Abdurrahman Dilipak
Kehanetin bini bir para!
Bu yazı 16.12 2012’de yazılmış. Yani aradan tam dört yıl geçmiş. Şark cephesinde yeni bir durum yok..
Kehanet mevsimi açıldı.. Şubat’a kadar da bitmez.. Batılılar oturmuşlar harıl harıl, fal ve kehanet kitabları okuyorlar..
Batının çöküşünü anlamaya çalışıyorlar.. Hep ekonomik ve siyasi bir krizden söz ediyoruz. Batıda sistem çöktü, paradigmaları çöktü, ahlak çöktü, hayalleri çöktü; aile çöktü hepsinden önemlisi. Beş kişilik her ailenin içinden birisi uyuşturucu kullanıyor, ya da ileri derecede alkolik. Bir kişi en az bir defa intihara teşebbüs etmiş. Bir kişi homoseksüel, lezbiyen, ensest ilişkilere kadar uzayan cinsel sapkınlık içinde. Psikologlar, yaptıkları şeylerin suç ve günah olmadığını, normal bir davranış olduğunu iknaya çalışıyor hastalarının. Bir kişi psikolojik destek almadan kendini yönetemiyor, bir kişi aile içinde ya da çevresinden aşırı şiddet görmüş. Bütün hikayeler gelip İsrail’in geleceğine dayanıyor.
Kahinlerin görüş birliği ettiği konular şöyle: İsrail’in sonu.. Türkiye›nin yükselişi ve Avrupa›nın çöküşü üzerine.. Fransız bir kahin; “(Bizi kastederek) Bunlar mı yeni dünyanın kurucu önderleri olacak!. Bunlar cahil, fakir ve paramparça olmuş, hiçbir konuda anlaşamayan bir sürü ülke ve topluluk!” Ve ekliyor: “Evet bu konu, anlaşılması zor bir mesele olarak önümde duruyor.. Bunun tek bir açıklaması var; Tanrı böyle istiyor”.
Muhafazakar WND sitesi yazarlarından ve önde gelen İslam düşmanlarından Joel Richardson, Mısır’da şu an yaşanmakta olanlarla tahrif edilmiş İncil’deki bazı pasajlardan bağlantı kurarak Mursi’nin İncil’in kehanetini yerine getirecek kişi olup olmadığını sorguluyor..
Kehanete göre Doğu Romalı bir prens, Afrikalı bir prens ile el ele vererek Afrika ve Arap yarımadasını yeniden düzene sokacak.. Sonra Doğu Romalı Prens önce Balkanlar’a, sonra Rodos, Girit, Malta üzerinden İtalya’ya geçecek ve Fransa’nın içlerine doğru ilerleyecek...
“Tanrıyı kıyamete zorlamak” isteyenler aslında “Büyük felaket günü gelmeden” ne olacaksa olsun istiyorlar.. Çünki Tevrat ve İncil’de “BüyükÇöküş”ün hikayesinde çok büyük bir trajediden söz ediyor..
Joel Richardson “Kuzey’in Kralı ve Güney’in Kralı”nı tarihin tekrarlanacağı büyük nakarat olarak yorumluyor.. Daniel 11:21- 45’de Selevkos Krallığı’nın kralı ve “Kuzey Kralı” olarak bilinen Antiochus-4 Epiphanes ile Ptolemaic Krallığı’nın kralı ve “Güney Kralı” olarak bilinen Ptolemy-4 arasındaki tarihi mücadele anlatılır. Antiochus bugünkü modern Türkiye, Lübnan, Suriye, Irak ve İran’ı içine alan bölgede hüküm sürerken; Ptolomy, bugünkü modern Mısır, Libya ve Kuzey Sudan’ı idare ediyordu. 40’ncı ayette bu 2 kral arasında tarihi olarak yaşanan çeşitli mücadelelerin, Mesih’in gelişinden önce ahir zamanda tekrarlanacağı bildirilir.
Kehanet, savaşın uzun süreceğini söyler.. Bu hikayeye göre İsrail’in çöküşü Sudan’dan sonradır..
Richardson’a göre kehanette sözü edilen aktörler bugün aramızda yaşayan liderler olabilir. KUZEYLİ Erdoğan’dır, GÜNEYLİ Mursi’dir, Gannuşi’dir. Büyük felaketin kurbanları ise İsrail halkıdır. “Mısırlıları Mısırlılara karşı ayaklandıracağım; kardeş kardeşe, komşu komşuya, kent kente, ülke ülkeye karşı savaşacak” der Yeşeya 19:2.
Batılıların işi Mesih’in Yahudiler için gelişine, Hristiyanlar için geri dönüşüne kalmıştır..
Hristiyanlar Mesih’i beklerken, İran da Mehdi’yi bekliyor.. Mehdi ve Mesihtartışmalarının düğümü Şam’da çözülüyor.. Bir ucu İran’a uzansa da öteki ucu Mekke ve Medine’dir bu tartışmanın ve ipin ucu İstanbul’a kadar uzar.. Neyse bu tartışma uzar gider. Zaten bugün kehanetin bini bir para artık!
Melheme-i Kübra ya da Armegedon’un tabii platosu Lut gölünün uzantısı olan Amik ovası, Hatay, Antep, Maraş’ın da işin içinde olduğu Gavur dağıve Gavur gölü olarak bilinen Amanos havzasıdır..
Bunlara inanıp inanmamak ayrı bir mesele de buna inanan ve bu yönde siyaset geliştiren insanlar ve ülkeler var bugün.. Bu inanç ekonomi, kültür ve siyaseti radikal olarak etkiliyor.
Bu Amanos’a dikkat. Bu rivayetlere inananlar için bu coğrafya çok önemlidir ve birtakım senaryolar bu beklentiye uygun olarak hazırlanmaktadır. İskenderun’a da.. Büyük savaş öncesi Ehli salib, müttefik olarak buradadır. Limanda ibadet konusunda çıkan bir tartışmanın çatışmaya dönüşmesi ile büyük bir kavga yaşanır ve büyük savaşı başlatacak kıvılcım burada ortaya çıkar.
Bazı kaynaklarda şu ÖSO’nun önüne geldiği Dabık’a, işaret edilir. Dabık’tan sonra Hatay, oradan İstanbul’a uzanacak bir yol vardır. Başka bir hatHorasan’dan Tahran’a, oradan Bağdat, Necef üzerinden Şam’a gider. Bir başka hat Kafkaslar’dan aşağı doğru Kudüs’e uzanır. Tabii bu arada Mekke, Medine, Kudüs, Şam hattında yaşanacak olaylardan söz edilir..
Bunlara inanın ya da inanmayın, bunlara inananların şuuraltının yön verdiği bir akıl var.. O aklın yön vereceği olaylar bölge için bir felakete sebeb olabilir. Müslüman, Yahudi ve Hristiyan aklı farklı şeyler söylüyor. Müslüman aklı, Şii-Sünni ile iki alana ayrılmış..
Kudüs ve Şam havzası büyük olaylara gebe.. Bugün Urfalılar, Maraşlılar, Antepliler, Hataylılar, bilmeseler de aslında üzerinde yaşadıkları topraklararz-ı mevuddur yani Kudüs’ün mik’ad alanı içindedir.. Bu toprakları kendi uluslarına vatan yapma iddiasında olanlar, kutsal toprakları gasbettiklerinin farkında bile değiller. Oysa bu toprakların hakimi değil, ancak hadimi olunabilir.. Neyse bu çok uzun bir hikaye. Bugünlük bu kadar yeter.
Hicri yeni yılımızı tebrik ediyor, bugünümüzün ve geleceğimizin hayra dönük olmasını temenni ediyorum. Herhalde bu konuya yarın da devam etmek gerekir. Selâm ve dua ile..
yeniakit