Abdurrahman Dilipak
Kılıçdaroğlu ne diyor?
Dün belediyelerin öğrencilere burs vermesine karşı çıkıyorlardı, bugün yeniden istiyorlarmış.
Dün "Harçlar kalksın" diyenler, üniversitede harçlar kalktı, şimdi ses çıkartmıyorlar. "2. öğretim için de harç kalksın" diyorlar..
Keşke harçları tümden kaldırmak yerine, krediye dönüştürülse.. Bu hizmeti alanlar aldıkları hizmetin bedelini ödeseler. Birileri de, "Nasıl olsa bedava" diye kayıt yaptırıp kontenjanları şişirmeseler..
Ama "Kalksın" dediler, kalktı.. Aslında bu harçların faturası millete yıkıldı. Birileri ödeyecek bunun parasını.
Popülizm bedavacılıkla birleşince böyle oluyor. Bu bedeli ödeyebilecek olanlar da ödemeyecekler artık..
Yabancı öğrenciler için de harç kalksın madem.. Yabancı öğrencilerden alınan harçlar mütekabiliyet uygulaması çerçevesinde, yurtdışında öğrenim gören bizim yurttaşlarımız için de ağır bir fatura oluşturuyor..
Neyse, asıl konum bu değil..
İş Bankası'nın 88. yılı kutlanıyor galiba.. Harika bir tanıtım filmi hazırlamışlar.. Ama öte yandan İş Bankası'nın sermaye yapısına ilişkin tartışmalar bitmeden bu konu hep gündem oluşturmaya devam edecek..
CHP'nin yönettiği bu fonun neması TDK'ya, TTK'ya aktarılıyor. Yıllarca bu fon Kur'an öğretimine mani olma adına Arapçaya karşı ve İslam tarihinin öğretilmesine karşı bir finansal kaynak olarak kullanıldı.. Hilafet fonunun paraları hilafete ve hilafetin istinatgahı olan İslama karşı kullanıldı!
Aslında TDK ve TTK'nın bir vakfa, vakıf üzerinden bir üniversiyete dönüştürülmesi gerek.. Bu çatı altında dil ve tarih çalışmaları yapılması daha doğru bir tercih olur diye düşünüyorum.. Bu iki kurum resmi dil ve resmi tarih öğretisinin misyonerlik merkezi gibi çalıştı uzun yıllar. Resmi dil ve resmi tarihin esası dil ve tarihin dini kavramlardan arındırılması esasına dayanıyordu işin başlangıcıdında..
İş Bankası'nın CHP tarafından yönetilen hisselerinin Vakıflar'a devredilmesi gerek. Sadece CHP'nin yönettiği değil, Hindistan'dan, hilafet fonundan Kurtuluş Savaşı için gönderilen yardım paralarının tümünün Vakıflar'a aktarılması gerekir. Bu paraların bir kısmı Mustafa Kemal'in, bir kısmı Celal Bayar'ın adına bankaya sermaye olarak yatırıldı.. Başka isimler adına da yatırılmış olanlar varsa çıkartılıp, hepsinin Vakıflar'a devredilmesi gerekir..
Buradaki gariplikler sadece İş Bankası'nın sermaye yapısı ile ilgili değil; bu hisselerin CHP tarafından temsil ediliyor olması da ayrı bir garabet.. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı mı bu konuya el atar, Meclis mi bu konuya el koyar bilmiyorum ama bir şekilde bu defterin kapatılması gerekir..
İşe bakar mısınız, şimdi Kılıçdaroğlu kalkmış, "demokrasi ve özgürlük taleplerinin emperyalizmin oyunu" olduğundan dem vurarak, Hatay'ın anayurda katılmasını sağlayan parti olarak kendilerini tanıtmalarına rağmen, bugün, aynı CHP Hatay'ı kendi toprağı olan gören Baas yönetiminin propaganda merkezi gibi çalışıyor..
Esed diktatörlüğüne karşı direnen halkı "Amerika'nın ve emperyalizmin kuklası" olarak göstermeye çalışıyor. Hükümetin ve halkın el birliği ile, sayıları 100.000'e yaklaşan Suriyeli komşularımıza karşı gösterdiği insaniyeti sabote etmeye çalışıyor..
Suriye'den gelenler bölgede suç oranını artırmış, huzuru bozmuş da.. Suriye ordusundan kaçan askerlerin bulunduğu kampa girememişler de.. Orada muhaliflere askeri eğitim veriliyormuş da..
Hızını alamayıp, Haliç yamaçlarında Amerikan ordusunun Suriyeli muhaliflere askeri eğitim verdiğini yazan da var..
Kendi ordusunu, hükümetini; Türkiye'yi tehdit eden, Türkiye'ye karşı örtülü bir savaş sürdüren, kendi halkına karşı katliam yapan bir iktidara şikayet eden bir ana muhalefet partisi ile karşı karşıyayız..
Türkiye bu misafilerin güvenliğinden ve barınmasından sorumlu.. Türkiye kendi sınır güvenliğini de korumak zorunda. Bunun içinde Türkiye'ye gelen üst düzey subaylarla istihbarat ve bilgi alışverişinde bulunmasından daha tabii ne olabilir?
Bunlar asker. Hangi eğitimi vereceksiniz bunlara? Zaten içeride Özgür Suriye Ordusu'nun direniş güçleri bulunuyor.. Eğitim alacaklarsa Türkiye'de işleri ne?
Suriye diasporasının üyelerinden oluşan Meclisi Vatani'nin üyelerinin İstanbul'da olduğunu bilmeyen yok ki? Dış ilişkiler komitesi herkesle görüşüyor.. Dahası bunların bir kısmı değişik ülkelerin pasaportunu taşıyor ve o ülkelerin diplomatik misyonları da gelişmeleri yakından takip ediyorlar.. Bu temasları CIA'in eğitim kampı gibi takdim edenler, Muhaberat'ın psikolojik savaş elamanı gibi çalışıyor olsalar gerek..
Suriye'den gelenler arasında Muhaberat elemanlarının olduğu biliniyor. Bunların bölgedeki yerli unsurlarla da temas halinde oldukları, huzuru bozmak için değişik taktikler uyguladıkları bilinen bir gerçek. Lokantada yemek yiyip parasını vermeyenler, dolmuşa binip, "Bizi Erdoğan getirdi, parasını da o ödesin" diyip çekip gidenler, aynı çevrenin elemanları ve tabii bunları abartılı bir şekilde haber yapıp zihinleri bulandırmaya çalışanlar da aynı oyunun bir başka parçası..
Millet bu bayat oyunlaların farkında.. Kılıçdaroğlu keşke ne söylediği kadar bu sözlerin milletin zihninde nasıl bir anlam kazandığını da hesaba katsa.. Kılıçdaroğlu sözleri inanarak söylüyorsa bu bir felakettir. Eğer inanmadan söylüyorsa, bir başka felakettir..
Selam ve dua ile.
yeniakit