Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kaosu 'fırsat'a çevirmek

Batmakta olan gemide soygun planları yapan hırsızlar olabilir. Mezarlık soyguncuları ya da savaş ve afet vurguncuları, bulanık suda balık avlamak isteyenler.. Bunlar gecenin şerlileridir. Gittikleri yere ışık, nur götürmek yerine gecenin karanlığını kendileri için fırsat olarak görürler.

Kimileri de vardır, büyük bir savaş ya da afet olsa da geçmişin hesabı görülemez olsa, unutulup gitseler, bunu düşünürler. Onlar o zaman başka bir yerde kendilerine yeni bir kimlik, yeni bir hayat hikayesi uydurarak yine vurmaya, çalmaya devam edeceklerini düşünürler. Uzun süre hapis cezası alanlar böyle bir afetin kendileri için kurtuluş olacağını umud ederler.

Bunlar Allah’ı ve ahiret gününü hatırlamak istemezler. Bunlar Allah’ın kullarını aldattıkları gibi Allah’la insanları aldattıkları gibi, Allah’ı da aldatmak isterler. Çaldıklarının pek azı ile hayır-hasenat yapmak, birilerinin duasını almak için, kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez mantığı, cennet almak için dünyada birtakım harcamalar yaparak, onların torpili ile, öbür dünyada da kendilerine bir yardımcı bulmaya çalışırlar. Kalplerine inmeyen bir pişmanlık gösterisi ile ve çaldıklarını sahiplerine iade etmeden, onları gizleyerek yollarına devam etmek isterler. Siyonistlerin aklı bu müfsid kriminal kişiliklerin aklı gibi çalışır. Onların rehberleri Şeytan olduğu için böyle akılsızca planlar kurarlar.

Siyonistler de öyle, ahirette pek az bir ceza ile kurtulacaklarını düşünürler. (Bakara 80) “Bir de dediler ki: “Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacaktır.” Sen onlara de ki: “Siz bunun için Allah’tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-. Yoksa siz Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” Aslında onlar kendilerini kandırmaktadırlar. Şeytan da onlara yaptıklarını hoş göstererek, bu tür kuruntularla onları peşinden sürüklemektedirler. Onların gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar, kalpleri var hissetmezler. Artık eğer kalpleri mühürlenmiş, azgınlıkta sınır tanımamaları sebebi ile onların geri dönüş yolları kapatılmıştır, geri dönemezler. Yokuş aşağı koşar gibi belli bir süre için daha koşar giderler ve varacakları menzil bellidir. Elbette siyonistleşme temayülündekiler de aynı yolun yolcusudurlar.

Bakmayın bunların cesur gibi durduklarına, “Ve şayet onlara Rabbinin azabından hafif bir esinti dokunsa, kesinlikle "Eyvah bize! Gerçekten biz zalim kimselerdik" diyeceklerdir. And olsun ki, Rabbinin azabından hafif bir şey onlara dokunacak olsa elbette diyeceklerdir ki: «Eyvah bizlere! Şüphe yok ki, biz zalimler olmuştuk.» (Enbiya 46) Allah onların kalplerine korku salmıştır. Onlar yalancıların ta kendileridirler. Sözlerinde durmazlar. Şeytan onları, onlar da, insin şeytanlaşmış hali ile insanları aldatmaya devam ederler. (Bakara 167) de bu yoldan çıkmışların peşine düşenler, onlara yardım edenler, onlarla birlik olanlar için şöyle denmektedir: “Onlara uyanlar da şöyle demektedirler: "Ah, bizim için dünyaya bir dönüş olsaydı da onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık!" İşte böylece Allah onlara bütün amellerini, üzerlerine yığılmış hasretler (pişmanlık ve üzüntüler) halinde gösterecektir. Onlar bu ateşten çıkacak değillerdir.”

(Fatır 37) de onların o gün yaşayacakları pişmanlıkları şöyle hatırlatılır: “Orada avazlarının çıktığı kadar yüksek sesle feryat edecekler: “Rabbimiz! Ne olur, bizi buradan çıkar ve dünyaya geri gönder de, daha önce yaptıklarımızın yerine sâlih ameller işleyelim!” Allah da onlara: “Size, düşünüp öğüt alacak bir kişinin, düşünüp öğüt alabileceği bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı bir peygamber de gelmişti. O halde tadın azabı! Artık zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur”

Bugün bakıyorum da kimi AF çıkar bu dünyada yırtarız diye düşünüyorlar. Kimileri doydukları halde iştihaları devam etse de ihtirasla daha fazlasını isterken, devletin ve halkın elinde çalacak fazla bir şey kalmadığını görünce eski dostlarının malına çökme hayalleri kurarken, bir yandan da artık yorulup, köşeye çekilmek isteseler de, peşlerine taktıkları arkalarından gelenlerin talepleri yüzünden yerlerinde duramazlar. Haram mala alışan, uyuşturucu bağımlıları gibi bundan kolay kolay vazgeçemezler.

Annelerin çocuklarından kendi nefsilerini kurtarmak için kaçtıkları Ogün onlar için ne bir koruyucu ve ne de bir yardımcı vardır. O günler kitapta şöyle anlatır: (Ahzab 64) ”Şüphesiz Allah kâfirleri ebediyen rahmetinden uzaklaştırmış ve onlara çok kızgın bir ateş hazırlamıştır”. (68) (o gün onlar kendilerini o yola çağıranlar, kendilerine rehberlik edip koruyanlar için şöyle diyecekler) “Rabbimiz onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden mahrum et!” diyeceklerdir.”

(Mü’min 11) de onların hali şöyle anlatılır: “Onlar ise: “Rabbimiz! Bizi iki kez öldürdün, iki kez de dirilttin. Şimdi günahlarımızı itiraf ediyoruz. Acaba bize buradan çıkıp kurtulmaya bir yol yok mu?” diyecekler”.

Hadi o gün, Amirleriniz, peşine takıldığınız, sizin arzularınıza göre fetva veren din ve sizi teşvik edip, sizi himaye eden oy verdiğiniz, destek verdiğiniz devlet büyükleriniz gelip sizi kurtarsınlar. O gün onları bulamayacaksınız.

Son pişmanlık fayda vermiyor. (Mülk 10-11)de bu konuda şöyle deniyor: “Sonra şöyle hayıflanırlar: “Eğer uyarılara kulak vermiş veya aklımızı kullanıp gerçekler üzerinde düşünmüş olsaydık, şimdi şu çılgın alevli ateşin yoldaşları arasında bulunmazdık!” ”Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık Allah’ın rahmetinden uzak olsun o çılgın ateş mahkûmları!”. Ebedi bir hayatı, geçici dünya hevesleri uğruna feda edenlerin vay haline. Hele de, başkalarının haklarını koruma adına onların vekaletlerini üstlenip, sahip oldukları, servet, güç, imkan ve statüyü Hakkın rızasının dışında istimal edenler yok mu, onlar Firavunlar, belamlar, Karunlarla, Belamlarla, VIP ve CIP’lerle birlikte haşrolunacaklar. Kim ki, misgal ve zerre. Kadar iyilik ya da kötülük yapmışsa karşılığını görecektir.

Bu dünyada yaptığınız ve yapmanız gerekirken yapmadıklarınız, söyledikleriniz ve söylemediklerinizin karşılığını tam ve eksiksiz göreceğiniz bir gün var. Yaptığınız hakkın rızasına uygun iyiliklerin ürettiği mutlulukların kan kat fazlasını göreceksiniz. Ürettiğiniz ve sebeb olduğunuz acıları misli ile tadacaksınız.

Bakın çaldığınızın bir kısmı ile hayır yapmış gibi görünmeniz yüzünden, insanları kandırdığınız için o hayır gibi yaptığınız şey hesabınızdan düşmeyecek, misli ile katlanacak. Zira “kem alatla kemalat olmaz”. Nasıl ki kirli su ile abdest alınmazsa, Haram malı zekatı da olmaz. Haram yemeye devam ederken ya da o mal, makam, para hesabınızda dururken, birinden çaldığınızın bir kısmını başkasına vererek Cuma’ya giderek, Hacca, Umreye giderek günahlarınızı sildiremezsiniz. Birilerinden tevbe alarak-vererek de bu sorumluluktan kurtulamazsınız, güya bu şekilde tevbe alan da veren de birlikte yargılanırlar sadece.

Kaosu fırsata verme planı yapanların akıllarından, kalplerini geçenleri Allah biliyor. Kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuşulanları, Kozmik odalarda yapılan pazarlıkları ve kriptolu telefonlarla yapılan konuşmaları da. Hele bir de bu akılsızca işleri perdeleyen istihbaratçılar ve yargıçlar, onlarla birlik olan avukatlar, savcılar yok mu?

Bakın Kaosu fırsata çevirmek, eğer başkalarının hakkını ve hukukunu korumak, bu anlamda onları Hakka ve hayra çağırmak için değilse, bunu yapan kişi de olsa, grup, topluluk, dernek, vakıf da olsa, örgüt, parti ya da devlet de olsa Şeytanın işbirlikçisidir. Çünkü bu yapılan iş bozgunculuktur. Bunu yapanlar, Global Reset örneğinde olduğu gibi biz “ıslah edicileriz” deseler de bu böyledir. İklimciler, Karbon fitnecileri, TransHumanistler, NeuraLinkciler, PerformansPass.’cılar, toplumsal cinsiyetçiler, Chemistrailciler, Riba lobisi, aşıcılar hepsi aynı Şeytani kumpanyanın kumpasçılarıdırlar.

Biz alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Fitne zamanındayız. Birbirimizi uyaralım. Bugünden ana-babalar çocuklarını, çocuklar ana-babalarını uyarsınlar. Yoksa aynı cehenneme gidecekler ve birlikte yanacaklar. Gelin bugünden gerçekten günahımızı itiraf edelim ve ”inni küntü minezzalimiyn” diyelim. Tevbe-i nasuha ile tevbe edelim. Şeytanın dostlarından uzaklaşalım, onları yanımızdan uzaklaştıralım, Şeytanın peşinden gitmekten vazgeçelim, yoksa yarın çok geç olabilir. Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 283 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar