşük. Kendi kendine yeten ülkeler arasında olma özelliğini çoktan kaybetmiş olmasına rağmen durumu vahim ülkelerin yanında çok iyi şartlarda bulunuyor.

Yüzyılın ekonomik kriziyle yüzleşmeye doğru sürüklenen, kendisiyle birlikte bütün dünyayı sarsan ABD'de, "panik yapmayalım ama gıda stoklamaya başlasak iyi olacak" açıklamalarıyla birlikte marketler, ABD tarihinde ilk kez gıda satışlarına sınırlama koymaya başladı. Hipermarketler zinciri Wal Mart'ın müşterilerinin alabileceği pirinç miktarını sınırlandırması tüm dünyada yankı yaptı. Avrupa basını bu durumu; "küresel gıda krize ABD'ye ulaştı" şeklinde tanımladı. Demek ki gıda krizi, sadece geri kalmış ülkelerde değil, endüstrileşmiş ülkelerde de kendini hissettirecek.

Mortgage kriziyle başlayan, finansal sistemi çöküşün eşiğine getiren, siyasi ve sosyal depremlere yol açacağından korkulan ekonomik krizden çıkışı sadece finans devlerini kurtarmak olarak algılayanlar dünyayı daha beter hale getirecek gibi.

Artık ekonomik krizin hangi boyutlara ulaşacağı değil, ne tür sonuçlara yol açacağı tartışılıyor. ABD için, Avrupa için, Asya'nın yükselen güçleri için, gelişmekte olan ülkeler için, açlık sınırındaki ülkeler için ne tür sonuçlar doğuracak? Yüz milyon kişinin daha aç kalacak olması sadece bir başlangıç mı? Bugün sadece finans ve gıdada kendini hissettiren, yarın üretim sektörünü de vurması beklenen krizin, tüketimin üretimi geçtiği bir dünyaya faturası ne olacak?

İşte bu aşamada, gelişmiş ekonomiler için kabus senaryoları çizilirken, bu durumun küresel düzeyde büyük bir dönüşümü beraberinde getireceği, Batı'nın tek yanlı üstünlüğünü içeren düzenin sonuna gelindiği, insanlığın yeni bir tarihsel bir kırılmaya tanık olabileceği belirtiliyor.

Peki büyük dönüşüm kanlı mı olacak kansız mı?

Bu sözü ilk kez Necmettin Erbakan söylemişti. Yanlış anlaşıldı, tersinden anlaşıldı. Ve sözün bedeli çok ağır ödetildi. Aynı söz, şimdi dünya için söyleniyor. Dünya bu büyük değişimin kanlı mı kansız mı olacağını tartışıyor. Gerçekten de bu cümlelerle tartışıyor.

Dün burada, "yeni enerji düzeni ve büyük dönüşüm" başlığı altında; sadece enerji sorununun ne tür bir dönüşüme yol açacağını tartışmıştık. Siyasi, kültürel, tarihsel arayışların, özlemlerin, zaafların bu dönüşümde ne tür etkileri olacağının da derinlemesine irdelenmesi gerekiyor.

Ekonomik ve siyasi buhrandan çıkışın tek yolu, küresel bir konsensus oluşturmak" İnsanlığın ortak geleceği için ortak hareket etmek. Yeni bir dünyayı birlikte kurmak. Bu tür çağrılar yapılıyor artık. ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Almanya, Japonya, Brezilya ve iki Afrika ülkesinin temsil edileceği yeni bir sistem inşası isteniyor mesela. (Dikkat ederseniz İslam dünyası yine burada yok.) 1945'te kurulan sistemin sonunun geldiği vurgulanıyor. Bu siyasi arayış. Yeni bir ekonomik düzenin, finans sisteminin kurulması isteniyor.

Ancak maalesef, insanlığı büyük yıkıma sürükleyecek olayların işaretlerinin belirginleştiği dönemde bile çatışma, rekabet, güç mücadelesi ve hegemonik arzular baskın çıkıyor.

Ekonomik, siyasi değişim" Tarihsel rollerin değişimi" İddiaların değişimi" Bunlar mümkün mü? Hazmedilebilecek mi?

Daha şimdiden bütün bunların kanlı olacağının dramatik örneklerini yaşamaya başladık. Batı, kendisi dışında hiçbir bölgenin mesela Asya'nın yükselişini kaldıramıyor, hazmetmiyor. Bedeli ne olursa olsun tarihsel üstünlüğünü garantiye almak amacıyla yeryüzünün her bölgesine müdahale ediyor. Türkiye ve bölge ülkelerine bu yüzden bütün enerjileriyle çıkarma yapıyorlar. Gündelik ittifak ilişkilerinin ötesinde yapısal, uzun vadeli projeler uyguluyorlar.

Onlar tarihin sonunu çoktan ilan etmişlerdi. Büyük bir kibirle, özgüvenle, yer yer açgözlülükle insanlığın son noktaya ulaştığını, bu son noktanın da kendi zaferleri olduğunu ilan etmişlerdi. Ancak şimdi çok büyük bir sorunla yüzleşiyorlar. Hiç istemedikleri, beklemedikleri, inanmadıkları bir tükenişle" Tarihin sonunu ilan ettiler ama yepyeni bir tarih başlıyor. Bu kırılma anı, bazıları için tarihin sonunu bazıları içinse yepyeni bir başlangıcı ifade ediyor.

Değişimin kanlı olacağını görmeye başladık. Çok sancılı olacağını da".

yenişafak

Bu yazı toplam 1893 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar