Kobani’de hata yaptık... Tel Abyad’da uyuduk... Cerablus’u kaybetmeyelim

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki “29 Ekim Resepsiyonu” esnasında, “gazeteci”lere yaptığı açıklama, aslında bir“işaret fişeği” gibiydi...

Erdoğan’ın, ABD’yi uyarıp; “PYD adlı terör örgütü, PKK’nın Suriye koludur”demesi, Washington’un kafasında “soru işaretleri” belirlemesine yol açmıştı!.. 

DAEŞ DE FAHİŞE PYD DE!

Bu “soru işaretleri”nden sonradır ki, ABD’den; “Artık YPG’ye silah ve mühimmat yardımında bulunmayacağız” açıklaması geldi...

“Silah yardımının durdurulması”nda, “Türkiye’nin uyarısı” kadar, PYD’nin ya da YPG’nin; bir yandan ABD ile “flört” ederken, öte yandan “Rusya ile fingirdeşmesi” etkili oldu!..

Şu hâle bakın;

“Tavuk”lar, “bizim kümeste yemlenirler ama giderler komşunun bahçesine yumurtlarlar” ya; PKK’nın ya da PYD’nin veya YPG’nin yaptığı da bu!..

“Silahı ve mühimmatı Amerika’dan alıyorlar” ama; Suriye, sanki“babalarının toprağı” imiş gibi, Kamışlı ve Haseke’de “Ruslara 2 askeri bölge” ikram ediyorlar!..

Malûm; PYD’nin kontrolündeki Kamışlı’da Rusya’nın ciddi bir dinleme üssü bulunuyor... Haseke’de ise, Ruslar askeri bir varlık oluşturmuş durumda!..

Tabiî, PYD bunu yaparken, “kendi halkını katleden Esed”i de haberdar ediyor!..

Yani, Kamışlı ve Haseke’yi, “Esed’in bilgisi dahilinde” ikram ediyorlar Ruslara!..

PYD’deki, yani Salih Müslim’deki bu “metres” ruhu, sonunda ABD’yi uyandırıyor!..

Öyle ya;

PYD denilen “şıllık”, kâh “Katil Esed” ile, kâh “DAEŞ adlı terör örgütü”yle, kâh “ABD” ile, son haftalarda da “Rusya” ile işbirliği yapan, daha açık ifadesiyle; “herkesin  yatağına giren bir fahişe”den farksızdır!..

Aslına bakılırsa;

“Herkesin koynuna girme” konusunda; “Esed” de, “DAEŞ” de, PYD’den pek geri kalmaz!..

“PYD ile DAEŞ”in ya da “DAEŞ ile Esed”in birbirleriyle “savaşıyor gibi”yaptıklarına sakın aldanmayın!..

Hani, “Dostlar alışverişte görsün” deriz ya, onlar da diyorlar  ki; “Dostlar savaşta görsün!”

BİR PYD’Lİ DİYOR Kİ!

Malûm, 21 Eylül 2014 tarihli gazetelerde böyle bir haber vardı:

“Suriye’nin Rakka kentine bağlı Tel Abyad ilçesinde, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile PKK’nın bu ülkedeki uzantısı olan Demokratik Birlik Partisi (PYD) arasındaki çatışmalardan kaçan çok sayıda Suriyeli, Suruç ilçesinden Türkiye’ye giriş yapmaya devam ediyor. Son 2 günde 60 bin kişi Türkiye’ye giriş yaptı.”

Oysa, ortada “çatışma” filan yoktu... Esed, “Tel  Abyad’ı PYD’ye bırakmaları” karşılığında; DAEŞ’e aynı büyüklükte olan Almira’yı vermiş, DAEŞ militanları da, Tel Abyad’ı terkedip, Almira’ya yerleşmişlerdi...

İnsanın havsalası almıyor...

“Olamaz” diyor; ama oluyor!..

Bunu, bir “komplo teorisi” olarak görenlere, bir tek örnek vereceğim...

Esed’den; “Tel Abyad karşılığında Almira’yı alan DAEŞ” militanları ile çatışan(!) 21 yaşındaki PYD’li terörist Misro Munzer, tedavi edildiğiKobani’deki hastanede diyordu ki;

“Tel Abyad, IŞİD için önemliydi ama, her ne hikmetse, burasını savunmak için pek fazla savaşçısını görevlendirmedi!.. Tel Abyad’ı savunmak için çok çetin savaşmadılar!..”

Ve devam ediyordu:

“IŞİD, Tel Abyad’dan çekilirken, yalnızca; savaş deneyimi olmayan, zayıf ve yorgun düşen 25 militanını bıraktı!”

Nedir bunun Türkçesi?..

“Tel Abyad’ı PYD’ye bıraktı!”

Gördünüz mü orostopolluğu?..

Tıpkı “Dallas” gibi... Kimin eli, kimin cebinde belli değil...

PYD, bir “DAEŞ’in yatağı”nda, bir Esed’in!.. Bir “ABD’nin yatağı”nda, bir“Rusya”nın!..

DAEŞ de, bir PYD ile aşna-fişne yapıyor, bir Esed’le!..

Esed ise;

Hepsiyle aşna-fişne halinde!..

İsteyene “toprak” veriyor,

İsteyene “silah!”

Esed’in “bir tek hesabı” var:

“Bu operasyonların sonunda, eğer DAEŞ yok edilemez ve ayakta kalırsa; dünya, nasıl olsa DAEŞ’i değil, beni tercih eder!.. Onlar gider, ben Suriye’yi yönetmeye devam ederim!”

Sizin anlayacağınız;

PYD de, DAEŞ de; farkında olmadan, “Esed’in plânına hizmet ediyor”lar!..

KOBANİ’DE HATA YAPTIK!

Peki, tüm bu gelişmeler karşısında “Türkiye” ne yapacak?..

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın; “Kobani düştü, düşüyor” dediği günlerde, yani; “Kobani’de çarpışan DAEŞ’e havadan müdahale yetmez, karadan da müdahale edilmeli” dediği günlerde, Türkiye “stratejik bir hata” yaptı!.. Bu hata sonunda; hem Suriye’deki PYD’yi hem de Türkiye’deki HDP’yi şımarttı!..

Şımartmakla kalmadı, azdırdı!..

Peki, neydi hata?..

Lütfen dikkat;

Hem de, “29 Ekim 2014” tarihinde, Özgür Suriye Ordusu’na mensup savaşçılarla birlikte, “150 kişilik peşmerge” grubu, Erbil’den hava yoluylaŞanlıurfa’ya geldi, oradan da “DAEŞ’le savaşmak” üzere, Kobani’ye geçti!..

Buraya kadar her şey normal...

Anormal olanı şu:

Aynı gün, yani 29 Ekim’de;

Plakaları sökülmüş “8 TIR, 4 midibüs, çok sayıda kamyonet ve otomobil”den oluşan konvoy, Suruç’un Ali Gör beldesine saat 02.30’da ulaştı. 

Bu sırada bazı evlerden çıkan vatandaşlar, zafer işaretleri yaparak, sevgi gösterilerinde bulundu. Araçlarıyla ilçe çıkışında toplanan bir grup isehalaylar çekerek, Peşmerge’nin Kobani’ye gitmesini kutladı. Sevgi gösterisi sebebiyle güçlükle ilerleyen konvoy, daha sonra sınırın sıfır noktasındaki Admenek köyüne saat 03.15 sıralarında ulaştı.

Araç konvoyu sınır hattında yer alan Admenek köyünde bir süre bekledi. Bu sırada konvoydaki TIR’larda bulunan mühimmat, Jandarma 2. Hudut Tabur Komutanlığı’na indirildi. Bunun ardından mühimmat sınır kapısından Kobani’ye geçirildi.

SİLAHLAR UÇAKLA GELSEYDİ!

Şunu demeye çalışıyorum:

“Savaşçılar” geçti geçmesine de, “silahlar”ın geçişinde yapılan “gövde gösterisi”ne niye izin verildi?..

Silah yüklü TIR, kamyonet ve araçların “zafer işaretleri ve sevgi gösterileri” arasında Kobani’ye gitmeleri; hem PYD’yi şımarttı, hemHDP’yi!..

“Biz güçlüyüz” dediler;

“Türkiye’den silah ve mühimmat geçirtecek kadar güçlüyüz!.. Türkiye, bizden çekiniyor!”

Sonunda; “Kobani düşmedi” ama, 

Maalesef; 

“Türkiye, Kobani’de düştü!”

O günden sonradır ki; Suriye’de PYD, Türkiye’de HDP, şımardıkça şımardı ve “Türkiye’yi iplemeyen” açıklamalar yaptı, adımlar attı!..

Açık ve net söyleyelim:

“7 Haziran 2015’teki oy düşüşünün altında, peşmergenin 29 Ekim 2014’te yaptığı gövde gösterisinin büyük rolü vardır!”

Oysa, Türkiye bu “gövde gösterisi”ne hiç fırsat vermez, PYD’ye veya“peşmerge”ye derdi ki;

“Silahlarınızı kara yoluyla geçiremezsiniz!.. Bir uçak kiralayın ve onunla taşıyın silahlarınızı... Meselâ, Ukrayna’dan bir uçak kiralarsanız 120 bin dolar, 2 uçak kiralarsanız 240 bin dolar!..

Kiralarsınız uçakları, silahları yüklersiniz Erbil’de, inersiniz Şanlıurfa GAP Havaalanı’na!.. Oradan da; hem de geceleyin 2 saat içinde silahlarınızın sessiz sedasız Kobani’ye geçişini sağlarız!..

Böylece, gövde gösterisine fırsat verilmez ama Türkiye, Kobani’ye desteğini göstermiş olur!”

İlgili ve yetkili “bürokrat”lara bu yönde “uyarı”lar yapıldığını biliyorum...

Ama, ya uyanamadılar ya da “ciddi sonuçlar doğuracağını”hesaplayamadılar ki; “Türkiye’nin Kobani’de düşmesine” yol açtılar!..

CERABLUS NİÇİN ÖNEMLİ?

Umarım aynı hata, bir defa daha tekrarlanmaz!..

İlgili ve yetkili bürokratlarımız;

Kobani’de maalesef hata yaptı!..

Tel Abyad’ı ise okuyamadı!..

Şimdi önümüzde, Cerablus gibi “stratejik bir şehir” var ki; “Cerablus; eğer DAEŞ’in elinden alınıp da, Özgür Suriye Ordusu’nun kontrolüne verilmezse, bilin ki orası da PYD’nin eline geçer!..

Ondan sonra, ayıkla pirincin taşını!..”

DAVUTOĞLU’NUN SÖZLERİ

İndependent gazetesinin Ortadoğu yazarı Patrick Cockburn; Eylül 2015’te, PKK’nın Suriye kolu PYD’nin kuzeyde sınır kenti Cerablus’u IŞİD’in elinden alma planları yaptığını yazıyordu... Haberde, Cerablus’un PYD’nin eline geçmesi durumunda Avrupa’dan ve diğer bölgelerden IŞİD’e katılmak isteyen cihatçıların Suriye’ye geçişinin de imkansız hale geleceğini iddia ediyordu...

Batılı bir gazeteci,  elbette böyle yazacak... Elbette; “Cerablus’un, PYD’nin eline geçmesini” isteyecek!..

Oysa Cerablus;

“Türkiye’nin kırmızı hattıdır!”

Nitekim, dün “TRT’nin canlı yayını”na katılan Başbakan Ahmet Davutoğludedi ki;

“Suriye içinde, çözüm için çaba göstermek bağlamında da entegre bir strateji varsa ve bu entegre strateji içinde Birleşmiş Milletler ve bütün ülkeler bir rol almışsa, biz de o rolü alırız... Bu anlamda kara, hava fark etmez!.. Nihayet herkesin elini taşın altına koyduğu bir durumdan bahsediyoruz ve Suriye’ye huzur ve sükun gelmesi herkesten önce Türkiye’nin menfaatine.”

Davutoğlu’nun sözleri de gösteriyor ki;

Suriye konusunda, artık “tribünde seyirci” olmayacağız!.. Bundan sonra,“oyuna müdahil” olacağız!.. 

“Hava”dan ise, havadan!..

“Kara”dan ise karadan!..

Anlayabildiğim kadarıyla;

Önümüzdeki günlerde Cerablus’ta DAEŞ’e yönelik büyük bir operasyonbekleniyor. Hem de, Cerablus’taki DAEŞ varlığını süpürecek kadar geniş çaplı bir operasyondan söz ediliyor.

Hedef, DAEŞ’in Cerablus’tan atılması olacak.

İkinci bir hedef ise DAEŞ’ten boşalan ve Türkiye açısından stratejik önemi haiz olan bölgeye, bir oldu-bittiye getirip PYD’nin girmesinin önlenmesiolacak.

Çünkü Cerablus;

“Türkiye’nin Suriye’nin iç bölgeleriyle, yani Türkmenler ve Araplarla irtibatını sağladığı stratejik bir mevki.”

GÜVENLİ BÖLGE OLABİLİR

Cerablus, önümüzdeki günlerde DAEŞ’ten temizlenir de, orasının kontrolü“Özgür Suriye Ordusu”nun eline geçerse; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın deyimiyle, orası “terörden arındırılmış bölge”, yani “güvenli bölge” olur!..

İşte o zaman, Türkiye’deki “mülteciler”in de bu bölgeye yerleştirilmesi gündeme gelebilir!..

Ama önce, Cerablus temizlenecek!..

DAEŞ’ten temizlenecek ama oraya PYD’nin girmesi de önlenecek!..

Bu defa;

Hata yapma lüksümüz yok!

Yoksa PKK, başımıza belâ olur!..

 ************************************************************************

Her belediye başkanı, aynı zamanda “başkan”dır!

“Başkanlık” tartışmaları yeniden hız kazandı ya; eski Ulaştırma BakanıBinali Yıldırım’ın, geçenlerde A Haber’de verdiği bir örnek, hayli enteresandı...

Binali Bey dedi ki; “Her belediye başkanı seçimi, zamanda bir başkanlık seçimidir!.. Başkanlık sistemine geçildiğinde, başkanların despot, diktatör olacağını iddia edenler, Eskişehir’e bir baksınlar!..

Eskişehir’in Belediye Başkanı CHP’lidir ama Belediye Meclisi’nde çoğunluk muhalefettedir.

Başkan Eskişehir’i yönetiyor ama, muhalefet de onu denetliyor!..

Başkanlık sistemi de, bundan farklı değil!.. Başkan ülkeyi yönetecek ama, parlamento da onu denetleyecek!.. Yani, başkan; her aklına eseni yapamayacak!..

Bu durum, sadece Eskişehir’de değil, birçok ilçede de geçerlidir!..

Belediye başkanı filanca partidendir ama, belediye meclisinde çoğunluk muhalefettedir!..

Başkanlık sisteminde de,

Aynısı olabilir!..”

Çok doğru bir tespit...

Amerika’da da öyle değil mi?..

Başkan Obama “Demokrat” partidendir ama Temsilciler Meclisi’nde çoğunluk, “Cumhuriyetçi”lerdedir!..

Bu durumda, gel de “diktatör” ol!

yeniakit

Bu yazı toplam 520 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar