Ahmet Taşgetiren
Kime soralım bu meseleyi?
Kime soralım bilmiyorum, Cumhurbaşkanına mı, İçişleri Bakanına mı, MİT Başkanı’na, Meclis Başkanı’na mı, Yargı’ya mı kime?
Şu Çakıcı meselesini…
Çakıcı bir girdi pir girdi siyaset meydanına.
Önce Bahçeli’nin delaletiyle hapisten çıktı, sonra Susurluk iltisakı bilinen isimlerle fotoğraf çektirdi, sonra Bahçeli’yi övgülere boğdu, sonra bu övgülerin karşılığını Bahçeli tarafından “Ülkücü”lükle taltif edilerek aldı ve şimdi…
Ana muhalefet liderine “kazık” hatırlatıyor, küfrün enva-i türlüsünü yöneltiyor.
Çakıcı meselesini kime soralım derken “Devlet ricali”ni peş peşe saymamın sebebi, Çakıcı ile derin iltisaklar içinde bulunan Bahçeli’nin Cumhur İttifakı’nın, yani iktidar blokunun has paydaşı olmasından dolayı.
Hoş şu ana kadar Devlet ricali’nden herhangi birisi Bahçeli gibi bir sahiplenme içine girmedi, “Biat ise biat” diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sahiplenme konusunda başa güreşen ve ekranlarda “Ak Parti misyonu”na sahip çıkan Mehmet Metiner’i “Devlet ricali”nden saymıyoruz ne de olsa. Metiner "Gıyaben tanıdığım Alaattin Çakıcı özü sözü bir olan mert, delikanlı bir adam" demiş. Hatta “kazığa oturtma”yı yorumlamakta zorlanmış:
"Hangi anlamda kazığa oturturum diyor, o bir tehdit midir? Belki kendisine sorarsanız akıllı olmanın beraberinde getirdiği bir şey olabilir. İlla bunu bir tehdit olarak algılamamak lazım. İfade hoş olmayabilir, yanlış olabilir ama bunu bir tehdit biçiminde yorumlamanın da zoraki bir yorumlama olduğu kanaatini taşıyorum. Kazığa oturturum lafını belki... Hangi anlamda kullanıyor bakmak lazım, bunu bir tehdit olarak algılamamak lazım."
Metiner’in sözleri iktidar adına kimseyi bağlamaz tabii ama, Devlet ricali’nin suskunluğu önemli bir veridir. Hani Paralel Devlet Yapılanması diye bir olguyu üretti ya Ak Parti iktidarları, o yapı ile birlikte pek çok hukuksuzluğun paydaşı oldu ve sonunda o yapı ile boğuşmak zorunda kaldı ya, şimdi, Bahçeli – Çakıcı – Susurluk yârânı ile nereye gidildiğini takip edebiliyor mu Ak Parti? Susurluk’u çözdü mü Ak Parti?
“Ana muhalefetle başa çıkma işi Çakıcı’ya mı emanet edildi?” sorusu kaçınılmaz olarak akla geliyor.
Çakıcı’nın Bahçeli ile ilişkisi onların bileceği iş diyeceğim ama, bir yandan Bahçeli’nin iktidar ortaklığı, diğer yandan Çakıcı’nın ana muhalefet liderine savaş açması, konuyu ikili ilişkinin çok ötesine taşıyor.
Bu sürecin bedelini hiç kimsenin şüphesi olmasın ki Ak Parti ödeyecek. Daha önce “paralel yapılanma”lara açtığı alanın faturası “Allah affetsin” ile karşılanmaya çalışıldı ama Çakıcı ile yan yana gelişen süreç, belalı bir süreçtir. Çakıcı’nın bugün Kılıçdaroğlu’na yönelik tehditlerinden bir süre önce Tayyip Erdoğan’ın da nasibini aldığını unutmamak lazım. Bahçeli Çakıcı’dan emin, çünkü o onun “Dâvâ arkadaşı.” Peki herkes de emin mi?
FETÖ TROLLERİ
“Adalet” üzerine bir yazı yazmıyorum ki peşinden, sağanak halinde saldırı gelmesin. Sağanağın bir kaynağı FETÖ cenahı. Yok bilmem “vaktiyle iktidara destek vermişim, zulme ortak olmuşum, bunda çıkarım varmış vs…”
17-25 Aralık operasyonunu görür görmez Bugün gazetesinden ayrılıp Star’da yazmaya başladığımda da iktidar cenahından para aldığım, onun için iktidar yanına geçtiğim yazılıp söylendi. Şimdi de acaba hangi çıkarlarım sebebiyle iktidarı eleştirmeye başladığım sorusu üzerinden kampanya yürütülüyor.
Utanmazca, ahlâksızca, hiçbir Allah korkusu taşımadan…
Azıcık insafı - iz’anı olanlar görür, Allah biliyor ki, bir “Cemaat” yapılanmasının göz göre göre başkalaşması, bir canavara dönüştürülmesi karşısında acı duydum, uyarılar yaptım, bunun oluşturacağı emsalin Türkiye’de İslam’a ödeteceği bedelden ürktüm.
Ama uyarılarım fayda vermedi. İş taa 15 Temmuz’a kadar geldi. “Cemaat terör örgütü” oldu. Yurt dışına kaçanlar, içerde yakalanır yakalanmaz itirafçı olup onlarca kişiyi ateşin içine atan yok bilmem sözde “İmam”lar, “Mahrem”ler bilmem neler. Yurt dışında Amerika’nın, Almanya’nın hatta Yunanistan’ın himayesinde muhalefet yürüttüğünü sananlar, “İçerde”ki on binlerce insandan ya da KHK mağdurlarından bana ve benim gibi insanlara gönderilen acı yüklü mektuplardan habersizler.
Amerika’yı “Medine” haline getirecekler, oradan çıkıp Mekke’yi fethedecekler!
Oysa Amerika’da çoktan “Ne yaptık biz?” sorgulaması başlamış bulunuyor. “Fethullah Gülen neyi ne kadar belirliyor, onun adına kim operasyon yapıyor, 15 Temmuz’a gelişte Cemaat – Camia – Örgüt her ne ise onun payı nedir?” sorularının cevabı aranıyor. Okumuş, yazmış, akademik çalışma içine girmiş insanlar, aklı bastırmaktan kurtulup soru soruyor.
Bana saldıracağınıza kendinize bakın.
Onca eğitim kurumunu, yurt dışındaki yatırımları, bunca insan varlığını nasıl harcadınız ve nasıl “terörle iltisaklı” damgasına maruz bıraktınız? Başından beri CİA’nın uzantısı mıydınız? Yüzbinlerce insanı CİA kullanımına amade hale getirdiğiniz suçlamasına verdiğiniz bir cevap var mı? Gülen’e en yakın adamlar , “İtirafçı” olup gazete köşelerini tuttular, bunca olağanüstülükle donatılan “Hocaefendi” neden göremedi yanı başındaki adamların kim ve ne olduğunu?
Bana sövmeyi bırakın, kendinize bakın. Kendinize bakın ve acı çektirdiğiniz bunca insanın vebalini nasıl taşıyacağınızı düşünün.