Selâhaddin Çakırgil
Keşmir’i çoktaaan unutmuştuk
Evet, Keşmir’i çoktaaan unutmuştuk..
Halbuki, Filistin kadar ve işgal altına düşmüş diğer bütün Müslüman coğrafyaları kadar, Keşmir de bizim kalb sancılarımızdan biridir. Ama, yazık ki, ilgisizlik ve bilgisizlikler, siyasî veya ekonomik iç problemlerle meşguliyet ve emperial güçlerce oluşturulmuş yığınla ülkecik ve devletçiklerin tepesine oturtulmuş kukla rejimlerin (Müslüman halkları bölgeci, ırkçı, kavmiyetçi, mezhebçi vs. yaklaşımların zebûnu kılan yönetici kişi ve kadroları) gibi çeşitli etkenler yüzünden, İslâm Milleti’nin bütün dertlerinin, acılarının ümmetin tamamı tarafından hissedilmesinin yolu kesildiği için, kendi derdimiz olarak benimsemek ve görmekten uzak düştük- düşürüldük.
***
Hindistan Himalaya’nın eteklerinde, kuzeydoğuda halkın büyük ekseriyetini müslümanların teşkil ettiği Assam eyaletinden, kuzeybatıda Keşmir’e; doğuda Bengal Körfezi’nden, batıda Pencab Vadisi’ne ve Seylan adasına kadar uzanan ve 900 yıl öncelerden beri Gazneli Mahmûd başta olmak üzere, daha sonraki asırlarda da Babur Şah ve Şah Cihan gibi diğer müslüman hükümdarların hâkimiyet sağladıkları büyük coğrafyasıyla, aslında müslüman dünyasının en tabiî bir parçası..
Çünkü, o coğrafya, asırlarca olduğu gibi, bugün de, (200 milyon kadarı Bangladeş’te, 200 milyon kadarı Pakistan’da, 40 milyon kadarı Keşmir’de; 250 milyon kadarı da, -1 milyar 200 milyonluk dev nüfusunun içinde 5’te 1’lik bir azınlık oluşturduğu- Hindistan’da olmak üzere) 650 milyonu aşkın, yani dünya Müslümanlarının yaklaşık üçte birini teşkil eden bir ilginç dünya.
Bu büyük coğrafyada sadece son 100-150 yıl içinde yetişmiş Muhammed İqbâl, Muhammed Hamîdullah, Ebû-l’Alâ Mevdûdî, Mevlanâ Ebu-l’Kelâm Âzâd, Nazr-ul’İslâm gibi Müslüman bilginler, mütefekkirler, şairler bile bir şeyler ifade eder.
***
Ama, İngiliz emperyalizmi, 200 yılı bulan bir sömürgecilikten sonra, 2. Dünya Savaşı sonunda, 1947’de Hindistan’dan çekilme kararı verdiğinde… Müslümanların büyük kısmı, yapılan plebisitlerle doğudaki Bengal Körfezi’yle, batıdaki Pencâb Vâdisi’nde toplanmayı kararlaştırdı, birbirinden 2000 km. uzaklıkta ve iki ayrı parçada Doğu ve Pakistan devletini oluşturuldu.
Halkın yüzde 90’ının Müslümanların teşkil ettiği Keşmir’de de, plebisit/ referandumda halk Pakistan’la birleşmek yönünde irade belirttiği halde, Keşmir Sadrâzamı olan Şeyh Abdullah, Keşmir’in Hindistan’a bağlı kalacağını açıkladı.
Keşmir o zamandan beri kanayan bir yara.
Şeyh Abdullah, Müslüman Keşmir halkına hıyanetini ölümüne kadar sürdürdü ve 1984’de öldüğünde, Hindistan Devleti, ona ‘Laiklik Aslanı’ unvanı vererek görkemli cenaze törenleri yaptı ve yerine oğlu Dr. Faarouq Abdullah’ı getirdi.
Pakistan, 1965’de Hindistan’la Keşmir Meselesi yüzünden korkunç bir savaşa tutuştu ve her iki tarafın şehirleri günlerce bombardıman edildi. Devreye Sovyet Rusya girerek Taşkent’te ‘ateş-kes’ imzalandı.
Ama, Bengal Körfezi’ndeki Doğu Pakistan, 1971’de Hindistan’ın himayesiyle, çetin bir iç-savaştan sonra bölündü ve Bangladeş devleti doğdu.
***
1947’den beri özel bir statü sahip olarak idare olunan Keşmir, üç gün önce ise, Hindistan tarafından fiilen ilhak edilmiş oldu.
Şimdi, her ikisi de nükleer silah sahibi olan Pakistan ve Hindistan bir kez daha, karşı karşıya.. Pakistan Başbakanı İmran Khan herkesten önce Türkiye cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devreye girmesini istedi. Erdoğan da Hindistan başbakanı Hindistan’la görüşerek dialogun sürdürülmesine çaba harcıyor.
Konu son derece çetin.. Çünkü, Hind Başbakanı Mody, ırkçı ve ülkesindeki Müslümanların Hinduların ‘tanrı’ kabul ettiği inekleri kesmesine bile mahallî hükûmetlerce yasaklar getirilmesine yol açan fanatik bir ‘inekperest’ hindu..
Ve şimdilik Çin de, Pakistan’a yakın duruyor. Bir nükleer savaşa bile yol açabilecek son derece hassas bir durum.