Ahmet Taşgetiren
Kitabına uydurulur amma velakin...
Kuvvetler birliği olunca evet, kitabına uydurulur. Üç yakası bir araya getirilir, yasama, yürütme, yargı…. Hepsi yürütmenin emrine girer. Kaçarı yoktur… İşi yürütmede bitirmek istersiniz, olmadı yasamayı devreye sokarsınız, olmadı yargı imdada yetişir.
Bir adamı yok etmeye niyet mi ettiniz, kendini kurtarabilir mi elinizden? Başını taştan taşa vursun, boğulsun peşpeşe kuşatmaların içinde, boşuna “kinleriniz adaletsizliğe sevk etmesin” ilkelerini hatırlatsınlar, bir ilmek yetmedi, kırıldı farz-ı muhal, ikincisi yetiştirilir… Her şey de görünüşte kitabına uygundur!
Ya da bir adamı ihya etmeye niyet etmişseniz, bir şekilde onu bir yerlerde tutmanız gerektiğine inanmışsanız, hangi dosyası mani olabilir onun yolunu açmanıza? Şu dosyanın iyiliğini de siz belirlersiniz, şu dosyanın kirliliğini de… İhya ve imha… Bir tür kader çizme gücü!
Ama ilanihaye gitmez bu hastalıklı yapı.
Kuvvetler birliği düzenlerini bazen içerden itirazlar zorlar. Zordur içerden itirazlar ama, insan bu, bir yerde yüreği kaldırmaz kitabına uydurmaları… Ne de olsa içinde, derinlerde bir yerde, diyelim adalet tutkusu depreşir, diyelim ebediyet kaygısı depreşir, diyelim, saf insanlık damarı depreşir, “Yoo, yanlış gidiyor bazı şeyler” der. Söyler, söyler, söyler ve bir gün ip kopar. “Ben yokum” der. Kuvvetler birliği yönetimine itirazdır bu. Ama bu itirazlar pek etkilemez merkezdeki büyük güç yoğunlaşmasını.… “Temerküz” kelimesi vardı lügatimizde. “Gücün temerküzü” merkezde güç yoğunlaşması anlamına gelir. Belki birçok insan, elbirliği ile bir güç merkezi oluşturulmuştur, ama sonunda güç merkezi onu inşa edenleri bile etkisiz hale getirmiş, “En güçlü Güç”ün belirleyiciliği her şeyi, herkesi belirler hale gelmiştir.
Artık “Bana müsaade” demekten başka çare kalmaz, güç yoğunlaşmasının getirdiği çarpıklıkları paylaşmamak için…
Her şey “Kitabına uydurulur” kuvvetler birliği yapıları içinde. İtinayla… İtinasız da olabilir çünkü gücü sınırlayacak bir engel kalmadığına da inanılır böyle yapılarda. Kim kitabın yazılarını başka türlü yazabilir, okuyabilir ki? Gerektiğinde kitabı değiştirmek değil midir, yasamayı kontrol etmek?
Peki vatandaş? Vatandaş nereye düşer bu yapıların içinde?
Aslında güç yoğunlaşması, orayı da avucunun içine almaktan yanadır. Kimi zaman alır da… Büyülü bir süreç içinde insanlar bir istikamete yönlendirilir. Akar, akar, akar… Kısa – uzun tarihinde insanlığın, böyle kitlesel akışlar gözlenmiştir ve bir zaman sonra o toplumlar “Nasıl aktık böyle sürüler gibi arkasından….?” diyerek dizlerini dövmüşlerdir.
Ama gene de bir gün orada devreye girer kitabı yeniden yazma iradesi?
Mesela her şey akıp giderken bir gün, halkın, merkezi güce desteğini azaltacağı, bir başka gün kimi sembol şehirlerde gücü başkalarına aktaracağı tutar. Aslında bir denemedir halkın yaptığı. Bir yandan merkezi güce alternatifsiz değilsin demektir, diğer yandan memleket için sözü olduğunu ifade eden farklı bir gücü denemektir. Bir de oradan bakmaktır merkezdeki yapıya…
Hatta bir merkezi güç bu yeni alana baksın, bir yeni alan merkezi yapıya baksın demektir.
Kuvvetler birliği düzeninde yeni bir safhadır vatandaşın hamlesi.
Merkez çok huzursuz olur bu durumdan. Çok uğraşır vatandaşın mesajını doğduğu yerde söndürmek için. Ama vatandaş daha sert karşılık verir.
Vatandaşın dediği olur sonunda. Yeni bir süreç başlar.
Şimdi kitabına uydurulan şeylerin ortaya çıkma ve vatandaşın önünde hesapların açılma noktasına gelinmiştir. Henüz her alanda değil şüphesiz. Diyelim üç – beş büyük şehir planında.
Sorulacaktır: Milyon liraları bulan burslar böyle nasıl şip-şak usullerle özel hanımefendilere tahsis edildi? Nasıl koca koca şehirler siyasi hesaplar için sağmal inek haline getirildi?
Sorulmasa mıydı?
Merkez de müfettişleri ile denetleyecektir yetkili - sorumlu olduğu alanları.
İyi işte. Herkes birbirini denetlesin ve kimse yanlışları “kitabına uydurma” cinliğine başvurmasın…
“Keser döner, sap döner sonunda hesap döner….” sözü bunun için söylenmiştir. Hesap sonunda vatandaşın sağduyusundan dönüyor…. Ama çekilenler de çekiliyor. Keşke insan bütün gücü kendisinde toplamak suretiyle haddini aşmasaydı… “Senden büyük Allah var” diyebilenler ve onun gereğini yapanlar ne güzel yapmışlar.
ŞİFA DİLİYORUM: Covid’e yakalanan sayın Cumhurbaşkanına ve eşi Hanımefendi’ye acil şifalar diliyorum.
KUTLUYORUM: İnşa ettikleri binayla, Süleymaniye Camii’nin silüetini bozdukları gerekçesiyle tepki çeken İlim Yayma Vakfı, “Süleymaniye’nin ruhuna zarar verebilecek herhangi bir girişimi önce biz kabul etmeyiz. Süleymaniye’nin silüetinin korunması için üzerimize düşen her tür fedakarlığı yapmaya hazır olduğumuzu beyan ediyoruz.” açıklamasında bulundu. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da, vakıfla iletişim halinde bulunduklarını bildirdi. Olayın Süleymaniye etrafında gösterilen hassasiyet ekseninde neticelenmesi memnuniyet verici. Keşke o görüntüler hiç olmasaydı. Yine de, olayın ciddiyetini sür’atle görüp doğru tavır almasından dolayı İlim Yayma Vakfı’nı kutluyorum.